Zayıflamak için diyetten uzak durun

Güncelleme Tarihi:

Zayıflamak için diyetten uzak durun
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2004 06:00

Dr. Ozan Tunçer, "Zayıflama Diyetleri Çöpe" adlı kitabında diyet sektörünü "Yağ Pazarı" olarak tanımlıyor.

Haberin Devamı

Kaynak: Tempo / Bade Gürleyen

Tunçer'in iddiaları

• Zayıflama diyetlerinin yüzde 99'u şişmanlatıyor

• 'Bilimsel' diye pazarlananlar, sağlığa uçuk diyetlerden çok daha zararlı

• Şişmanlama, kilo alma korkusuyla başlıyor. Zayıflamak için bu korku yenilmeli

• Ömür boyu zayıf kalmış olanlar, sadece acıkınca yemiş, doyunca durmuş insanlardır

• 'Diyetçilerin' amacı sorun çözmek değil, karlı çıkmak için sorun yaratmaktır

Diyet öneren herkese, kendi deyimiyle "diyetçilere", zayıfla­ma palavralarına, 'bir kısım medyaya', şok diyetlerin zarar­larını vurgulayıp diyet listesi veren uzmanlara, uzman geçinenlere, tıp dünyasına, zayıflama ilacı üretenlere, za­yıflama genini bulanlara ve daha pek çok şeye ateş püskürüyor Dr. Ozan Tunçer. Herkesin "mucizevi" diyetler, şok yön­temler önerdiği bu sektörü bir 'yağ pazarı' olarak adlandıran Tunçer'e göre 'dengeli beslenme', "kalıcı zayıflama sağlayan diyet", 'bilimsel diyet', 'sağlıklı di­yet' gibi "inciler", bu 'yağ pazarının' uydurduğu pa­lavralar. "Diyetlerin hepsi zararlı, yüzde 99'u başarı­sız, hatta başarısız olmaya mahkum" diyor Dr. Tunçer. 'Diyetçi, dayatmacı zihni­yet' olarak adlandırıyor şişman insanları kobay olarak kullanan, hiçbir diyetin işe yaramadığını bile bile insanlara sayfalar­ca diyet reçeteleri öneren, zayıflama ilaç­ları veren bu 'yağ pazarı' mensuplarını. Bu nedenle de yeni çıkan kitabında "Za­yıflama Diyetleri Çöpe" diyor Dr. Tun­çer. Çünkü enerji kısıtlamasıyla kilo ve­rilemiyor, kilo verebilmek için aç değil tok olunması gerekiyor, vücuda aç kal­mayı birtakım diyetlerle dayatmak ise zayıflamaya değil, aksine şişmanlamaya yol açıyor. Hatta Dr. Tunçer, şişmanla­mak isteyenlere diyet yapmalarını öneri­yor. Çünkü, söylediklerine göre en geç 5 yıl içinde fazlasıyla kilo alacakları garan­ti. Şişman insanlara tembel, pis boğaz veya iradesiz gibi sıfatların yakıştırılmasına çok karşı olan Tunçer, "Bu insanlar sadece diyet tuzağına düşürülmüş kişi­ler" diyor. 'Kisiye özel diyet' lafına ise çok sinirleniyor. Çünkü bu diyetler kendi deyimiyle 'kişiye özel' değil, 'diyetçiye özel' oluyor.

Diyetin bilimseli olmaz

Dr. Ozan Tunçer'e göre insanları şişmanlatan hamburger türü yiyecekler de­ğil, diyetler. Yani tıp dünyasının niyeti şişmanlık sorununu çözmek değil, aksine yaygınlaştırmak, hatta sorun yaratmak. Tunçer, "Yağ pazarı olarak adlandır­dığını diyet endüstrisinin in­sanlarda yapmak islediği bi­rinci şey kilo korkusunu yer­leştirmek. Yani 'Eyvah kilo alıyorum' korkusuna kapıldı­ğınız an, kilo almaya başlarsı­nız. İnsanlarda bu korkuyu yerleştirmek için durmadan estetik, sağlık hatta ahlaki kri­terler kullanılıyor. Şişman insan, diyet tuzağına düşürülmüş insandır. Sadece vücudun ihtiyacını bilmeden yemek yi­yen, zayıflama diyetleri, zayıflama ilaç­ları, light ürünler, mezoterapi-bioenerji, hipnoz gibi vücudun doğal mekanizmasını bozan yöntemlerin tuzağına düşen in­sanlar şişmanlar. Vücudun doğal kontrol mekanizmaları olduğu ve ağırlık, kilo dengeleme yeteneğine sahip olduğumuzu unutturuyorlar insanlara. O yeteneği ellerinden kaybediyorlar insanlar diyet yaparak" diyor.

