Paylaş
30 yıldan sonra hem size hem de hayranlarınıza sürpriz olan Sultan’dan bahser misiniz? Bu sürpriz nasıl oldu?
Sultan grup arkadaşlarımın bana yaptığı büyük sürpriz oldu. Biz AYNA olarak bir yandan 22. yıl albümünü hazırlamaya çalışıyoruz bir yandan da stüdyoda AYNA dışında birçok müzisyenle farklı albümlerde çalışıyorum aranjör olarak, beste ve söz yazarı olarak. Çocuklar benim bilgisayardaki tüm dataları karıştırırlarken geçmiş yıllara ait şarkı arıyorlar ve Sultan’ı buluyorlar. 30 yıl evvel nasıl bir ruh halinde yazmışız…
Aslında tabi bütün şarkıları yazarken bir hikayesi ya da öyküsü olur o şarkının. Ben hikayeden damıtıp, şiire, şiirden şarkı sözüne çeviririm. Çocuklar o kayıtları bulup sil baştan günümüz sounduyla tekrar aranje etmişler benim de duyduğumda çok hoşuma gitti ne yalan söyleyeyim. Zaman zaman grup arkadaşlarımın böyle güzel sürprizleri oluyor, benim de onlara elbette. Sultan hüzünlü bir şarkı hikayesi de hüzünlü umarım günün birinde bir sinema filmi gibi bir çalışmayla bir öyküyle anlatmış oluruz Sultan'ın öyküsünü.
Sultan'ın hikayesinden bahsetmek ister misiniz yoksa onu sinemalarda mı izleyeceğiz?
Umarım bir sinema filminde izlersiniz.
Sultan şarkısı ile Rahmetli Cemil Özeren'in bir bağlantısı var mı? Bir de Fesleğen klibinden konuşalım... Rahmetli Cemil Bey anısına yaptığınız, her izleyişimde eminim benim gibi herkesi derinden etkileyen derin bir klip. Ona dair neler söylemek istersiniz?
O zamanlar daha henüz AYNA yoktu. O zamanlarda ben sadece beste üretiyordum o dönemin şarkıcılarına şarkıcılarına, Sultan da öyle bir şarkı fakat Fesleğen öyle değil. Fesleğen stüdyoda anısı çok olan bir şarkı. Benim balkonumda daima fesleğenlerim, çiçeklerim vardır. Çocukluğumdan kalma bir sevgi bu. Rahmetli babaannem fesleğeni çok severdi ve Fesleğen şarkısı öz itibarıyla babaannemi anlatmaya çalıştığım bir şarkı. Tabi sözlerini bir aşka devşirdim şarkı daha kolay anlaşılabilsin diye. İlk AYNA albümünün son bir iki günüydü herhalde “Gittiğin Yağmurla Gel” albümü. Hard - Rock müzik yapıyoruz o dönem itibarıyla. Grup müziği ülkemizde tabi ki gruplar var ama ticari anlamda grupların varlığından pek söz edilemiyor. Mesela o yıllarda En İyi Grup Ödülü yoktu çünkü herkes kaset satışlarına bakıyordu. Albümün son iki günüydü hemen atladım stüdyoda rahmetli Melih Kibar stüdyosuna tek akustik gitarla bu şarkıyı Fesleğen'i besteledim. Hemen süratle okuma odasına girdim, şarkıyı okumaya çalıştım. O sırada stüdyoda bulunanlar içerisinde Melih Abi (Melih Kibar) ve Cemil nur içinde yatsınlar. Melih abi kulaklıktan “Erhancım okuyamadın çık” dedi bana ben de çıktım. Sonra döndüm Cemil'e; “Cemo gir şunu oku” dedim. Cemil girdi bir kerede okudu ve Fesleğen Cemil'in sesiyle ilk albümde yer aldı. Hakikaten çok etkileyici bir solistti Cemil ve benim için çok çok özel… 16 yaşında üniversite birdeydim o zamandan beri kaç yıl dostluğumuz var hala eksikliğini hissediyorum. Sahnede daima hep yanımızda ama hayat içerisinde her şey tabi müzik ya da yaptığınız iş değil insan kaybettiğinin değerini çok daha iyi anlayabiliyor ne yazık ki… 20 Kasım'da 7. yılı olacak rahmetli oluşunun yine kabir ziyaretimizi yapacağız Cemil'imizi unutmadık. Fesleğen şarkısında da Cemil'in sesini kullanmayı özellikle istedim. Onu daima çok özlüyoruz…
Sizin her şarkınızın sonunda şiirle bitirme finaliniz var. Bu size has ve çok da güzel bir özellik… Şiir ve müziği buluşturmanızın özel bir sebebi var mı?
