Paylaş
Filmde, kongre seçimlerine hazırlanan bir adam var. Seçim sonuçlarını belirleyecek önemli bir konuşma yapacağı sırada bir kızla karşılaşıyor ve içinden gelen duyguların ve kızdan aldığı ilhamın etkisiyle hazırladığı konuşmayı bir kenara bırakıp, onun yerine bambaşka müthiş bir konuşma yapıyor. Bu onun politika hayatında büyük bir ivme yapıyor. fakat bu arada kızın izini kaybediyor. Çünkü adına Kader Ajanları denen bir grup insan, adamın kızla yeniden karşılaşmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. Ellerindeki talimatlara gore bu ikisinin yolu kesişmemeli.
Ama adam vazgeçmiyor. Aşık olduğu kadına otobüste rastladığı için, 3 yıl boyunca onu bulmak umuduyla, hergün aynı saatte aynı otobüse binmeye devam ediyor. Ta ki, onunla bir rastlantı eseri yeniden karşılaşıncaya kadar.
Herkesin kader çizgisinden sapıp ve sonra da yeniden hizalandığı anlar vardır, işte öyle bir durum yaşıyorlar aslında.
Yalnız buaradaki soru: Hangisi kader? Hangisi sapış? Adamın kaderi hngisi? Kızı kaybedip, ünlü bir politakıcı olma yolunda ilerlemek mi? Yoksa asıl kader, onu hayatındaki kalbindeki büyük boşluğu doldurması için bir daha asla bırakmayıp, politikayı da her şeyi de boş vermesi mi?
O kızla birlikte olmak, politikadan ayrılmasını gerektirebilir ve aynı şekilde kız da dansçıdır ve onunla birlikte olmak onun da kariyerini baltalayacaktır. Ajanlar bunu adama açık açık söylemek zorunda kalıyorlar. İkna oluyor ve kızın peşini bırakıyor ta ki bir gün gene şans eseri kızla yeniden karşılaşıncaya kadar. İşte bundan sonrası tam bir kopuş.
Kıza karşı duyduğu kuvvetli hisleri yüzünden “kader nedir? Kim yazar? Nasıl yazılır? Özgür irade nerede devreye girer? Nerede devre dışı kalır?” tüm bu soruların cevaplarını aratan bir karmaşa yaşatıyor hem kendine, hem ajanlara…
Ve fark eder ki, aslında onlar sandığı kadar güçlü değil, aşk onlardan da adına kader denilen şeyden de daha güçlü bir çekim gücüne sahip. Ve gene fark eder ki, kader ajanları, seçenekler sunulduğunda neyi seçeceğini bilebiliyorlar ama zihnin sonsuz seçenek üretme kapasitesine sahip olduğu düşünülürse çoğu yerde çaresiz oldukları durumlara düşüyorlar.
Dolayısıyla, kararlı bir şekilde arzuların, duyguların peşinden gitmenin ve özgür iradeyi bilinçli seçimlerle kullanmanın önemi de açık bir şekilde vurgulanmış oluyor.
Bilinçsizce yaşadığımızda özgür irademizi ne kadar kullandığımız söylenebilir bilemiyorum?
Filmin sonunda özgür irade denen şey, dünya tersini söylediği halde, tutkusunun peşinden giden bir adama verilen bir ayrıcalık olarak sunulmuş olsa da, herkes için buna sahip olmak mümkün şeklinde bir sonuca bağlanıyor. Evet akışa müdahale etmek yorucu ve çaba gerektiriyor. Sonuç alma ihtimali de hemen hemen hiç yok gibi görünyor ama imkansız değil gibi bir şey.
özgür irade uğrunda mücadele etmeyenin asla değerini bilmeyecegi bir sey.bu yüzden size bırakılamayacak kadar değerli Bu yüzden planı yapmak bize düşüyor. Diye açıklıyor Kader Ajanları. Sonra da ekliyorlar: kim bilir, belki bir gün planı siz yaparsınız?
Yönetmen, buna benzer bir cümleyle de filmi sonlandırmış. Özgür irade sanki ancak bunun sorumluluğunu alabilecek kişilere sunulumuş bir ayrıcalık gibi.
Eee, ne demişler: ‘Büyük güç büyük sorumluluk getirir.’
Ne kadar katılırsınız, ne kadar katılmazsınız bilinmez ama yine de bu soruları sormak adına bence izlenmeye değecek bir film.
Paylaş