Peki, nasıl zayıflayacağız? Diyet yapmadan, boğazımızı kısıtlamadan na­sıl kilo verilebilir?

"Yemek yemeyi öğrenerek. Yani açken yiyip, doyunca durmalısınız. Vücu­dun acıkma, doyma ve tok­luk sinyallerini dikkate alırsanız, vücut fazla kiloları, ihti­yacı olmadığı için kendiliğinden atıyor. Vücut kalori hesabını doğal bir şekilde kendi yapıyor. Bu he­sabı siz dışarıdan diyetlerle yaparsanız, bu doğal mckanizmayı bozuyorsunuz. Bu mekanizma bozulunca da şişmanlarsınız, işte bu yüzden diyet yapanlar şişmanlıyor. Çünkü vücudun sinyalleri yok edi­liyor. İnsanlar acıkma, doyma ve tokluk hissini unutuyorlar. Dolayı­sıyla acıkmadan yiyerek şişmanlı­yorlar" diyor Dr. Tunçer.

Peki acıkma, doyma ve tokluk hissi nasıl tekrar öğrenilebilir?

"Zayıf­lama Diyetleri Çöpe" adlı kitabında acık­ma ve doyma alıştırmalarından da söz eden Tunçer, acıkma hissinin 3 günde, doyma hissinin ise en geç 15 gün içinde öğrenilebileccğini söylüyor. Yani fazla ki­lolardan kurtulmak için, "midenin sesini" dinlemek şart. Tunçer, "Bu işin çözümü, beynin 'palavralardan' ve şişmanlama korkusundan mutlaka arındırılması, acık­ma, doyma ve tokluk hissinin ise farkına varılması. Bu sinyalleri dikkate alan kilo sorununu çözcr. Ama bu çözüm gıda ve diyet endüstrisinin hoşuna gitmiyor. Çün­kü sadece Amerika'da l milyar dolarlık kazançları ortadan kalkmış olur. Amaçları kilo sorunlarını çözmek değil. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu bile 'tokken yiyin' di­yor kitabında. Hemen hemen bütün diyet­çiler tokken yemeyi öneriyorlar. Eğer tok­ken yemek yemeye başlarsamz, acıktığınızı nasıl anlayacaksınız? Eğer tokken yerseniz, enerji depolanır. Acıkma sinyal­lerini de yok etmiş olursunuz" diyor.

Diyetin iyisi, kötüsü, hatta bilimseli olmadığından söz ediyor Tunçer. Çünkü enerji kısıtlamasıyla vücuda zayıflama "dayatılıyorsa" hepsi kötüdür. "Bugün sağlıklı, dengeli, bilinçli, bilimsel adlarıy­la pazarlanan diyetler, insanların ruh ve beden sağlığına uçuk diyetlerden çok da­ha zararlı. Uçuk diyeti insan bir kere yapı­yor ve yapamadığı zaman bırakıyor. Oysa 'bilimsel' diye pazarlananlarda bunun sağlıklı olduğuna inanıyor, işte bu çok da­ha kötü. Diyetlerin hiçbiri bilimsel değil. Gazetelerde size bir diyet reçetesi veren bir profesör de olsa, bu reçeteler bilimsel olamaz. Herkes bilimsel bir araştırma çı­karıyor verdikleri diyetle ilgili ve bu araş­tırmaların hiçbiri birbirine uymuyor. Araştırma bulmaya kalktığınızda örneğin domatesin zayıflattığını da şişmanlattığını da ispatladığını iddia eden her türlü araş­tırmayı internctte bulursunuz. Herkes ken­di ihtiyacına göre araştırmayı buluyor ve insanlara sunuyor" diyor Tunçer.

Diyet yapan şişmanlar

"Dünyada zayıflama diyetine başlayan her 20 kişiden 19'u bir süre sonra mutlaka şişmanlayacak. İstatistikler ve göz­lemler böyle söylüyor. Farklı bir diyete başladığınızda bir şey değişmi­yor. Mantık aynı. Sadece ambalaj değişi­yor. Diyetlerin yüzde 99'u şişmanlatıyor. Di­yetler kalıcı zayıflama sağlamıyor. Sağla­dığını iddia eden varsa çıksın konuşsun. Bir diyetin beş yıl sonra da aynı kiloların korunmasını sağladığı ispat edilmiş tek bir çalışma bile yok" diyen Dr. Tunçer'c göre kalıcı bir kiloya sahip olmak için vücudun bir şekilde uyuyan, daha doğrusu diyetler­le uyutulan doğal mekanizmasını uyandırarak, vücudun beslenmeyle ilgili ayarını tekrar kurmak şart. Bu da acıkma, doyma ve tokluk hissini tekrar tanımakla, öğren­mekle oluyor. Aslında buna, doğru zamanda, doğru dozda, yani sadece acıkınca, vücudun ihtiyacı kadar yemek yemek de diyebiliriz. Uzmanlar doğru yemek ye­menin öğrenilebileceğini ve sadece bu şe­kilde zayıflamanın sağlıklı, en önemlisi de kalıcı olduğunu söylüyorlar.