Ben şiircik diyorum onlara. Şarkı içerisinde bazen içimizden geldiği gibi bazen de grup arkadaşlarımın teşvikiyle şiir okuyorum evet. Türk Şiiri’ni, Edebiyatı seviyorum bütün sanatların özü şiirdir. Şiir damıtılmış çok fazlasıyla bir öyküdür, hikayedir, heykeldir, tiyatrodur, mimaridir. Yine söylüyorum şiir bütün sanatların özüdür. Şimdiye kadar 500 tane şiirciğin yer aldığı kitap yazdım, yazıyorum. 2020'de de tahmin ediyorum yeni bir şiircik kitabım çıkacak.
Her eserinizde ayrı bir yaşanmışlık var; ayrılık var, hasret var… Bu anlamda aşka dair neler söylemek istersiniz?
Aşk, aşk olmazsa olmaz ama genelikle çok pozitif finalli bir duygu hali değil. Aşk ancak acısı geçtikten sonra anlatılabilecek bir hüzün hali. Aşksız hiçbir sanat dalı aşksız insan olmaz elbette fakat mutlu aşk da yok.
Ülkemizde son zamanlarda özellikle sosyal medyanın gelişimiyle müzikte çok fazla tık savaşı var. Bu anlamda müzik gündemine dair neler söylemek istersiniz?
Daha evveli yıllarda müzik endüstrisi kaset ya da cd ile ensdüstri evriliyor çevriliyor idi. Ben o işin bir ekonomist olmama rağmen ticari yönüyle hiç ilgilenmedim bunu samimiyetle söylemek gerekiyor. Ben sadece ürettiğim şarkıya odaklandım, üretebileceğimiz şarkılara, değineceğimiz konulara, ille de aşk olmadan anlattığımız şarkılarımız da çok biliyorsunuz, farklı konuları da işlemeye çalıştık. Türk Halk Müziği'nden hiçbir zaman ayrı kalmadık, Türk Sanat Müziği'nden, Klasik Türk Sanat Musikisi’nden ayrı kalmadık. Ben kendi adıma AYNA ile çalışırken de, tekli çalışmalarımda da senfonik müziği seviyorum. Şimdiye kadar 3 tane senfoni yazmış durumdayım ve 1500 tane de şarkı yazdım. Şimdi mecralar değişiyor. Neyin peşinde koşarsanız osunuz diye bir laf vardır. Eğer paranın, şan ve şöhretin peşinde koşuyorsanız osunuz o olursunuz. Ama iyi bir şey üretmenin, hayatı anlamlandırmanın peşinde koşarsanız daha özenli oluyorsunuz. Günümüzde tabi ki çok süratli bir tüketim var. Toplumun sosyal psikolojisi neyse eğitimle alakalı fotoğraf neyse sanat tüketiminde de diğer tüketimlerinde de seçkileri öyle oluyor. Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı’nın Türkiye genelindeki 112 bin 465 dördüncü sınıf öğrencisi ile gerçekleştirdiği, “Öğrenci Başarı İzleme Araştırması”nın sonuçlarına göre öğrencilerimizin yüzde 40’ı Türkçe’de okuduğunu anlamıyor yani 10 kişide 4 kişi okuduğunu anlamıyor. Bizim kuşakta; ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite yıllarında aldığımız eğitim bizim dilimizin değerini bize yeteri kadar algılattı. Okul bittikten sonra ben hiçbir zaman kitapları elimden bırakmadım. Hem sadece edebiyat değil fizik, kimya, kuantum, yani bunları bilmediğinizde günümüzün dünyası ile entegre olmak, dünya ile iletişim kurmak gibi bir şansınız yok. Fakat çok kolay elde edilmiş bilgiler, çok kolayca uçup gidiyor. Şimdiki genç nesil çok az konuşuyor, birbirleriyle çok az sohbet ediyorlar sadece bir cep telefonlarındaki emojilerle bambaşka bir dil