Merc-i taklid sahneye çıktı

"BU nimetlerin değerini bilmezseniz Allah bu nimetleri geri alır" diyor Merc-i taklid.

Neymiş nimetler? Ülkede çarşaf giyenlerle alay edilir hale gelinmiş, Ermenistan’dan dansöz bile getirilmiş, eski sinema artistleri yeniden film çevirmeye başlamışlar. Ama bu yüzden çok üzülen dindarlar gece yarılarına kadar Allah’a çok yalvarmışlar, o da dindarların dualarını kabul etmiş ve şartlar iyileşmiş.

Bu açıklamanın sahibi, İran Devlet Başkanı Ahmedinecad’ın merc-i taklidi, yani bağlı olduğu din adamı Ayetullah Muhammed Taki Misbah Yezdi.

İran halkına böyle sesleniyor, bu nimetlerin değerini bilin diyor, yoksa Allah geri alır.

Ahmedinecad, Humeyni sistemini canlandırırken, milliyetçi değerleri de güçlendiriyor ülkesinde. Milliyetçilik yeni bir unsur olarak ortaya çıkıyor sistemde.

Halkın ekonomik sorunlarına yanıt veremiyor ama milliyetçi İslami yönetim, dış baskılara direnerek kitle temelini sağlamlaştırıyor.

Bir hafta sonra Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın İran ile ilgili raporunun açıklanacak olmasına rağmen, yaptırımlar konusunda henüz bir uzlaşma yok, ama yaptırımlara hedef olsa bile Tahran Yönetimi’nin kolay kolay pes etmesi beklenmemeli.

İç kamuoyunun siyasi direncini artıracak önlemlerini alıyor Ahmedinecad.

Washington, İran’da rejim değişkliği için ne kadar çok senaryo hazırlarsa hazırlasın rejimin kendisine güveni o kadar artıyor.

Krizin, petrol fiyatlarını rekor seviyelere tırmandırdığını ve üretici ülkelerin büyük kazançlar elde ettiğini de göz önünde tutarsak, orta vadede Tahran’ın geri adım atması mümkün değil.

* * *

IRAK’
taki gelişmeleri gölgeleyen yeni bir süreç İran ile ilgili olarak karşımıza çıkıyor.

Irak’takinden farklı olarak Amerikan Yönetimi bu kez, uluslararası toplum ile birlikte hareket etmek istiyor. Diplomasi yolunu sonuna kadar zorlayacağı anlaşılıyor.

İran-Washington kapışmasından en fazla etkilenen ülkeler arasında Türkiye de var.

Yılda 270 bin kamyona ulaşan sınır trafiği bir kenara bırakılsa bile, İran senaryolarının siyasi etkisi, baskısı bizi sıkıştırıyor.

Bunun en önemli nedeni Washington’un hedefini muğlak tutması.

Bu muğlaklık hem Washington ile ilişkileri geriyor, hem de İran ile ilişkileri tuhaflaştırıyor.

* * *

BUSH
Yönetimi İran’ın nükleer silah sahibi olmasını mı engellemek istiyor, yoksa rejimi mi değiştirmeye çalışıyor? Irak’ta istediği düzeni kurmak için pazarlık ortamı mı hazırlıyor?

Bu soruların hangisi geçerli? İşte busorunun net bir yanıtının olmaması siyasi sıkışıklığı artırıyor.

Eğer, nükleer silahla ilgili endişe gerçek ise, bu bütün bölgeyi ve tabii ki Türkiye’yi ilgilendiren bir güvenlik sorunu.

Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye’nin de nükleer silahlanma arayışına gireceği böyle bir süreci, şiddete gerek bırakmayan çözüm yöntemleri ile durdurmak mümkün. Washington’un Kuzey Kore ile nükleer krizi aşabildiği gibi.

Ama, Washington’un esas hedefi İran’da rejim değişikliğini sağlamak ise o zaman farklı. Uluslararası desteği yanına alması mümkün değil Washington’un.

Bir istisnası var. O da, merc-i taklidini siyaset sahnesine çıkartarak iç kamuoyunda gücünü artırmanın yollarını arayan Ahmedinecad’ın İsrail’i hedef haline getirmesi.
Yazarın Tüm Yazıları