İnsanlara diyet yapmalarını öneren herkese "diyetçi" diyen Dr. Tunçer, "Her besin, vücudun ağırlık dengeleme yetene­ği kullanılarak tüketilse, organizma tarafından ihtiyaç kadar alınır" diyor. Orga­nizma alınan enerjiyi hesaplamayı, denge­yi korumayı ve fazla enerjiyi atmayı çok iyi biliyor. Ama siz bunu bilinçle, kendi kafanızla hesaplamaya dengelemeye kalk­tığınızda her şey çuvallıyor, denge bozu­luyor. Diyete başladığınız an, ya da diyet fikri kafanızda doğduğu andan itibaren, vücuttaki kıtlık sinyalini çaldırıyorsunuz ve vücut kendi doğal mekanizmalarını kullanmak yerine tam aksine kıtlık savun­ma mekanizmalarını kullanmaya başlı­yor, çünkü kıtlığa girildiğini zannediyor. Her şeyi depoluyor. Dolayısıyla beslenme davranış bozuklukları ilk andan itibaren başlıyor. Diyet yapacağım diyen bir insa­nın, diyete başlamadan önce fazla yemeye başlaması bir rastlantı değil. Bu, biyolojik mekanizmaların, organizmanın yaşamda kalma içgüdüsünün kullanmasının bir ifadesi.

Vücudun sesini dinle

Dr. Ozan Tunçer kitabında pek çok önerilere, vücudun sesini dinleyerek za­yıflama yollarına, "Diyetsiz Kalıcı Zayıf­lama Programı"na, diyetlerin maddi ma­nevi zararlarına, insanları nasıl şişmanlattıklarına uzun uzun yer veriyor. Özellikle de kilo alma korkusuna kapılmamanın çok önemli olduğunu vurguluyor. Çünkü günümüzde insanların tamamına yakınında şişmanlama kilo korkusuyla başlıyor. Tunçer, "Bu kişilerde ya birebir kilo kor­kusu oluyor, ya da ailcsinin kilo korkusu oluyor. Diyete başlayan anne-baba, ço­cuklarını şişmanlatıyor. Böyle vakaları maalesef çok gördük. Anne bir sene önce diyete başlamış, çocuğun şişmanlaması bir sene önce başlamış. Bir yıl içinde obez hale gelmiş çok çocuk var. Anne ço­cuğa baskı yapmadığını söylüyor, ancak çocuğa baskı yapması için ona 'yeme' de­meyi gerekmiyor. 3-4 yaşındaki çocuk et­rafta olup bitenleri anlıyor, zayıf olması gerektiğini hissediyor. Az yemesi gerek­tiği fikri bir ycrlerc yerleşiyor. Yememe­ye çalıştıkça da çocukların, kontrolü kay­betmeleri çok daha kolay. Propaganda öyle kötü bir hale geldi ki zayıf insanları da rahat bırakmıyor. 9 yaşın altındaki Ka­nadalı çocuklann %45'i en az l kez za­yıflama diyeti yapmışlar. 18 yaşın altın­dakilerin ise %80'i diyet yapmış. Hala Kanadalılar, Amerikalılar neden şişmanladıklarını düşünüyorlar. İşte nedeni orta­da. 6-7 yaşındaki çücuklara diyet yaptırılırsa, bütün sistemleri altüst edilir ve ömür boyu kilo sorunu yaşamaya mah­kum olurlar" diyor.

Sağlıklı beslenmenin uzman kontrolünde olmasını da çok saçma buluyor Tunçer: "İnsanlar beslenmelerini doktor kontrolünde yönlendiremez. Hastalık var­sa doktor kontrolüne ihtiyaç vardır, Eğer, siz bir kaşığı ağzınıza götürmek için bile doktora, diyetisyene, uzmana ihtiyaç du­yar hale getirildiyseniz o yaşam yaşam olmaktan çıkar. Siz beslenmeyi denetim altına aldığınız sürece, acıkma, doyma, tokluk sinyallerini kullanmıyorsunuz. Organizma da bu denetimi kırmanın yollarını buluyor. O zaman her denetim girişimi kontrol kaybına, her kontrol kaybı da de­netimin artırılmasına yol açıyor, insanlar yokuşa çıkıyor. Kilolar artıyor, ruhsal yapınız çöküyor, 3-5 yıl içinde kilolar fazla­sıyla geri geliyor. Yemek yerken doktor kontrolüne ihtiyaç yok" diyor.