oluşturdular bu durum hem kendini ifade etmeyle hem de yaşadığı hayatı tanımlamaya ilgili çok büyük ciddi bir sorun. Bir de Andy Warhol'un bir sözü vardır “bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” diye. Günümüzde şarkı adı altında elbette hazır alt yapılar üzerine bütün heceleri sıralayarak bir takım müzik dedikleri bir şeyler yapıyorlar. Çok iyiler var içlerinde hakikaten felsefik derinliği olan, düşünen, okuyan çok genç var.
Mesela kimler? İsim vermek ister misiniz?
İsim vermek istemem çünkü birinin ismini söylersem diğeri eksik kalır. Çok başarılı olanlar var evet durumunu halini, ahvalini, günün fotoğrafını, yaşadıkları zorlukları, aşkı ya da hüznü güzel Türkçe'mizi çok düzgün şekilde kullanıp sunanlar da var sadece ticari amaçlı Youtube'da youtuber olmak amaçlı yaşayanlar da var. Kalıcı bir şey söylediğinizde kalır ama sabun köpüğü gibi cümlelerle de boş yere uğraşmayı seçenler var. Ben bu durumu Biri Bizi Gözetliyor Evi'ne benzetiyorum. Bir dönem özel televizyonlarda yayınlanan Biri Bizi Gözetliyor Evi'nde gencecik çocuklar vardı. Çok ünlü oldular çok kısa sürede. Bu günlerde de şu an Youtube’da, Facebook’da, Instagram ya da diğer internet mecralarında çok kalabalığa hükmettiklerini, fenomen olduklarını düşünen gençlerin; birkaç yıl sonra aynı Biri Bizi Gözetliyor Evi'nde kimi hatırlıyorsak öyle hatırlayacağız diye düşünüyorum. Kalıcı olmak için bir iki tane fırsatçı propaganda yeterli değil. Uzun koşmak için; sürekli okumak, bilmek ve en önemlisi çok sevmek önemli. Evet müzik endüstrisi son yıllarda tıpkı ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada tüketimli bir cep telefonlarına indirgemiş durumda ama biz AYNA olarak daima daha klasik kaldık. Son 20.1 albümümüzü plak olarak çıktık. Plak şu anda bütün dünyada tekrar yükselişe geçti. Müzik tüketiminde bir koleksiyoner mantığı ile bir pikaptan sesi dinlemek hem müzikalite anlamında, cep telefonlarından katbekat yukarıda. Kesinlikle daha özenli; cep telefonlarınızda bir data olarak değil de evinizin bir dolabında hatıra olarak da kalıyor. Son zamanlarda kaset ve plakla alakalı tüm dünyada çok büyük bir dönüşüm var. Şu anda Avrupa'da, Amerika'da kaset ve plak satışları yükselişte bakın CD demiyorum. Teknik anlamda plak da kaset de CD'den daha kaliteli bir ses sunuyor. Ülkemizde tahmin ediyorum buna dönecek. Özen gösterdiğiniz, değer verdiğiniz müzisyenlerin plaklarını almak, plaklardan dinlemek başka bir tad... Biz de tabi internette boş durmamaya çalışıyoruz ama bu sahte tıklamalarla alakalı tahmin ediyorum önümüzdeki aylarda Google, Youtube ve sosyal mecralar gerekli araştırmayı - açıklamayı yapacaktır. Madonna'nın 8 milyon, Michael Jackson’un 10 milyon tıklandığı bir mecrada adını hiç bilmediğim bir Türk gencinin 380 milyon tıklanması inandırıcılıktan uzak oluyor, şaşkınlıkla izliyorum. Çünkü ünlü olmak o kadar değerli bir şey değil keşke çocuklar da farkına varsalar önemli olan hayatın içerisinde nasıl durduğun.
