Makul çoğunluk, azgın azınlık

MEHMET Ali Bayar'ı uzun süredir tanırım. Bugün Dışişleri’ndeki görevinden istifa ederek, siyasete atılıyor.

Dün kendisi ile konuşurken, ‘‘hedefinin’’ ne olduğunu sordum.

İlginç bir kavram ortaya attı:

‘‘Ben toplumun makul çoğunluğunun iktidar olması için çalışacağım’’ dedi.

YENİ HEDEF

‘‘Makul çoğunluk...’’

Uzun süredir aradığım kavram buydu.

Çünkü bir süredir şu tezi savunuyorum.

1980 yılından beri Türkiye'nin başındaki en büyük dert, toplumdaki sayısı çok az olan aktif bir azınlığın Türkiye'nin kaderini çok olumsuz biçimde etkilemesiydi.

Ben bunlara ‘‘azgın azınlık’’ diyorum.

Bu azgın azınlık, hoşgörüsüzdür.

Kendininkinden başka hiçbir görüşe tahammülü yoktur.

Karşı fikri terörize edip, susturmak ister.

Toplum içindeki nüfusları yüzde sıfır nokta bir şeydir.

Ama sesleri bunun binlerce katı fazla çıkar.

Sanırsınız ki bütün Türkiye onlar gibi düşünüyor.

Sanırsınız ki ülkenin hákimi onlardır.

Farklı bir şey mi yazdınız?

İnanılmaz bir faks ve e-mail tarrakası başlar.

Kalaşnikof'un yerini, hakaret ve sindirme atışları alır.

‘‘Azgın azınlık’’ Türkiye'ye çok pahalıya mal olmuştur.

1980 öncesinde eli silahlı 5 bin ülkücü ile 5 bin solcu ‘‘azgın azınlık’’ mensubu, ülkeyi Lübnan'a çevirmiş ve demokrasinin canına okumuştur.

Sonunda 12 Eylül müdahalesi olmuş ve halk askerini ayakta alkışlamıştır.

Aynı azgın azınlık 12 Eylül'den sonra 3 yıl tam siper olmuş, sonra ‘‘Tehlike geçti çıkabilirsiniz’’ borusuyla yine ötmeye başlamıştır.

DİNCİ ENTELİJANSİYA

Bir süre hedefleri 12 Eylül rejimi olmuş, halkın yüzde 92'sinin Anayasa'ya verdiği ‘‘Evet’’ oyunu şeffaf zarf palavralarıyla yermeye kalkmışlardır.

Azgın azınlığın 1990'lı yıllardaki meselesi ‘‘dinci entelijansiya’’ ile kol kola girip, kıymeti kendinden menkul bir demokrasi havariliği yapmak olmuştur.

Bu defa türban olayını siyasallaştırmış, kabak gerçekten inanç sahibi genç kızların başına patlamıştır.

‘‘Azgın azınlığın’’ bu defaki bilançosu 28 Şubat'ta çıkmıştır.

Bir süre yine tam siper olmuşlar, tehlike geçince bu defa 12 Eylül düşmanlığının yerine, 28 Şubat düşmanlığını koymuşlardır.

KAMP HAYATI

Onlar için tek gerçek vardır ve herkes o gerçeğin bulunduğu kampta yer almak zorundadır.

Onların gözü, 11 Eylül terörü, Filistin terörüne kapalıdır.

Ama İsrail terörü başlayınca birden açılır.

İkisini birden telin etmek onun lügatında yoktur.

Hatta belindeki dinamitlerle çoluk çocuğun bulunduğu otobüse dalan terörist için hafifletici nedenleri bile hazırdır.

Siz terörün her türlüsüne karşı çıkmak gerekir dediğinizde, sizi mutlaka şunun bunun tarafına kaydeder.

Çünkü azgın azınlığın yaşama ortamı etrafı çitle çevrili kamplardır. Gerilla kampında doğmuş, ideoloji kampında yaşamıştır.

Sen de ya bu kampta olacaksın, ya da ‘‘düşmanınkinde’’.

Aylardır bu azgınlığın panzehirini arıyordum.

Dün Mehmet Ali Bayar'la konuşurken buldum.

‘‘Makul çoğunluk...’’

Yani azgın azınlığın en nefret ettiği insan türünün yaşama iklimi.

Sosyologlar ve siyaset bilimcileri 1960'lı yıllarda aktif siyasi azınlıklara karşı ‘‘sessiz çoğunluk’’ kavramını bulmuşlardı.

Merkez partiler daha çok bu sessiz çoğunluk üzerine politika kurarlardı.

Türkiye'de de durum aynıydı.

Ancak 1970'li yılların sonundan itibaren merkez partiler inisiyatifi elinden kaçırdı.

1999 seçimi ise azgın azınlığın duvara tosladığı seçim oldu.

Makul çoğunluk kendini gösterdi.

İKTİDAR MAKULE

Geldiğimiz noktada bu makul çoğunluk yeni bir arayışa girdi.

En azından mevcut partiler yanında, daha rahatça tercih yapabileceği yeni makul çözümler arıyor.

O nedenle önümüzdeki seçimin en büyük sloganı ‘‘İktidar makul çoğunluğa’’ olmalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları