Güncelleme Tarihi:
Kaynak: Tempo / Bade Gürleyen
Tunçer'in iddiaları
• Zayıflama diyetlerinin yüzde 99'u şişmanlatıyor
• 'Bilimsel' diye pazarlananlar, sağlığa uçuk diyetlerden çok daha zararlı
• Şişmanlama, kilo alma korkusuyla başlıyor. Zayıflamak için bu korku yenilmeli
• Ömür boyu zayıf kalmış olanlar, sadece acıkınca yemiş, doyunca durmuş insanlardır
• 'Diyetçilerin' amacı sorun çözmek değil, karlı çıkmak için sorun yaratmaktır
Diyet öneren herkese, kendi deyimiyle "diyetçilere", zayıflama palavralarına, 'bir kısım medyaya', şok diyetlerin zararlarını vurgulayıp diyet listesi veren uzmanlara, uzman geçinenlere, tıp dünyasına, zayıflama ilacı üretenlere, zayıflama genini bulanlara ve daha pek çok şeye ateş püskürüyor Dr. Ozan Tunçer. Herkesin "mucizevi" diyetler, şok yöntemler önerdiği bu sektörü bir 'yağ pazarı' olarak adlandıran Tunçer'e göre 'dengeli beslenme', "kalıcı zayıflama sağlayan diyet", 'bilimsel diyet', 'sağlıklı diyet' gibi "inciler", bu 'yağ pazarının' uydurduğu palavralar. "Diyetlerin hepsi zararlı, yüzde 99'u başarısız, hatta başarısız olmaya mahkum" diyor Dr. Tunçer. 'Diyetçi, dayatmacı zihniyet' olarak adlandırıyor şişman insanları kobay olarak kullanan, hiçbir diyetin işe yaramadığını bile bile insanlara sayfalarca diyet reçeteleri öneren, zayıflama ilaçları veren bu 'yağ pazarı' mensuplarını. Bu nedenle de yeni çıkan kitabında "Zayıflama Diyetleri Çöpe" diyor Dr. Tunçer. Çünkü enerji kısıtlamasıyla kilo verilemiyor, kilo verebilmek için aç değil tok olunması gerekiyor, vücuda aç kalmayı birtakım diyetlerle dayatmak ise zayıflamaya değil, aksine şişmanlamaya yol açıyor. Hatta Dr. Tunçer, şişmanlamak isteyenlere diyet yapmalarını öneriyor. Çünkü, söylediklerine göre en geç 5 yıl içinde fazlasıyla kilo alacakları garanti. Şişman insanlara tembel, pis boğaz veya iradesiz gibi sıfatların yakıştırılmasına çok karşı olan Tunçer, "Bu insanlar sadece diyet tuzağına düşürülmüş kişiler" diyor. 'Kisiye özel diyet' lafına ise çok sinirleniyor. Çünkü bu diyetler kendi deyimiyle 'kişiye özel' değil, 'diyetçiye özel' oluyor.
Diyetin bilimseli olmaz
Dr. Ozan Tunçer'e göre insanları şişmanlatan hamburger türü yiyecekler değil, diyetler. Yani tıp dünyasının niyeti şişmanlık sorununu çözmek değil, aksine yaygınlaştırmak, hatta sorun yaratmak. Tunçer, "Yağ pazarı olarak adlandırdığını diyet endüstrisinin insanlarda yapmak islediği birinci şey kilo korkusunu yerleştirmek. Yani 'Eyvah kilo alıyorum' korkusuna kapıldığınız an, kilo almaya başlarsınız. İnsanlarda bu korkuyu yerleştirmek için durmadan estetik, sağlık hatta ahlaki kriterler kullanılıyor. Şişman insan, diyet tuzağına düşürülmüş insandır. Sadece vücudun ihtiyacını bilmeden yemek yiyen, zayıflama diyetleri, zayıflama ilaçları, light ürünler, mezoterapi-bioenerji, hipnoz gibi vücudun doğal mekanizmasını bozan yöntemlerin tuzağına düşen insanlar şişmanlar. Vücudun doğal kontrol mekanizmaları olduğu ve ağırlık, kilo dengeleme yeteneğine sahip olduğumuzu unutturuyorlar insanlara. O yeteneği ellerinden kaybediyorlar insanlar diyet yaparak" diyor.
Peki, nasıl zayıflayacağız? Diyet yapmadan, boğazımızı kısıtlamadan nasıl kilo verilebilir?