Müzik dışında yapımcılık, film - dizi müzikleri, senaristlik, yönetmenlik, oyunculuk, gibi çok fazla işlere imza atıyorsunuz. Yeni projeniz var mı?
Müzik kendinizi ifade etmenin en önemli bir yolu. Edebiyatı seviyorum düz yazı seviyorum; hikaye, öykü, kısa öykü... Elbette sinemayla çok fazla ilgileniyorum. Tahmin ediyorum önümüzdeki yıllarda sinemayla alakalı başka bir şeyler de çalışacağım. Ama aynı anda hem senaryayoyu yaz, yönet, prodüktörlüğünü yap, oyunculuğunu yap artı gidip senfoni orkestrasıyla müziğini yap bu son derece yıpratıcı bir şey. Söyleyecek bir şeyiniz varsa böylesine bir dünyada yaşarken anlatmak zorunda olduğunuz birçok şey var; anlatılması tartışılması çözüme gidilmesi gereken birçok toplumsal sıkıntılarla boğuşuyoruz; ekonomi, göçmenler, savaşlar, aileler, çocuklar, kadınlar, ihtiyarlar… Çok büyük acılardan geçen dünya da yaşıyoruz. Son olarak iklim ile ilgili dünyadaki bütün okyanuslarının akıntılarının yönü değişti bütün dünyanın mahvolacağı çağa doğru gidiyoruz hep beraber ve bunun sebebi insanoğlu. Anlatılacak çok şey var, düşünülmesi gereken çok şey var. Bizim eğitim sistemimizle alakalı anlatmak istediğim şeyler var. Umarım onları şarkı, hikaye ya da bir sinema filmi olarak dile getirecek fırsatımız olur. En önemlisi tabi ilk başta çok sağlıklı düşünebilmek, çok iyi incelemek çünkü toplumla ilgili bir şey yaparken özenli olmanız gerekiyor. Biz müzik yaparken dünyada Türkçe konuşan 50 milyon kişiye müzik yapıyoruz. İlk başladığımız yıllarda ben ilk röportajımızda şunu söylemiştim “biz 67 milyona müzik yapacağız” çünkü o dönem ülkemizin nüfusu 67 milyondu. Şimdi 82 milyonu geçti fakat bizim güzel Türkçe'mizi dünyada 350 Milyon konuşuyor bu çok büyük bir insan birliği, kültür birliği, dil birliği. 350 milyona müzik yapmaya çalışacağız, çalışıyoruz. Umarım yeteri kadar sesimizi duyurabiliyoruzdur.
Yoğun konser programlarınız var. Konser takviminize nasıl ulaşabiliriz?