Doyma nasıl öğrenilir?

• Başta kilo korkusundan arının.

• Başlangıçta neler yiyeceğinizi ve miktarlarını tespit edin.

• Mutlaka sevdiğiniz yemeklerden oluşan bir mönüyü kafanızda planlayın.

• Bu yemekten ne kadar zaman sonra tekrar yemeğe ulaşabileceğinizi düşünün ki organizma, o zaman aralığındaki enerji ihtiyacını hesaplayıp sizi durdurabilsin.

• Bütün bunları düşündükten sonra keyifle yemeğe başlayabilirsiniz.

• Bir yemekten diğerine geçerken de bir şeylerin sizi durdurduğunu fark edeceksiniz. Vücut sinyalleri bozulmamış insanlar bir yemekten diğerine geçerken çok sevdikleri bir yemek bile olsa duruyorlar. Örneğin bir antre ve bir de ana yemek varsa, antre ne kadar hoşunuza giderse gitsin, arkadan gelecek olan ana yemeği düşünerek elinizde olmadan yemeyi durduruyorsunuz; vücut sizi durduruyor. "Eğer antreyi abartırsam ana yemeği yiyemem" diyorsunuz. İşte bu bilinçle yemek yenirse kilo alınmaz.

• Kafanızda "Doydum mu?" sorusu oluştuğunda birazcık daha yemeğe devam edin. O zaman da vücut, doymanın ötesine geçildiğinde rahatsızlık uyarısı verir. Sizi bir şey rahatsız ettiğinde doydunuz demektir.

• Asla tokken yemeyin. Acıkmadan başladığınız bir yemekte, doymayı öğrenemezsiniz.

• Doyma hissi en geç 15 gün içinde tam anlamıyla öğrenilir.

Diyetsiz, kalıcı zayıflama programı

• Vücudun bozulmuş olan doğal kalori ayar mekanizması uyandırılmaya ve yeniden işler hale getirilmeye çalışılıyor.

• Hastalara kesinlikle bir beslenme programı veya bir reçete verilmiyor.

• Hasta ilk 1-2 hafta içinde, sevdiği, ancak istediği zaman durabileceği gıdaları tüketiyor. Eğer çikolata yerken kendini tutamıyor ve abartıyorsa, çikolatayı birinci haftalarda yemesi önerilmiyor.

• Vücut kendi mekanizmalarını çalıştırarak, kişinin hiçbir eksiklik, yoksunluk hissetmeden zayıflamasını sağlıyor.

• 1-2 hafta içinde kişinin, acıkma, doyma ve tokluk hislerini tanıması sağlanıyor. Vücudun ayar mekanizması düzeldiği için kişi abartma gereği duymadan, dolayısıyla kilo almadan sevdiği her şeyi yiyebiliyor. Çünkü ne zaman duracağını öğrenmiş oluyor.

• Zamanla vücut "stokladığı" fazla kiloları, fazla enerjiyi, ihtiyacı olmadığı için atmaya başlıyor ve kilo veriliyor.

• Hem fiziksel, hem psikolojik anlamda rahatlama oluyor.

• Diyetsiz zayıflama sağlıklı ve kalıcı oluyor.

Zayıflama diyetlerinin zararları

• Vücudun ihtiyaçları karşılanmadan kilo verdirmeye çalışılıyor.

• Kurallarla yemek yemek öğretildiği için, acıkma ve doyma gibi sinyaller zamanla yok oluyor. Kişi acıkmasa da yemek yiyor.

• İhtiyaçlarının karşılanmadığını fark eden beden, o andan itibaren "kıtlık sendromuna" girip, gerekli kaloriyi alamadığı için gelen enerjiyi stokluyor. Vücutta yağ stoklanması başlıyor.

• Diyetin ilk günlerinden itibaren kişilerin besin arayışı artıyor, aklında kurabiyeler, pastalar dolaşmaya başlıyor.

• Diyet yapan kişi, sürekli gergin oluyor, iç dünyasında çok ciddi psikolojik sorunlar yaşıyor, kendini suçluyor.

• Kilo veremeyen kişi iradesiz olduğunu düşünüyor. Oysa zayıflamanın iradeyle bir ilgisi yok.

• Kilo sorununu saplantı haline getiren, kendini sürekli kısıtlayan bir kişinin bu tutumu hayatın diğer alanlarına da sıçrıyor. Her alanda kendini kısıtlıyor.

• Uygulaması zor olan zayıflama diyetleri, kişilerde utanç ve özgüven eksikliği yaratıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!