Muhalefette iken ülke yönetmek

ŞU anda her zamanki gibi, birinci perdeyi yaşıyoruz.

“Olmaaaaz... Bu olmaz.”

Haberin Devamı

Eğer olduysa, ikinci perdeye geçiyoruz:

Nefes nefese Anayasa Mahkemesine gidiyoruz.

İktidar partisi Anayasanın belli maddelerinde değişiklik istiyor. Her değişiklikte olduğu gibi, CHP daha baştan kendi gerekçelerini açıklıyor ve “olmaz” diyor.

Eğer olursa, CHP şimdiden Anayasa Mahkemesine gitmeye kararlı. Son yedi buçuk yılda gördüğümüz sahnelerin bıktırıcı tekrarı. CHP’ye tek bir oy bile getirmiyor.

Oysa, CHP bu oyunu çok daha farklı oynayabilir.

CHP’NİN ROLÜ


İktidarın değişiklik önerileri, kendi geleceğini emanet altına alma girişimi. Tamam, bu doğru olabilir. Ama, aynı zamanda bu oyun bozulabilir. O da, “ben oynamıyorum” diyerek, çekilmekle olmaz.

İşin özünde, iktidar 12 Eylül Anayasasını değiştiriyor. İşine geldiği gibi, işine gelen maddeleri değiştirmek istiyor,

CHP’nin rolü burada başlıyor.

12 Eylül’ün 1982 Anayasası katı, askeri, otoriter, demokratik olmayan, utanç veren bir Anayasa.

CHP Anayasadaki antidemokratik maddeleri ayıklayarak, bir taslakla ortaya çıkabilir.

“İktidar şu şu maddeleri böyle değiştirmek istiyorsa, ben de bu bu maddeleri şöyle değiştirmek istiyorum”, diyebilir.

CHP gerçi tek başına Anayasa değişikliği için girişimde bile bulunamıyor. Çünkü, Anayasa değişikliği önerisi için en az 184 milletvekilinin imzası gerek. Oysa,
CHP’nin sayısı 100’ün altında.

GEÇİCİ 15. MADDE


Buna rağmen, bir kampanya başlatabilir. 12 Eylül askeri Anayasasını demokratikleştirme kampanyası.

Elinde şu anda iyi bir fırsat var.

İktidar darbe girişim iddialarının üzerine gidip, emekli-muvazzaf dinlemeden, her sorumluyu yargıya havale ediyor. Bunlar iddia.

Oysa, ortada fiilen yaşanmış bir askeri darbe, 12 Eylül var. İktidara seslenerek, “haydi gelin hep birlikte kaldıralım 15. maddeyi, boyunuzu görelim,        12 Eylül’cülerden hesap soralım” diyebilir.

Bu ve başka maddeler. “Haydi gelin, askeri Anayasayı değiştiriyoruz” diyebilir. İktidarın kozunu elinden alabilecek demokratikleşme kampanyası.

Ne var ki, CHP’nin bu tür bir kampanya için barutu yok. Hiç oralı değil. Sadece “olmaz ve olmaz” direnmesi. CHP’nin günah hanesine bir çentik daha.

Oysa, sadece “olmaz” demenin dışında, başka bir strateji ile kitlelere şu mesajı vermek işten değil:

Muhalefette iken, ülkeyi yöneten parti.

Bakın o zaman ne Tayyip Erdoğan kalıyor, ne bugünkü çile.

Ama, bu CHP ile, bu işler çok zor.

Haberin Devamı

Bir ileri İsviçre, bir geri İsviçre

Haberin Devamı

Bizimle hiç ilgisi yok gibi. Rus-Gürcü sınır kapısı açılıyor. Bize ne. Hayır, öyle değil.

Rus-Gürcü sınır kapısı açılıyor, Ermenistan bayram yapıyor. Ermenistan’ın bizimle kapısı kapalı. İran dışında, dünyaya açılan başka kara yolu geçişi yok. Şimdi Rus-Gürcü kapısının açılmasıyla, rahat nefes alıyor. Aynı kapıdan Ermenistan da yararlanacak, Gürcistan üzerinden Rusya’ya, oradan başka yerlere uzanabilecek.

Bu kapı açılma hikayesinin arkasında kim var? İsviçre.

Bizimle Ermenistan’ın arasını bulan kim? Yine İsviçre.

Büyük ağabey arkada, kendini saklıyor. Musevi lobisi üzerinden Amerika,  İsviçre’ye “Ermenistan’a yardım et” telkininde bulunuyor.

Ermenistan bizimle imzaladığı protokolü hiçe sayarken, Amerika göz göre göre bize, “şu Ermenistan protokolünü Meclisten geçirin” demeyi ihmal etmiyor. Tablo net. Amerika-Ermenistan aynı pilava kaşık sallıyor.

Takke bugün Washington’da düşüyor. Ermeni soykırım yasa tasarısı Amerikan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde bugün oylanıyor.

Türkiye’nin, imzaladığı Ermeni protokolüne kar yağıyor. Şimdi ne olacak?

Onu İsviçre biliyor...

Yazarın Tüm Yazıları