"Yemek yemeyi öğrenerek. Yani açken yiyip, doyunca durmalısınız. Vücudun acıkma, doyma ve tokluk sinyallerini dikkate alırsanız, vücut fazla kiloları, ihtiyacı olmadığı için kendiliğinden atıyor. Vücut kalori hesabını doğal bir şekilde kendi yapıyor. Bu hesabı siz dışarıdan diyetlerle yaparsanız, bu doğal mckanizmayı bozuyorsunuz. Bu mekanizma bozulunca da şişmanlarsınız, işte bu yüzden diyet yapanlar şişmanlıyor. Çünkü vücudun sinyalleri yok ediliyor. İnsanlar acıkma, doyma ve tokluk hissini unutuyorlar. Dolayısıyla acıkmadan yiyerek şişmanlıyorlar" diyor Dr. Tunçer.
Peki acıkma, doyma ve tokluk hissi nasıl tekrar öğrenilebilir?
"Zayıflama Diyetleri Çöpe" adlı kitabında acıkma ve doyma alıştırmalarından da söz eden Tunçer, acıkma hissinin 3 günde, doyma hissinin ise en geç 15 gün içinde öğrenilebileccğini söylüyor. Yani fazla kilolardan kurtulmak için, "midenin sesini" dinlemek şart. Tunçer, "Bu işin çözümü, beynin 'palavralardan' ve şişmanlama korkusundan mutlaka arındırılması, acıkma, doyma ve tokluk hissinin ise farkına varılması. Bu sinyalleri dikkate alan kilo sorununu çözcr. Ama bu çözüm gıda ve diyet endüstrisinin hoşuna gitmiyor. Çünkü sadece Amerika'da l milyar dolarlık kazançları ortadan kalkmış olur. Amaçları kilo sorunlarını çözmek değil. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu bile 'tokken yiyin' diyor kitabında. Hemen hemen bütün diyetçiler tokken yemeyi öneriyorlar. Eğer tokken yemek yemeye başlarsamz, acıktığınızı nasıl anlayacaksınız? Eğer tokken yerseniz, enerji depolanır. Acıkma sinyallerini de yok etmiş olursunuz" diyor.
Diyetin iyisi, kötüsü, hatta bilimseli olmadığından söz ediyor Tunçer. Çünkü enerji kısıtlamasıyla vücuda zayıflama "dayatılıyorsa" hepsi kötüdür. "Bugün sağlıklı, dengeli, bilinçli, bilimsel adlarıyla pazarlanan diyetler, insanların ruh ve beden sağlığına uçuk diyetlerden çok daha zararlı. Uçuk diyeti insan bir kere yapıyor ve yapamadığı zaman bırakıyor. Oysa 'bilimsel' diye pazarlananlarda bunun sağlıklı olduğuna inanıyor, işte bu çok daha kötü. Diyetlerin hiçbiri bilimsel değil. Gazetelerde size bir diyet reçetesi veren bir profesör de olsa, bu reçeteler bilimsel olamaz. Herkes bilimsel bir araştırma çıkarıyor verdikleri diyetle ilgili ve bu araştırmaların hiçbiri birbirine uymuyor. Araştırma bulmaya kalktığınızda örneğin domatesin zayıflattığını da şişmanlattığını da ispatladığını iddia eden her türlü araştırmayı internctte bulursunuz. Herkes kendi ihtiyacına göre araştırmayı buluyor ve insanlara sunuyor" diyor Tunçer.
Diyet yapan şişmanlar
"Dünyada zayıflama diyetine başlayan her 20 kişiden 19'u bir süre sonra mutlaka şişmanlayacak. İstatistikler ve gözlemler böyle söylüyor. Farklı bir diyete başladığınızda bir şey değişmiyor. Mantık aynı. Sadece ambalaj değişiyor. Diyetlerin yüzde 99'u şişmanlatıyor. Diyetler kalıcı zayıflama sağlamıyor. Sağladığını iddia eden varsa çıksın konuşsun. Bir diyetin beş yıl sonra da aynı kiloların korunmasını sağladığı ispat edilmiş tek bir çalışma bile yok" diyen Dr. Tunçer'c göre kalıcı bir kiloya sahip olmak için vücudun bir şekilde uyuyan, daha doğrusu diyetlerle uyutulan doğal mekanizmasını uyandırarak, vücudun beslenmeyle ilgili ayarını tekrar kurmak şart. Bu da acıkma, doyma ve tokluk hissini tekrar tanımakla, öğrenmekle oluyor. Aslında buna, doğru zamanda, doğru dozda, yani sadece acıkınca, vücudun ihtiyacı kadar yemek yemek de diyebiliriz. Uzmanlar doğru yemek yemenin öğrenilebileceğini ve sadece bu şekilde zayıflamanın sağlıklı, en önemlisi de kalıcı olduğunu söylüyorlar.
