Paylaş
Sevgili İkilem, iyi şarkı kendini daha introsundan belli ediyor. ‘Bir Sebebi Var’ şarkınız daha başlar başlamaz “tamam beni güzel bir şey bekliyor” hissi yaşatıyor. Siz bu şarkıyı yaparken “evet bu şarkı sevilecek, dinlenecek” dediniz mi yoksa ‘ikilemler’ yaşadınız mı?
Serhat: Öncelikle çok teşekkür ederiz. Herhangi bir kaygı ile beste yapmıyoruz. Tabi ki ‘dinlenebilir’ müzikler yapmaya gayret ediyoruz. Ama bunu, yapım aşamasında düşünmüyoruz. Bizim de kendimize özgü bazı filtrelerimiz var. Hazır hissettiğimizde şarkıları paylaşıyoruz.
Yeni şarkınız ‘Bir Sebebi Var’ hakkında “Günümüz dünyasında insanlar, hayatı boyunca mücadele ve koşuşturma içinde savrulmaktadır. Bu savrulmalar; bazen insani duyguların bile ıskalanmasına ve geriye dönüp bakıldığında pişmanlıklar yaşanmasına sebep oluyor. Şarkıda her ne kadar bu durumlardan dert yanılsa da insanın tekrar hayata tutunabilme savaşı mizahi bir dille anlatılıyor” diye bir açıklamanız var. Sizin pişmanlıklarınız neler, hayata tutunma maceralarınız nasıl gidiyor ve bu konuda yılgınlık yaşayan dinleyicinize özel olarak söylemek istediğiniz bir şeyler olur mu? (2020’de hepimizin moral motivasyona daha fazla ihtiyacı var)
Uğur: Pişmanlık tabi ki çok insani bir duygu. Herkes kadar bizim de keşkelerimiz var. Bunu da genellikle sözlerimizde aktarmaya çalışıyoruz. Düşüyoruz, geri kalkıyoruz. Ben bu durumun çok kutsal olduğunu düşünüyorum ve genelde bu süreci büyük bir teslimiyet içerisinde yaşıyorum. Serhat’la uzun senelerdir dostuz. Onun da böyle hissettiğine çoğu kez tanık oldum.
Serhat: Aynen öyle.
Uğur: Konservatuvar yıllarından içinde bulunduğumuz bugünlere kadar bize, “yapamazsın, başaramazsın, o işler öyle olmuyor” hatta bir adım daha ileri giderek “siz bu işleri bırakın” diyen insanlar da oldu. Bu işleri yapmak isteyen başka arkadaşlarımız da benzer durumlarla karşılaşabilirler. Onlara tavsiyemiz asla vazgeçmemeleridir. Bu noktada şarkılarımızı beğenip bize inanan ve bizimle bu yolculuğa çıkan Avrupa Müzik ailesine sonsuz sevgiler ve saygılar. Bu tür birlikteliklerin gücüne her zaman inanmışızdır. Umarız yolumuz açık olur.
‘İkilem’ kelime anlamı olarak kolay algılanabilir gibi dursa da bizi, farklı, çelişkili olasılıkları düşünmeye iten derinliği olan bir kelime. Diğer yandan siz de iki kişilik bir grupsunuz. Bu iki kişinin farklı algıları ve bakışları mı bir ‘ikilem’ yaratıyor. Siz nasıl bir ikilisiniz ve neden ‘İkilem’ olmayı seçtiniz?
Serhat: Yaklaşık iki yıl önce Uğur, çay içerken bana “Abi biz neden bu şarkıları artık kaydetmiyoruz?” sorusunu sordu. Aslında bu İkilem’in kurulmasındaki ilk adımdı. Akabinde stüdyoya girdik, farklı soundlar ve aranjelerle birçok kayıt yaptık. Bu süreçte çok tartıştık, neyin nasıl olması gerektiğiyle alakalı güvendiğimiz kişilerden fikir talep ettik. Bu çalışmalar yaklaşık bir yıl sürdü ve ilk teklimiz olan ‘Zamansız Şarkılar’ı yayınlama kararı aldık. Arkadaşlarımızla oturduğumuz ve bu oluşuma nasıl bir isim bulmalıyız sorusunu sorduğumuz gece, aklımıza bu süreçte yaşadığımız ikilemler geldi. Bu yüzden böyle devam etmeyi uygun gördük.
Müzik yaparken dinleyicinizin sadece pasif bir biçimde dinleyici olmasını değil onların da bu ‘ikilem’in bir parçası olmasını müziğinize aktif olarak katılımlarını sağlamak istiyorsunuz bence. Ne dersiniz yanlış bir hissiyata mı kapıldım bu konuda? Dinleyicinizle nasıl bir bağ kurmayı tercih ediyorsunuz?
