Paylaş
Ülkece ve dünyaca önemli birçok konuda imzası olan ve 7 dil bilen Şebnem Tuğçe Pala’nın nasıl bir çocukluk geçirdiğini ve nasıl bir öğrenci olduğunu çok merak ediyorum?
Çok sakin ve usluydum. Daha çok yalnız zaman geçiren ve kendi başına oyun oynayan bir çocuktum. Çok geniş bir hayal gücüm vardı ve çok soru soranordım. 32 yaşındayım ve hala bu durumun değiştiğini çok söylemem. Resme ayrı bir yatkınlığım vardı. Gündelik hayatta gördüğüm ve duyduğum olaylardan çok etkilenir, sonra oyuncaklarımla oynarken benzer hikayeler kurgulardım.
Her zaman başarılı ve sorumluluğunu bilen bir öğrenci oldum, ama hiçbir zaman sınıfımın en çalışkanı ya da en iyisi olmadım. Ders çalışmayı çok sevmezdim, ama dersi derste dinlerdim. Güçlü bir hafızam olduğu için de çok uzun saatler çalışmama gerek kalmıyordu. Lise yıllarından bu yana hep çok yönlü olup birçok isi bir arada götürdüm. Dil kabiliyetimi ilkokulda keşfettim ve hep üzerine eğildim. Çocukluğumdan beri yabancı dillere ve kültürlere çok meraklıydım. Daha çok sözel ve yabancı dil derslerinde başarılı olduğumu söyleyebilirim. Sosyal ve dışa dönük bir yapım var, o yüzden insanlarla iletişim kurma konusunda hep başarılı olmuşumdur.
7 dil bilmek bambaşka bir başarı nasıl başardınız? Bu konuda yabancı dil öğrenmek isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Lisede yabancı dil bölümünden mezun oldum. Hem İngilizce hem de Almanca eğitimi aldım. Üniversite sınavına da yabancı dil bölümünden girdim ve Ege Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde lisansımı tamamladım.
Üniversitenin 2. yılında Erasmus Değişim Programı kapsamında İtalya Modena ve Reggio Emilia Üniversitesi’nde Avrupa Dilleri ve Kültürleri bölümünde eğitim gördüm ve 3. yılında Almanya Hükümeti’nin DAAD bursunu alarak Münih Ludwig Maximilians Üniversitesi’nde ileri seviyede Almanca eğitimi aldım. İtalyanca ve Almanca’nın yeterlilik dil sınavlarını geçtim. Üniversitenin son yılında Fransızca öğrenmeye başladım, Fransızca Latin dili olduğu için İtalyanca’dan sonra çok kolay geldi. 2016 yılında ABD’ye taşınınca skype aracılığıyla İspanyolca dersleri almaya başladım ve başlangıç seviyesinde Japonca dil kursunu tamamladım.
Yabancı dil öğrenmek isteyenlere en önemli tavsiyem; çekingen olmamak ve hata yapmaktan korkmamak olur. Dil öğrenmenin de bir mantığı var, bunu anladıktan sonra 2 ya da 3. yabancı dili öğrenmek çok kolay oluyor. Ben şu an dil öğrenmeyi bulmaca çözmeye benzetiyorum.
Sürdürülebilir ulaşım, uluslararası ticaret, yapay zeka, inovasyon, iklim değişikliği, kamu politikası, gelir eşitsizliği, eğitime erişim, dijital eğitim, girişimcilik gibi birçok alanda başarılı projeleriniz var. Sizi bu konularda uzmanlığa götüren çıkış noktanız ne oldu?
2013 yılında, Avrupa Birliği’nin finansal kurumu ve aynı zamanda dünyanın en büyük finansal kurumu olan Avrupa Yatırım Bankası’nda kamu politikası ve is geliştirme bölümünde çalışmaya başladım. Avrupa Yatırım Bankası’nda çalıştığım süre zarfında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yapılan yenilebilir enerji, ulaşım, istihdam, tersine beyin göçü, demokratikleşmeyle ilgili birçok farklı projede yer aldım. Bu tecrübeden sonra kariyer odağımı kamu politikası yapmaya karar verdim.
Daha önceden de dediğim gibi 2016 yılında ABD’ye taşındım ve Stanford Üniversitesi’nden bilim ve teknoloji politikası, yapay zekâ ve yapay zekânın sosyal, politik ve ekonomik etkileri üzerine dersler aldım. Çocukluğumdan beri hep topluma yararlı ve dünyayı değiştirebilecek bir şeyler yapmayı hayal ettim. Ulaşım bana göre dünyayı en hızlı ve etkili değiştiren unsurlardan biri ve iklim değişikliği krizi çok
büyük bir problem, çıkış noktam bu problemin çözümünde rol almaya karar vermekle başladı. ABD’ye taşınmamla beraber elektrikli scooterlar, elektrikli araçlar, otonom araçlar, otonom dronelar ve insansız hava ulaşım araçları gibi mobilite araçlarıyla daha aşina olmaya başladım. İklim değişikliği krizinde çok etkili olabilecek sürdürülebilir ulaşımın aktif olarak kullanabilmesinde regülasyonlar büyük rol oynuyor, bu konudaki açığı görüp bir kamu politikası uzmanı olarak sürdürebilir ulaşım alanında çalışmaya başladım.