Konser takvimi için AYNA Grubu'nun internet sitesi'nden, Rüzgar Yapım'dan ve tabi ki menajerimiz Altan Nuh'tan öğrenebilirsiniz. Altan Nuh şu anda bütün konser programlarımızı koordine ediyor. Bütün Türkiye'yi eskisi gibi dolaşmaya devam ediyoruz. Daha evveli yıllarda çok daha farklı valilikler ve belediyelerin davetiyle konserlere giderdik. Günümüzde artık o tür bir büyük açık hava stad, konserleri yok ekonomik durumla alakalı olsa gerek, epey azaldı. Biz de daha küçük alanlarda konserler vermek suretiyle şarkılarımızı yine sevenlerimizle beraber söylemeye devam ediyoruz. Dediğim gibi konserlerimizi Instagram'da Grup AYNA'dan izleyebilirler ya da hangi şehirlerde olacağımızı ben de genelde bilmiyorum. Toparlanıyoruz aletlerimizi yüklüyoruz bindiriyoruz arabaya ondan sonra otobüsle çıkıyoruz yola. Bazen günler sürüyor tabi bir şehirden diğer gün başka şehirde olmak kaydıyla. Ben seviyorum sahnede olmak mutluluk verici çünkü bunca yıl ürettiğiniz, biriktirdiğiniz duyguları ilk defa göreceğiniz hiç tanışmadığınız fakat o şarkıları duyan insanlarla söylemek inanılmaz bir haz. Yeni kuşağın da bizim şarkıları biliyor olması bizi çok etkiliyor çok mutlu ediyor. Hem stüdyoda yeni şarkılar üretmeye devam ediyoruz hem de konserlere devam ediyoruz. Bizim çok güzel bir bağımız var müzik severlerle. Popüler dünyadan hep uzakta durduğumuzun siz de bir gazeteci olarak farkındasınızdır buna renkli basın hatta müzik televizyonları da dahil. Çünkü ülkemizde müzikal anlamda gelişimeye çok büyük bir darbe vuran tekelleşme yaşandı. Bu internet ortamında tıklamalarla insan değeri, müzikalite ya da değer ölçülebilen bir duruma gelinmiş. Bunun nasıl yapıldığını, nasıl edildiğini az çok biliyoruz. Organik bağlar çok daha iyi takipçi sayısı gerçek olmadığı takdirde bir boşlukla konuşuyorsunuz. Bu ancak sahneye çıktığınızda müzikseverlerin gözlerinde görebileceğiniz bir şey. Ben o yüzden şanslı addediyorum kendimi hem grup AYNA olarak hem şahsım olarak çok şanslıyım. Epey şarkı yapmışız, şarkıların kalıcılığıyla alakalı da artık şüphe yok. Türkiye'nin ya da dünyanın neresinde olursak olalım şarkılarımızı hep beraber söyleyeceğimiz toplulukları buluyoruz. İyi ki varlar iyi ki o şarkıları yapmışız ve iyi ki hala yapmaya devam ediyoruz.
AYNA olarak çok fazla konser tecrübeniz var. Konserleriniz sırasında hiç unutamadığınız anınız var mı?
O kadar çok anılar var ki Türkiye'yi kaç defa turladık bilmiyorum. Toplamda 2700 - 2800'e yakın konser vermiş bir grubuz. Dünyada gitmediğimiz ülke şehir, eyalet, bizim ülkemizde bilmediğimiz; köy, kasaba, şehir kalmadı. Tabi ki her konserin ruhu farklıdır söylediğiniz şarkılar aynı olsa da karşınızda 15 bin - 20 bin kişi vardır o şarkıların ruhu hemen değişir çünkü biz şarkıları kendimiz söylemiyoruz bütün konsere gelenlerle bütün olarak hep beraber söylüyoruz. Bazen 150 bin kişi bazen 100 bin kişi bazen 20 hatta 10 kişi dahi olsa beraber şarkılarımızı söylemekte ısrarcıyız. Tabi ki o konserlerin her birinde bambaşka bir ruh halleri bambaşka hatıralarımız var. Tek tek yazmaya, anlatmaya kalksak birini söylesem diğerine ayıp olur. Çok güzel anılar var tabi içerisinde sevgi var, hüzün var, geleceğe umut da var elbette… Konser sonlarında “daima tekrar görüşmek üzere Allahaısmarladık” diyoruz ve şükür ki daima tekrar görüşüyoruz umarım tekrar görüşme fırsatı hep devam eder…
İstanbul'un yoğun şehir hayatında sizi rahatlatan mutlu eden şeyler nelerdir?
