Paylaş
Bir doğal afet, savaş, işkence, bir yakının kaybı, trafik kazası, cinsel taciz ve tecavüzler, ölü bir vücudu ya da vücut parçasını görme gibi durumlar kişilerin baş edemedikleri, onları derinden etkileyen ve ruh sağlığı üzerinde doğrudan etkileri olan travmatik olaylara örnek verilebilir. Travmaya maruz kalan bireyler bu olayı birkaç farklı şekilde yaşayabilirler. Olay kişinin doğrudan başına gelebilir, kişi bu tür bir olayın yaşandığına şahit olabilir, kişinin yakın ilişki kurduğu bir kimsenin başına bu tür bir olay gelebilir. Ayrıca kişi bu olay karşısında aşırı korku, dehşete düşme, çaresizlik gibi tepkiler vermektedir.
Deprem travması nedir?
Doğal afetler ani bir şekilde meydana gelmekte ve bir anda birçok kişiyi etkilemektedir. Doğal afetlerin sonuçları insanlar üzerinde çok ciddi hasarlar bırakabilmektedir. Deprem de gerek ani ortaya çıkışı gerekse insanların yaşamında meydana getirdiği etkisi göz önüne alındığında ağır travmatik olaylardan biri kabul edilmektedir. Depremin ardından görülen olumsuz yaşantılar, deprem sırasında yaşanan can kaybı ve maddi kayıplar sebebiyle depremin etkileri uzun sürebilmektedir. Fakat travmatik olayların herkeste psikolojik etkileri aynı derecede görülmemektedir. Araştırmalar kadın olmak, çocuk veya yaşlı olmak, bekar, dul veya boşanmış olmak, çocukluk çağında travmatik bir deneyime sahip olmak, düşük eğitim düzeyi, yoksulluk gibi özelliklerin insanları travmaya karşı daha hassas hale getirdiğini ve risk altında olduğunu göstermektedir.
Deprem sonrasında aşırı korkma, ne yaptığını veya nerede olduğunu bilememe, kafa karışıklığı, düşünmeden hareket etme, duygularını hissedememe, tepki verememe gibi durumlar yaşanabilmektedir. Bir yakınını yitirdiğini gören veya öğrenen bir kişi ani ve şiddetli tepkiler verebilir ya da hiç tepki göstermeden donakalma, ağlayamama gibi üzüntüsünü ifade edemeyebilir. Yakınının öldüğünü kabul edemeyebilir, durumu inkâr edebilir, ölen kişi her an dönecekmiş gibi hissedebilir. Yaşananlar karşısında öfke hissetme, isyan etme, başkalarını suçlama, yaşananlar karşısında çaresiz durumda hissetme gibi tüm bu tepkilerin depremi atlatmış kişilerde ilk haftalarda görülmesi oldukça doğaldır. Travmatik yaşantıların yaşamın akışı içinde normal olmayan, beklenmedik bir olay olduğu dolayısıyla verilen tepkilerin olağan olmayan duruma verilen olağan tepkiler olduğu unutulmamalıdır.
Deprem travmasının belirtileri
Depremin üstünden bir haftadan daha çok zaman geçtiği halde depremin fiziksel ve psikolojik etkileri hala devam edebilmektedir. Travmatik olayı yeniden yaşama belirtileri görülebilir. Örneğin; bazen yer ayağının altından kayıyormuş gibi hissetme, depremi hatırlatan bir görüntüyle, haberle karşılaştığında hatta bir sohbet sırasında depremin konusu açıldığında kişi depremde hissettiği gibi nefes darlığı, karıncalanma hissi gibi rahatsız edici fiziksel semptomları tekrar yaşayabilir. Sürekli depremle ilgili rüyalar görülebilir, uyku bozuklukları yaşanabilir. Bir diğer gözlenen belirti ise travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınmadır.
Kişi depremle ilgili konuşmaktan, hatırlatan insanlardan kaçınabilir. Hatırlatıcı mekanlara gitmekten kaçınabilir, depremin olduğu eve giremeyebilir. Duygu ve düşüncelerinde olumsuz değişiklikler olabilir. Aşırı gerginlik belirtileri, en ufak sesle irkilme, sürekli diken üstünde olma, sinirlilik, geleceğin kalmadığı duygusu, yakınların kaybıyla ilgili kendini suçlu hissetme, sosyal olarak içe çekilme görülebilir. Tüm bu psikolojik ve fizyolojik belirtilerin deprem sonrasında görülebileceğini bilmemek bazen kişilerde bu etkilerin sadece kendinde olduğundan dolayı kontrolü kaybettiklerini düşünmelerine, başkalarına anlatmaktan çekinmelerine, kendilerine anlam veremedikleri bir şeyler olduğunu düşünerek kaygılanmalarına, yardım istememelerine neden olabilir.
Birey yaşanılan olayı yakınlarla konuşmaktan kaçınmamalı, aile ve arkadaşlarla olan destekleyici ilişkileri sürdürmelidir. Sosyal destek travmatik etkilerin üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir. Duyguları bastırmak, hiç yaşanmamış saymak yerine üzüntümüzü ifade etmek oldukça önemlidir. Kapalı ortamlara girmek veya kalabalığa girmekten kaçınılıyorsa kaygı azalana dek kişi yakınlarıyla birlikte bu ortamlara girmeyi deneyebilir. Depremle ilgili haberleri ve görüntüleri takip etme ihtiyacı hissedilse de bunun süresine dikkat etmek, sürekli aynı haberlere maruz kalmamak gerekmektedir.
Uykusuzluk, stres, iştahsızlık gibi fiziksel etkiler için sakinleştirici ilaç veya alkol kullanmak yerine kişilerin hayatlarındaki olumlu baş etme yöntemlerine yönlendirilmesi önerilmektedir. Günlük yaşantıda yapmaktan keyif alınan ve kişiyi rahatlatan aktivitelere dönmek (arkadaşlarınızla vakit geçirmek, spor, doğada bulunmak, ibadet gibi), kaygılı hissedilen anlarda nefes egzersizleri ve gevşeme egzersizleri iyi gelebilir. Fakat ilk haftalardan sonra belirtiler azalmadıysa, şiddetli olarak devam ediyorsa, aile ilişkilerini bozduysa, iş yapabilirliğini engelliyorsa, kişinin hayatı depremden ciddi şekilde etkilenmişse kişi profesyonel yardım aramaktan çekinmemelidir. Bu konuda psikososyal destek alabileceği merkezlere başvurması, ruhsal travmanın etkilerinin tedavisi için ilk adım olacaktır.
Paylaş