Paylaş
Moral histerisi de söylemesi kolay ama uygulaması ve dozunun ayarlanması çok zor bir durum bence.
Hülya Avşar geçtiğimiz hafta acunn.com'da rutin mamografisini çektirirken yaşadıklarını biraz farklı bir dille anlattığı bir yazı kaleme aldı.
Memesinin doktor tarafından nasıl ellenip çekiştirildiğini, oraya buraya sıkıştırıldığını, bir memenin nasıl da bu kadar esnek olabileceğine çok şaşırdığını komik bir dille anlatmaya çalıştı. Hata en sonunda dayanamayarak da 'Eğer mamografi 15 günde bir çektirilen bir şey olsaydı hepimizin memeleri dizlerimize sarkardı ya' kadar lafı getirdi.
Ne kadar tatlı, ne kadar insani bir bakış açısı.
Türkiye'n in en büyük star oyuncusu kadın, tıpkı diğer kadınlar gibi memesi kontrol edilirken belli ki acayip korkuyor ve aklına bu konuları uzak tutmak için çeşitli cin fikirler getiriyor. 'Acaba 15 günde bir mamografi çektirsem memem uzayacak mı?' sorusunun 'Acaba mememi alacaklar mı?' sorusundan özünde ne farkı var? Bunun üzerine ise Mehmed Ali Birand'la başlayan bir kitle hemen Avşar!'ı topa tuttu. Bu bakış açısı insanları mamografiden soğuturmuş. Hemen birkaç gazete Hülya Avşar fotoğrafı altına yazıları döşedi 'Hülya'dan şok açıklama. Kanserlilere ne dedi?'
Ne dedi gerçekten? Sadece bu işleme herkes gibi bakmamaya çalıştı. Hastalık anı, onu ilk keşfetme anı, tedaviyi seçme ve kabule etme anı kişiye özel bir şeydir. Hülya memesinin sarkacağından korkar, Elif memesinin alınacağından. Zeynep der ki 'Allahım ben öleceğim sanırım', Beyza 'Ne kanseri. Kanser manser yok bende.' Hiç kimseyi hiçbir şekilde bu konuya bakışı yüzünden eleştirmemiz lazım. Hülya Avşar da daha insani bir tarafından bu olaya yaklaşmaya çalışıyor o kadar.
Hülya Avşar memesinin sarkmasından korkarken, kanserle yeni tanışan bir başka kadın da bu olayı en ince detaylarına kadar anlatarak içini rahatlatıyor. Aysedenizgeziyor.blogspot.com'dan gezdiği tüm barları, kulüpleri anlatan; hayatı bir blush berraklığından, bitmek tükenmek bilmeyen partilerle geçen Ayşe Deniz'in geçtiğimiz hafta gündemi değişti. Bu sefer bar- pavyon değil nasıl o hastane senin bu muaynehane benim gezdiğini anlatamaya başladı.
Biz okurları Ayşe Deniz'in kanserle tanışmasını tıpkı Papermoon'la tanışması gibi yine birden bire kendi blogundan öğrendik.
Ayşe Deniz'in kanser macerası da rutin kontrole gitmesiyle başlıyor, hatta kocasıyla kavga ediyorlar hastaneye giderken. Tartışmalar mamografi masasına kadar bitmiyor, orada Ayşe Deniz'in iç sesinin girmesiyle birlikte olaylarla yavaş yavaş yüzleşmeye başlıyoruz.
Sonrası ise detaylı bir polisiye gibi adım adım Ayşe Deniz tarafından bize verilmeye başlıyor. Nasıl hissetti? En çok ne için ağladı? Yanında kimler vardı? Kimleri çağırdı? En çok neye ihtiyaç duydu? Bu durumu nasıl atlatmayı düşünüyor? İçkiyi bırakabilecek mi?
Nasıl Hülya Avşar memesinin sarkacağından korkuyorsa Ayşe Deniz'de içkiyi bırakması gerektiğinden korkuyor. Bunun için onu yadırgayabilir miyiz? Çünkü Hülya Avşar bir oyuncu. Senelerce memelerinin güzelliğiyle para kazandı, doğal olarak onların sarkmasından korkabilir. Ayşe Deniz'de bir parti canavarı. İçkiyi nasıl bırakacağı onun için büyük bit mesele olmasından daha normal ne olabilir?
Ayşe Deniz'in kanser macerası son iki gündür beni en çok düşündüren şeylerden biri. Samimiyeti, farklı bakışı ve bizi memelerinin içindeki hiç bilmediğimiz o dünyayla yüzleştirmesi bu zamana kadar gördüğüm en garip kanser yolculuklarından birisi.
Bu yolculuğa bir an önce mola vermesini canı gönülden istiyorum.
Kendisine çok geçmiş olsun.
Ve lütfen bir an önce aramıza dönüp bizi yine pahalı arabasına doldursun, şehrin en lüks restoranlarına götürsün, tüm gece bayıltana kadar içirsin, sonra da kahkahalarla geceye karışsın.
Blogunu takip etmek için: aysedenizgeziyor.blogspot.com
Paylaş