İnsanlara diyet yapmalarını öneren herkese "diyetçi" diyen Dr. Tunçer, "Her besin, vücudun ağırlık dengeleme yeteneği kullanılarak tüketilse, organizma tarafından ihtiyaç kadar alınır" diyor. Organizma alınan enerjiyi hesaplamayı, dengeyi korumayı ve fazla enerjiyi atmayı çok iyi biliyor. Ama siz bunu bilinçle, kendi kafanızla hesaplamaya dengelemeye kalktığınızda her şey çuvallıyor, denge bozuluyor. Diyete başladığınız an, ya da diyet fikri kafanızda doğduğu andan itibaren, vücuttaki kıtlık sinyalini çaldırıyorsunuz ve vücut kendi doğal mekanizmalarını kullanmak yerine tam aksine kıtlık savunma mekanizmalarını kullanmaya başlıyor, çünkü kıtlığa girildiğini zannediyor. Her şeyi depoluyor. Dolayısıyla beslenme davranış bozuklukları ilk andan itibaren başlıyor. Diyet yapacağım diyen bir insanın, diyete başlamadan önce fazla yemeye başlaması bir rastlantı değil. Bu, biyolojik mekanizmaların, organizmanın yaşamda kalma içgüdüsünün kullanmasının bir ifadesi.
Vücudun sesini dinle
Dr. Ozan Tunçer kitabında pek çok önerilere, vücudun sesini dinleyerek zayıflama yollarına, "Diyetsiz Kalıcı Zayıflama Programı"na, diyetlerin maddi manevi zararlarına, insanları nasıl şişmanlattıklarına uzun uzun yer veriyor. Özellikle de kilo alma korkusuna kapılmamanın çok önemli olduğunu vurguluyor. Çünkü günümüzde insanların tamamına yakınında şişmanlama kilo korkusuyla başlıyor. Tunçer, "Bu kişilerde ya birebir kilo korkusu oluyor, ya da ailcsinin kilo korkusu oluyor. Diyete başlayan anne-baba, çocuklarını şişmanlatıyor. Böyle vakaları maalesef çok gördük. Anne bir sene önce diyete başlamış, çocuğun şişmanlaması bir sene önce başlamış. Bir yıl içinde obez hale gelmiş çok çocuk var. Anne çocuğa baskı yapmadığını söylüyor, ancak çocuğa baskı yapması için ona 'yeme' demeyi gerekmiyor. 3-4 yaşındaki çocuk etrafta olup bitenleri anlıyor, zayıf olması gerektiğini hissediyor. Az yemesi gerektiği fikri bir ycrlerc yerleşiyor. Yememeye çalıştıkça da çocukların, kontrolü kaybetmeleri çok daha kolay. Propaganda öyle kötü bir hale geldi ki zayıf insanları da rahat bırakmıyor. 9 yaşın altındaki Kanadalı çocuklann %45'i en az l kez zayıflama diyeti yapmışlar. 18 yaşın altındakilerin ise %80'i diyet yapmış. Hala Kanadalılar, Amerikalılar neden şişmanladıklarını düşünüyorlar. İşte nedeni ortada. 6-7 yaşındaki çücuklara diyet yaptırılırsa, bütün sistemleri altüst edilir ve ömür boyu kilo sorunu yaşamaya mahkum olurlar" diyor.
Sağlıklı beslenmenin uzman kontrolünde olmasını da çok saçma buluyor Tunçer: "İnsanlar beslenmelerini doktor kontrolünde yönlendiremez. Hastalık varsa doktor kontrolüne ihtiyaç vardır, Eğer, siz bir kaşığı ağzınıza götürmek için bile doktora, diyetisyene, uzmana ihtiyaç duyar hale getirildiyseniz o yaşam yaşam olmaktan çıkar. Siz beslenmeyi denetim altına aldığınız sürece, acıkma, doyma, tokluk sinyallerini kullanmıyorsunuz. Organizma da bu denetimi kırmanın yollarını buluyor. O zaman her denetim girişimi kontrol kaybına, her kontrol kaybı da denetimin artırılmasına yol açıyor, insanlar yokuşa çıkıyor. Kilolar artıyor, ruhsal yapınız çöküyor, 3-5 yıl içinde kilolar fazlasıyla geri geliyor. Yemek yerken doktor kontrolüne ihtiyaç yok" diyor.
