Karolin Fişekçi’nin kırılan gururu

Kadına şiddet illa tokat atarak olmuyor, şiddetse bu da şiddet. Entelektüel şiddet hem de. İlişkisini açıkça anlatan bir kadını deli, şizofren, ucuz biri göstermeye mahalleden kovma çabaları. Üstelik bu el birliğiyle yapılıyor. Orhan Pamuk ve namus kumkumaları bir arada.

Haberin Devamı

Ben bir magazin manyağım. Beynimin yemediğim kısımlarında hatırlayabildiğim kadarıyla son 10 yılın, tüm magazin figürlerinin en ucuz detaylarını aklımda tutabiliyorum. Şöyle özetleyeyim Sibel Can’ın üçüncü çocuğunun adını google’a bakmadan söyleyebilirim (Emir). Bu gibi yüz binlerce gereksiz detayla doluyum. Bu yüzden bir magazin manyak olarak son dönemde Karolin Fişekçi’nin açıklamalarını da büyük bir zevkle takip ediyorum. Beynimin yemediğim kısımları bir de Orhan Pamuk’la ilgili ileride kullanabileceğim çirkin detaylarla dolu.


Ve neden hepimiz bir araya gelip Fişekçi’yi susturmaya çalıştığımızı da anlamıyorum. Neden o hep yakındığımız sansür bantını bir de Karolin Fişekçi’nin ağzına yapıştırmaya çalışıyoruz? Bize ne acaba? Bize bir giren çıkan mı var?

Haberin Devamı


Gülben Ergen’in çocuklarının domestik doğum günü partileri, her kadın gibi gün gelince hormonlarına yenik düşen mankenlerin doğurması, üçünü ayında evlilik bekleyen yarı ünlü çiftler… Tüm bunlar birer magazin haberi ama Türkiye’nin en ünlü yazarının özel hayatı kadının ağzından anlatılınca rezillik belgesi. Vay ahlaksız kadın! Vay ucuz şırfıntı! Vay rezil!
Bu saydığım aşırı sıkıcı, alttan alta aile hayatının kutsallığını goy goylayan domestik haberleri takip ederken hiç şikayetimiz yok ama iş Karolin Fişekçi’nin süper sulu açıklamalarını dinlerken bir utangaçlık basıyor herkesi. Ya canım Türkler. Ne kadar tatlı, ne kadar anne kompleksiyle dopdolusunuz hala. Seksten konuşan kadın görünce nasıl da bir hüzün buhranı doluyor nasıl da ve samimiyet ağdası kaplıyor her tarafı.


Dünyanın her yerinde Orhan Pamuk kadar ünlü bir yazarın sevgilisi haberdir ve her yere konuşur. Salman Rushdie’nin manken sevgilisi (ve sonra karısı) Padhma Lakshimi mevcut tüm dergilere röportaj verdi, soyundu, bu mevzu üzerinden üç kitap anlaşması yaptı ve Master Chef’e jüri oldu.


Padhma Lakshimi model, Karolin Fişekçi ise ressam. Ve resimlerinde cinselliği kullanırken hiç de elini korkak alıştırmayan bir kadın. Peki, acaba kaç kişi bu tartışmalar sırasında merak edip bir de Fişekçi’nin resimlerine baktı? Kadın bir de üstüne üstlük gayet başarılı. Full konsept oturuyor. Medyada Fişekçi hakkında yazanlara bakıyorum özellikle kadınlar ne kadar fenalar. Bir dolu mutsuz, menopoza bir adım kalan ev kadını kendi kendilerine hasetleniyorlar. Hayatlarında bu sulu detay sayfasını kapatalı yıllar olmuş, kendilerini kedilerini güzelleştirmeye adamış bir sürü boş konuşmaktan başka işe yaramayan kadınlarımız hemcinslerini susturmak için ellerinde geleni ardına koymuyor. Orhan Pamuk kitabında bir erkeğin ağzından bunları anlatsa hepsi gidip ona aşık olur. İş gerçek bir kadına gelince el birliğiyle onu püskürtmeye çalışıyorlar.
Burada buyurun o zaman. Kadına şiddet illa tokat atarak olmuyor, şiddetse bu da şiddet. Entelektüel şiddet hem de. İlişkisini açıkça anlatan bir kadını deli, şizofren, ucuz biri göstermeye mahalleden kovma çabaları. Üstelik bu el birliğiyle yapılıyor. Orhan Pamuk ve namus kumkumaları bir arada.

Haberin Devamı


Orhan Pamuk’un yolladığı sus ihtarnamesinin ‘Komşunun oğluna bir daha bakarsan senin ağzını burnunu kırarım’ demekten hiçbir farkı yok benim gözümde. Biri dövmekle öbürü de parayla tehdit ediyor.


Üstelik bu işin kuralı da budur. Bu ilişkiye girenler, karşılarına çıkacak her şeyi kabul ederler. Tanıştıklarında Karolin Fişekçi, Orhan Pamuk’la prensip anlaşması mı imzalamış konuşmaması üzerine? Bir kadının onunla şöhreti için beraber olduğunu ve bunu da kullanma hakkı olduğunu bilseymiş. Ne sanıyormuş acaba Orhan Pamuk, Fişekçi aşırı yakışıklılığına mı vuruldu sanıyormuş.


O yüzden ben bu olayda Karolinciyim. Sonuna kadar. Sonuna kadar da konuşmasını, anlatmasını, her şeyi ortaya dökmesini diliyorum. Ağzının ayarı olmayan, seksten bahseden kadınları seviyorum çünkü. Sevmediğim tipler ise ahlak örtüsünün altına saklananlar.

Haberin Devamı


İlk taşı atmaya çalışan ‘aramızdaki en günahsızlar’. Esas onlar yok olmalı bence.

Yazarın Tüm Yazıları