Uğur: Teşekkürler, bunu hissetmiş olmanız bizim için çok kıymetli. Aslında yaşadığımız dertler, acılar, hayal kırıklıkları birbirimizinkinden çok farklı değil. Bizim dinleyicilerimizle kurmak istediğimiz bağ aynı dertlere ortak olmaları, aynı duyguları paylaşabilmek, bir nebze de olsa yalnız olmadıklarını hissettirebilmek. Sözleri genel olarak Serhat kaleme alıyor. Söz yazım aşamasında beraber anlatmak istediğimiz durumla alakalı bolca konuşuyoruz.
Serhat: Tabi ki birebir yaşadığımız ve başımıza gelen konuları işlemeyi daha samimi buluyorum. Ancak etrafımda yaşanan olaylara da kayıtsız kalamıyorum. Bize gelen geri dönüşler de bize kendimizi yalnız hissettirmiyor.
Alt pop, rock ve arabesk tınılardan beslenen grup olarak tanımlıyorsunuz kendinizi. Bu türleri müziğinize dahil ederken hangi türün nasıl bir dozda kullanılması gerektiğiyle ilgili bir matematik kullanıyor musunuz yoksa tamamen ‘yüreğinizin götürdüğü yere’ mi gidiyorsunuz?
Serhat: Beste yaparken herhangi bir matematikle yola çıkmıyoruz. Dolayısıyla bunun bir dozu da yok. Küçüklükten beri dinlediğimiz, sevdiğimiz gruplar ve sanatçılar bize her zaman ilham verdi. İkimiz de Türk Müziği kökenliyiz. Yani biraz doğaçlama gelişiyor.
Müzisyenler, ‘arabesk tınılar’ı rap, rock müzik gibi birçok türün içinde kullanıyor. Müzisyen de dinleyici de bundan vazgeçmiyor hatta gittikçe dozajı artmış gibi geliyor. Sizin kullanma sebebiniz nedir ‘arabesk tınıları’?
Serhat: Arabesk tınılar veya onları bir müziğin içinde kullanmak bizim için bir proje değil. Bazen, diğer müzik türlerinin de olduğu gibi arabeskin de bir kültür olduğunu unutuyoruz. İlla da müziğin içinde duymamıza gerek yok. Bazen sözler de arabesk olabiliyor. Uzun yıllar Türk Müziği eğitimi aldık, Anadolu motiflerini, Türk Müziği motiflerini kullanmayı seviyoruz. Çünkü bu kültürlerin içinde doğduk.
Uğur: Arabeski ticari bir menfaat sağlamak için kullanan kişiler olabilir. Biz bunda da bir problem görmüyoruz. Herkesin fikrine kimse karışamaz. (gülüşmeler) Ancak kişisel olarak ben bunu çok samimi bulmadığımı söylemek isterim.
Dinleyici olarak arabesk müzikle olan bağımız da biraz ‘sorunlu’ aslında arabesk müziği seviyoruz ve dinliyoruz. Ama öte yandan açık açık bu müziği sevdiğini dinlediğini söylemek de insanların biraz çekindiği bir durum. Sizce dinleyici bu baskıyı neden hissediyor?
Uğur: Çünkü yıllarca arabesk dinleyen kişiler ötekileştirildi. Tabiri caizse hor görüldü. ‘Hor Görme Garibi’ gibi eserler hep bu duyguların yansımasıdır. Son dönemde arabesk kültürün popülerleşmesinde, bununla alakalı çekilen dizilerin, filmlerin de etkisi büyük. Mesela ‘Müslüm’ filminden sonra hiç arabesk dinlememiş insanların bir anda arabesk bağımlısıymış gibi paylaşımlar yaptıklarını gördüm. Tuhaf. Alt kültür bir anda günümüzün üst kültürü oldu. Bu yüzden rap, arabesk, türkü gibi daha önce ‘mainstream’ olmayan işler bir anda dönemin hitleri haline geldi.
İkili olarak kendinizden biraz bahseder misiniz? Müzikle olan ilişkiniz ve de birbirinizle tanışıklığınız grup kurma düşünceniz nasıl başladı?
Uğur: 2005 yılında konservatuvarda tanıştık. 2009 yılında birlikte birçok reklam müziği besteledik. 2011 yılında ilk enstrümantal albümümüzü çıkardık. Aynı sene ‘Hollywood Music in Media’ ödüllerinde enstrümantal kategoride aday olarak gösterildik ve ülkemizi temsilen Kodak Theatre’da düzenlenen ödül törenine katıldık. En İyi Enstrümantal Ödülü’nü aldık. Peşi sıra birçok proje yaptık. Ben hala dizi ve film müziği yapmaya devam ediyorum. Serhat da projelerime ek besteci olarak katkıda bulunuyor. Güzel bir hayatımız var, stüdyodan çıkmamaya ve sürekli maske takmaya özen gösteriyorum (gülüşmeler)
Serhat: Grup kurma hikayesi de 2015 yılında yaptığımız bestelerle başladı. O dönem için farklı yoğunluklarımızdan ötürü albüm projesi bir türlü gerçekleşmedi. Kısmet bugünlereymiş. Böyle olmasından da gayet memnunum.
Paylaş