Uzman olduğunuz alanlarda ülkemizi nasıl buluyorsunuz?
Sürdürülebilir ulaşım yavaş yavaş Türkiye’de de önemli bir konu olmaya başladı. Artan trafik ve hava kirliliği bunda çok etkili oldu. Ayrıca yapılan araştırmalara göre yapılan yolculukların %50 - 60’nin 8 km’nin altında olduğu görülüyor. Niye bu kadar kısa mesafeler için benzinli araç kullanıp çevreyi kirletiyoruz ve saatlerce trafikte zaman kaybediyoruz?
Türkiye’de yaşayan insanlarda bunun bilincine varmaya başladı, bu yüzden elektrikli scooter ve bisikletlere büyük rağbet var. Bu isin regülasyonlarla ilgili ayağıyla ilgilenen kamu politikası uzmanları da bildiğim kadarıyla Türkiye’deki teknoloji firmalarında çalışmasa da devletle olan işleyişi yönetebilmek adına kamu politikası alanında danışman olarak hizmet veriyorlar.
Covid-19 ile hayatımız bambaşka bir boyuta geçti alışveriş, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi birçok konuda alışkanlıklarımız değişti. Sürdürülebilir ulaşımı bu anlamda hayatımızın neresinde görüyorsunuz?
Sizin de söylediğiniz gibi birçok alışkanlığımız değişti ve ulaşım Covid-19’tan en çok etkilenen alanlardan biri oldu. Toplu taşıma kullanım oranında bir sürü ülkede büyük düşüşler yaşandı. ABD’de ve Avrupa’da yeni bisiklet yolları yapılıyor ve sessiz sokaklar dediğimiz trafiğe kapalı sokaklar inşa ediliyor. Sürdürülebilir ulaşım araçlarının bu bağlamda çok önemli olacağını düşünüyorum. İnsanlar Covid-19’tan ötürü toplu taşıma araçlarını kullanmak yerine sürdürebilir ulaşım araçlarını örneğin elektrikli bisiklet ve scooterlari daha çok tercih edecektir, bence sürdürebilir ulaşım gündelik hayatın olmazsa olmazlarından olacak.
Türkiye’de yaygınlaşır mı sizce?
Evet tabii. Elektrikli scooterlar bunun lokomotifi oldu. İlerleyen yıllarda elektrikli araç kullanımının da artacağını düşünüyorum, uzun vadede Türkiye’de de otonom araçların ve droneların kullanıldığını göreceğiz bana göre.
Girişimci yanınızdan bahsedelim biraz, Ege Yem hakkında neler söylemek istersiniz?
Temmuz 2019’da babam vefat etti, babamın vefatıyla beraber benim de çalıştığım aile şirketimiz finansal olarak zor bir dönem geçirdi. Bu süreçte, aktif olarak yatırımcı arayışına girdik ve Borsa İstanbul’da halka arzı tamamlanmış iki büyük firmayla yolumuz keşişti. Bunlardan biri Türkiye’deki en büyük girişim sermayelerinden biri. Eylül 2019’da Ege Yem’i kurduk, ben de %50 hisseyle hem Ege Yem’in en büyük hissedarıyım hem de kurucu ortaklarından biriyim. Ege Yem balıkçılık alanında faaliyet gösteriyor, ben de isin uluslararası ticaret kısmıyla ilgileniyorum.
Araştırmacı ve girişimci bir kadın olarak okuyucularımıza tavsiyeleriniz nelerdir ve bunları başarmak nasıl mümkün olur?
En önemlisi ne istediğini bilmek. İnsanın kendini tanıması ve ne istediğini anlaması çok zaman alıyor. Öncelikle, kendimizi tanımalı ve tutkularımızı keşfetmeliyiz. Yaptığımız isi sevmek ve heyecanla çalışmak bence başarılı olmak için çok gerekli. Daha sonrasında, çok çalışmak ve ne olursa yılmamak gerekiyor. Cesur olmamız lazım, en fazla hata yaparız. Bu da dünyanın sonu değil. Bir de güncel kalmak çok önemli. Ülkemizde ve dünyada neler olup bitiyor kendi tutkularımız doğrultusunda fark yaratabilecek neler yapabiliriz ve nasıl fon bulup kendimize sermaye yaratabiliriz bunları bilmekte çok fayda var. Her daim algılarımız açık olmalı.
Paylaş