Doyma nasıl öğrenilir?
• Başta kilo korkusundan arının.
• Başlangıçta neler yiyeceğinizi ve miktarlarını tespit edin.
• Mutlaka sevdiğiniz yemeklerden oluşan bir mönüyü kafanızda planlayın.
• Bu yemekten ne kadar zaman sonra tekrar yemeğe ulaşabileceğinizi düşünün ki organizma, o zaman aralığındaki enerji ihtiyacını hesaplayıp sizi durdurabilsin.
• Bütün bunları düşündükten sonra keyifle yemeğe başlayabilirsiniz.
• Bir yemekten diğerine geçerken de bir şeylerin sizi durdurduğunu fark edeceksiniz. Vücut sinyalleri bozulmamış insanlar bir yemekten diğerine geçerken çok sevdikleri bir yemek bile olsa duruyorlar. Örneğin bir antre ve bir de ana yemek varsa, antre ne kadar hoşunuza giderse gitsin, arkadan gelecek olan ana yemeği düşünerek elinizde olmadan yemeyi durduruyorsunuz; vücut sizi durduruyor. "Eğer antreyi abartırsam ana yemeği yiyemem" diyorsunuz. İşte bu bilinçle yemek yenirse kilo alınmaz.
• Kafanızda "Doydum mu?" sorusu oluştuğunda birazcık daha yemeğe devam edin. O zaman da vücut, doymanın ötesine geçildiğinde rahatsızlık uyarısı verir. Sizi bir şey rahatsız ettiğinde doydunuz demektir.
• Asla tokken yemeyin. Acıkmadan başladığınız bir yemekte, doymayı öğrenemezsiniz.
• Doyma hissi en geç 15 gün içinde tam anlamıyla öğrenilir.
Diyetsiz, kalıcı zayıflama programı
• Vücudun bozulmuş olan doğal kalori ayar mekanizması uyandırılmaya ve yeniden işler hale getirilmeye çalışılıyor.
• Hastalara kesinlikle bir beslenme programı veya bir reçete verilmiyor.
• Hasta ilk 1-2 hafta içinde, sevdiği, ancak istediği zaman durabileceği gıdaları tüketiyor. Eğer çikolata yerken kendini tutamıyor ve abartıyorsa, çikolatayı birinci haftalarda yemesi önerilmiyor.
• Vücut kendi mekanizmalarını çalıştırarak, kişinin hiçbir eksiklik, yoksunluk hissetmeden zayıflamasını sağlıyor.
• 1-2 hafta içinde kişinin, acıkma, doyma ve tokluk hislerini tanıması sağlanıyor. Vücudun ayar mekanizması düzeldiği için kişi abartma gereği duymadan, dolayısıyla kilo almadan sevdiği her şeyi yiyebiliyor. Çünkü ne zaman duracağını öğrenmiş oluyor.
• Zamanla vücut "stokladığı" fazla kiloları, fazla enerjiyi, ihtiyacı olmadığı için atmaya başlıyor ve kilo veriliyor.
• Hem fiziksel, hem psikolojik anlamda rahatlama oluyor.
• Diyetsiz zayıflama sağlıklı ve kalıcı oluyor.
Zayıflama diyetlerinin zararları
• Vücudun ihtiyaçları karşılanmadan kilo verdirmeye çalışılıyor.
• Kurallarla yemek yemek öğretildiği için, acıkma ve doyma gibi sinyaller zamanla yok oluyor. Kişi acıkmasa da yemek yiyor.
• İhtiyaçlarının karşılanmadığını fark eden beden, o andan itibaren "kıtlık sendromuna" girip, gerekli kaloriyi alamadığı için gelen enerjiyi stokluyor. Vücutta yağ stoklanması başlıyor.
• Diyetin ilk günlerinden itibaren kişilerin besin arayışı artıyor, aklında kurabiyeler, pastalar dolaşmaya başlıyor.
• Diyet yapan kişi, sürekli gergin oluyor, iç dünyasında çok ciddi psikolojik sorunlar yaşıyor, kendini suçluyor.
• Kilo veremeyen kişi iradesiz olduğunu düşünüyor. Oysa zayıflamanın iradeyle bir ilgisi yok.
• Kilo sorununu saplantı haline getiren, kendini sürekli kısıtlayan bir kişinin bu tutumu hayatın diğer alanlarına da sıçrıyor. Her alanda kendini kısıtlıyor.
• Uygulaması zor olan zayıflama diyetleri, kişilerde utanç ve özgüven eksikliği yaratıyor.