Müzik dışında; spor yapmayı, basket oynamayı çok seviyorum. Geçen hafta çok güzel bir organizasyon vardı; Türkiye Basketbol Antrenörleri Derneği Turnuvası kapsamında Tip 1 diyabetli gençlerimizle “Arkadaşım Diyabet Basketbol Gösteri Maçı” yaptık eski millilerle. Diyabetle alakalı bir farkındalık yaratma anlamında bir organizasyondu. Çok mutlu oldum orada çok güzel bir gündü benim için. Sporu, balık tutmayı, denizi, doğayı çok seviyorum. Okumak daha çekici sonbaharda, Eylül ayı güzün ayı derler oysa geçen çok güzel bir yazı okudum sanki diğer aylarda mutluluktan ölüyoruzJ Okumayı çok seviyorum. Bir şeyler araştırmaya, yeni bir şeyler öğrenmeye beynim sürekli aç. Kafama bir şey taktığımda onu sonuna kadar araştırmasına inme gibi hasta ruhum var.
İstanbul sizin için ne ifade ediyor, İstanbul’u nasıl tanımlarsınız?
İstanbul yeryüzünde bir işaretlenebilmiş haritadan ziyade benim için çok asil, çok kaliteli, dişil ve çok güzel bir kadın. Çok özen gösterilmesi gereken bir ana; cennet anaların ayağı altında der Peygamberimiz, İstanbul da öyle... Sırtınızda başınızın üstünde taşımanız gereken bir şehir. Şu anda bulunduğum yerden Boğaz'a 5 dakikada yürüyerek gidebiliyorum her semtinde başka bir hikaye her semtinde başka bir birikim. Dünyanın en güzel şehri bunu böyle bilmek lazım ve kesinlikle en çekici şehri. Tüm dünyanın gözü İstanbul'un üzerinde olmuş şimdiye kadar. Ama tüm dünyanın gıpta ile baktığı bir kültürel doku, güzellik elbette sadece İstanbul değil ülkemizin Anadolumuzun tüm şehirlerinin içi hazinelerle dolu. Anadolu dünyanın bir hazine sandığıdır. Sandığı açtığınızda binlerce yıllık medeni birikim kültür, tarih, birbiriyle kaynaşmış kültürler, değerler, hikayeler, sanat eserleri, ışık, bilgi görürsünüz. Sıkıntılı yıllardan geçiyoruz çevremizde dört bir yanımızda savaşlar var. Bundan etkilenmemek elde değil tabi ki yurtta ve dünyada barışı bize salık vermiş bir kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk var bizim damarımızda barış var. Umarım önümüzdeki günlerde tüm dünyada barış olur kavganın savaşın ölüm acının sadece huzursuzluk getirdiği aşikar. Bir savaşta hiçbir zaman kazanan olmamıştır. Bunu çok iyi bilmek ve algılamak lazım sevgiyle yaşanası bir dünyamız var. Kavga etmeye vaktimiz olmamalı, kötüyü düşünmeye vaktimiz olmamalı. Bütün nimetleri hepimize yetecek kadar kudretli bir dünyada yaşıyoruz. Anadolu insanı Türk insanı bunu bilir keşke diğer toplumlar da bu farkındalığı elde etseler.
Müzikte başarı nasıl mümkün olur?
