Güncelleme Tarihi:
Ülkemizde en sık görülen rahatsızlıkların başında yüksek tansiyon geliyor. Normalde ileri yaştaki bireylerde meydana gelen bu rahatsızlık, son yıllarda gençlerde de hızla yaygınlaşıyor. Erken teşhis ve tedavi edilmediğinde ise tüm organları etkileyerek ciddi sağlık problemlerine yol açabiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Sinan Coşkun Turan, “Yüksek tansiyon; görme yeteneği problemlerine, böbrek yetersizliğine, felç ve beyin kanamalarına, erken bunamaya, kalp yetersizliği ve krizine, aort damarı genişlemesi ve yırtılmasına kadar pek çok soruna neden olabilir.” diyor.
Gençlerde de yaygınlaşıyor
Yüksek tansiyon bazı durumlarda gizli ilerleyebilir. Ancak bu durum her zaman görülmeyebilir. Çeşitli mekanizmalara bağlı olarak, yüksek tansiyona rağmen kişinin pek rahatsızlık hissetmemesi ve bu sayede hipertansiyonun gizli kalması durumuna çok sık rastlanmaktadır. Yapılan araştırmalarda 2012 verilerine göre hipertansiyonun ülkemizdeki kadınlarda yüzde 32, erkeklerde ise yüzde 28 gibi bir oranda görüldüğü tespit edilmiştir. Yüksek tansiyon gençlerde erişkinler kadar yaygın değildir. Ancak eski verilerle karşılaştırıldığında gençlerde hipertansiyon görülme sıklığında belirgin bir artış olduğu da bir gerçektir.
Uyku bozuklukları, beslenme hataları ve grip ilaçları risk faktörü
Yüksek tansiyon ileri yaşta genellikle damar esnekliğini düzenleyen mekanizmalardaki aksaklık sonucunda ortaya çıkar. Ancak gençler de dâhil olmak üzere; böbrek yapısı ve damarlarındaki sorunlar, aort atardamarıyla ilgili doğumsal bazı anomaliler, böbreküstü bezleri ve insülinle ilgili bazı hormonal veya metabolik sorunlar da yüksek kan basıncına sebep olabilir. Ayrıca yüksek tansiyona sebep olan en önemli etkenin stres ve kaygı bozuklukları olduğu da gözlemlenmektedir. Bunların haricinde uyku apnesi başta olmak üzere uyku bozuklukları, insülin mekanizmasını harekete geçiren karbonhidrat ağırlıklı beslenme hataları, sportif ve cinsel performansı artırmak için kullanılan uyarıcılar, burun akıntısını gidermek için alınan grip ilaçları, sık ağrı kesici kullanımı, enerji içecekleri, aşırı çay-kahve tüketimi, fazla sigara ve alkol içmek de yüksek tansiyona neden olan diğer faktörlerdir. Özellikle bitkisel olarak tanımlanan, piyasada çok fazla bulunan ve rağbet gören zayıflama ilaçları da yüksek tansiyon için bir diğer risk etkenidir. Çünkü bu tarz ilaçların içerisinde sibutramin (iştah frenleyici) isimli tehlikeli bir kimyasal bulunur.
Tansiyon her zaman sabit olmayabilir
Normal tansiyon ve hipertansiyonunun sınırı her kişide aynı olmayabilir. Erişkinlerde ideal kan basıncı 120/80 mmHg seviyesindedir. Ancak bu değer her zaman sabit kalmayarak biraz daha yukarıya çıkabilir. Büyük tansiyonun 140, küçük tansiyonunsa 90 mmHg ve üzerinde olması hipertansiyon olarak kabul edilse de, bu oran kişiden kişiye göre değişebilir. Özellikle ileri yaştaki kişilerde 150-160 mmHg gibi hafif yüksek değerler normal kabul edilebilir. Tabi hasta ciddi hipertansiyon için tedavi altında ise, ilaçları büyük tansiyon 130 mmHg, küçük tansiyon ise 80 mmHg’nın daha da altına düşmeyecek şekilde ayarlanır. Çünkü bu yaştaki kişilerde daha aşağı tansiyon değerleri durumunda halsizlik, göz kararması, bayılmayla düşme, kafa travması ve kalça kırığı gibi durumlar çok sık görülmektedir. Yüksek tansiyon tanısı için öncelikle hastadaki belirtiler dikkate alınır. Bunun yanı sıra hastada hiçbir şikâyet olmadan tesadüfen yapılan bir ölçüm sırasında kan basıncının yüksek bulunması ve farklı zamanlarda tekrarlanan ölçümlerde bu yüksekliğin teyit edilmesi ile de tanı konulabilir.
Yüksek tansiyondan korunma yolları
Yüksek tansiyondan korunabilmek için bazı önlemler alınabilir. Ancak her insanın vücut, kemik ve kas yapıları farklı olduğundan alınacak tedbirler de farklılıklar gösterebilir. Özellikle ideal kilo değeri belirlenirken hastanın sadece boyu ölçü olarak alınmamalıdır. Bunun haricinde günlük hayat ve beslenme düzenine uygun olarak davranılmalıdır. Her kişi vücut yapısına göre ideal kilosunda olmalıdır. Eğer fazla kilo var ise doktor kontrolünde bu kilolar verilmelidir. Pankreas ve insülin metabolizmasını bozabileceğinden her türlü unlu gıdanın, şeker içeren pirinç ve meyve gibi besinlerin tüketimi kısıtlanmalıdır. Ayrıca tuz tüketimi de mutlaka azaltılmalıdır. Fiziksel aktivitelerin hem genel vücut sağlığına hem de kalp sağlığına oldukça faydası vardır. Ancak egzersiz ve fiziksel aktiviteler günün sadece belli bir kısmında yapılmamalıdır. Spor salonu gibi kapalı mekânlara, belli gün ve saatlere yoğun olarak sıkıştırılan sportif faaliyetler vücuda faydadan çok zarar getirebilir. Bu nedenle yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi hafif aktiviteler kapalı mekânlarda değil, bir yaşam şekline dönüştürülerek gündelik hayatın içine yayılmış rutinler haline getirilmelidir. Hareketsiz bir yaşam tarzının kan basıncının yükselmesine sebep olduğu unutulmamalıdır.
Kardiyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Sinan Coşkun Turan