Başarı ilk başta sanırım özde sevgiyle başlıyor. Özde insanlık tarihinin gelişimi; bilgi açlığı ve meraktan olmuştur. Hatta insanın var oluş nedeninin merak olduğunu söylerler çok merak ettiği, acaba dediği için. Öleceğini bilen bir varlık insan evladı doğuyoruz, 3 yaşına geldiğimizde egoyla tanışıyoruz yani kendimizin varlığını hissediyoruz ondan sonrasında bir merak uyanıyor. Ölüm diye bir kavram ölüm diye bir gerçek var. Belirli bir süre yaşayacaksınız ve sonrada öleceksiniz bu süreyi her insan nasıl değerlendireceğini kendisi karar veriyor elbette. Sevdiğiniz şeylerle uğraştığınız takdirde başarılı bir hayat yaşamış başarmış olursunuz ille de bu sanatla ilgilenmek değil. Hangi meslek olursa olsun bir şeyi seviyorsanız; derinlemesine o konuda çok araştırma yapmalı, çok okumalı, eskiden o işle uğraşan insanların neler yaptığına bakmalı, üstüne bir şey koyabilecek misiniz, yeni bir şey üretebilecek misiniz diye onu tartmalı ve biçmeli. İşiniz ne olursa olsun gazetecilik de olabilir kağıt üreticiliği de olabilir hiç fark etmez. Müzisyen, sporcu ya da ayakkabı boyacılığı mesleğiniz ne ise en ince ayrıntısına kadar iyice araştırıp onu seviyor ve yapmaktan zevk alıyorsanız başarılı bir hayat zaten yaşıyorsunuz zaten. Başarı dediğin ille de çok zengin olmak ya da çok kudretli olmak değil. Başarı yapmak istediğiniz şeyleri yapıp – yapmadığınız, bilip - bilmediğinizle alakalı bir şey çünkü içsel çatışmanız daima size ne kadar daha bilgiye ihtiyaç duyduğunuzu söyleyecektir. Yaşınız kaç olursa olsun fark etmez ben müzikle uğraşıyorum ve diğer sanatlarla da uğraşmaya çalışırken her gün kalktığımda ne kadar az bildiğimi ve ne kadar az çalıştığımı düşünürüm hep. Yeni bir şey öğrendikçe çok daha fazla bilgiye ihtiyacım olduğunu hissediyorum.
Tüm gençlere ve şu anda röportajı okuyan dostlara sesleniyorum; sevdiğiniz işi yapın, severek yapın, çok iyi öğrenin, iyi bilin ki ürettiğiniz bir şey başka bir insan tarafından kullanılırken ya da bilinirken faydalı olsun, zarar vermesin.
1.yıl albümünüz ne zaman çıkacak, çıkış tarihi belli mi?
2020’de 2. ve 3. plağımızı çıkaracağız. Grup arkadaşlarım eski şarkılarımızı günümüz sounduyla yeniden revize ediyor. Bu projede özelikle Bülent Akbay davulcumuz, Can Güney, Orçun Çolak klavyecimiz, aranjeleri Orçun aralıklı olarak çalışıyor, bas gitaristimiz Can Ergenler çok yoğun olarak çalışıyor. Çocuklar bana bu kez el çektirdiler, şimdiye kadar bütün AYNA aranjelerini hep ben yapıyordum. Bana “20. yıl albümümün aranjesini biz yapacağız” dediler nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Bu şekilde stüdyoda diğer diğer çalışmalarımla alakalı epey bir vakit kazanmış oldum. Şimdi onlar çalışıyor çok merak ediyorum acaba bana hangi şarkıları okutacaklar diye. Tahmin ediyorum Ocak Ayı’ndan itibaren 2. ve 3. plağımız da çıkmış olur. Ben de müzikseverler gibi heyecanla bekliyorum.
Hayranlarınıza ve okurlarımıza son olarak söylemek istedikleriniz neler?
Ben şimdiye kadar bizi yalnız bırakmadıkları için onlara çok teşekkür ediyorum ne konserlerimiz de ne de sohbetlerimizde ne de şarkılarımızda bizi hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Bu fan, hayran vs. gibi kelimelerle anlatılacak bir şey değil bir aile sevgisi gibi bir duygu… Ben onları çok seviyorum ve gözlerindeki o sevgiyi hissediyorum. AYNA ile müzikseverler arasındaki iletişimin gelip geçici bir iletişim olmadığını biliyorum artık. En kısa zamanda bir konserde tekrar beraber şarkı söyleyeceğiz diyorum yarın bir şehirde oluruz başka gün başka bir şehirde o şehire gelene kadar sevgi, sağlıkla ve sıhhatle kalsınlar onları çok seviyoruz.
Paylaş