Paylaş
Sevgili Ezgi, ‘Denize Çıkan’ isimli bir EP yayınladın. ‘Denize Çıkan’ ismi bile içimize tatlı bir bahar esintisi hissi veriyor. Bizimle Denize Çıkan’ın hikayesini paylaşır mısın?
Size böyle hissettirmesine sevindim. ‘Denize Çıkan’ benim 3 yıl evvel, evimin balkonunda güneşli bir kasım gününde yazdığım bir şarkı. Gerçekten yanımda kedim Külcan vardı ve balkona konan martıları kesiyordu hafif titrek bir kuyruk ile. Hayatımın çok mutlu bir dönemiydi. Aşıktım. Bu da bir yanıyla bir aşk şarkısı aslında ama sadece aşk şarkısı da değil. Özlem, özlediğine kavuşma, esas mutluluğun ne olduğuna dair kendime hatırlatmalar yapma gibi temaları olan bir şarkı. Mutluluğun bir kokusu olsa soğuk bir bahar günü denizden esen rüzgar kokusu olabilir mesela. Bir şekli olsa kaldırım taşlarının arasından başını çıkarmış bir yonca olabilir… Bunların verdiği mutluluğa benziyor birini evin olarak görme ihtimali. Bu düşünceler arasında dolanan bir şarkı bu. Mutlu düşünceler ama neyse ki.
“Neşe ile hüzün kardeş; ama ben bu dönemde neşeyi diğer kardeşinden birazcık kayırmak istiyorum; çünkü ona çok ihtiyacımız var” diyorsun sana bunu böyle hissettiren nedir?
Etrafımızda çok fazla acı var. Karantinalardan daha yeni çıktık sayılır, aşılandık çoğumuz ama korku devam ediyor. Her gün okuyup kahrolduğumuz yüzlerce olay var… Bunlara odaklanınca yaşamak çok zor. Uyanmak, yataktan kalkmak, hayal kurmak çok zor. Ama yaşıyoruz, hala hayattayız. Bardağın dolu tarafına bakmaya çalışıyorum ben hep. Enseyi karartarak devam edemeyiz. Umudu yeşertmek zorundayız. Acıyı görmezden gelmek demek değil umutlu ve neşeli olmak. Bilakis, acıyı sağaltmanın en güzel ilacı bu. O yüzden en çok buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Yine bir önceki soruyla bağlantılı olarak ‘neşe ile hüzün’ kardeşliğini biraz daha açar mısın?
Mesela; gülerken ağlamak buna en güzel örnek. Üzerine çokça düşündüğüm bir şey bu. Neşenin hüzünlü tarafı tüm hüzünlü alternatiflere gebe olması. Mutlu olduğunuz zaman içinize bir sıkıntının tebelleş olduğunu hissettiğiniz olmuştur. “Ya bu mutluluk uzun sürmezse, ya bu güzel hali devam ettiremezsem? Bu mutluluğu ben mi inşa ettim yoksa tamamen tesadüf mü? Geçici mi? Ne kadar kalıcı?...” Bu soruları bir kenara bırakıp yaşamak ve görmek lazım. Görmek kısmına odaklanmadan yaşamak hatta… Özellikle son yıllarda yaşadıklarımız anda kalmanın önemini anlayabilmek için önemli dersler içeriyor bence.
Mavi Işıklar’ın 1968’de çıkardığı ‘İyi Düşün Taşın’ı da Denize Çıkan’da yeniden yorumladın. Yarım asırı devirmiş bir şarkı ve 2021’de senin yorumunla dinleyiciyle buluştu. 1968’li bir şarkı günümüzün ruhuyla yorumlamak nasıl bir his?
Bir kere sorumluluk gerektiren bir şey bu. Kendi şarkılarımı söylerken işim bence daha kolay. Çünkü zaten dinleyicinin kalbinde hayatında henüz yeri olmamış bir şeyi ilk kez söylüyorum ve şarkımla kurdukları ilk bağ benim yorumum üzerinden oluyor. Ama bir yeniden yorum; hele ki zamanın kült şarkılarından birinin yeniden yorumu insanı strese sokabilir. Beni biraz sokmuştu açıkçası. Ama geri dönüşler o kadar tatlı oldu ki; bu stres ve endişemin yersiz olduğunu anladım.
‘Denize Çıkan’ın en belirgin duygusu senin için nedir? Özlem mi, yalnızlık mı, aşk mı…? Sen bu EP’de hangi duygunun peşine takıldın?
Sanırım umut. Ben çoğu şarkımda istemsizce umudun peşine takılmış buluyorum kendimi.
Kapağa ise özel bir soru sormak istiyorum. EP’ye ismini veren şarkı olan ‘Denize Çıkan’ın içinde geçen ‘evin olurum’ sözünden hareketle tasarlanmış kapak. Kapakta dalgaların içindeki yalnız ev boş mu, orda yaşayan birileri var mı o evin temsil ettikleri nedir? Bir de ‘evin olurum’ senin için ne anlama geliyor?
O ev benim materyalize edilmiş halim. Bu nedenle böyle sade bir ev kullandık. Soyut bir ev olduğu için de bir dalga bulutun üzerinde konumlandırıldı. Bir yere kök salmaya da müsait, dalgalarla oradan oraya savrulmaya da. Evin olurum bence birine kurulabilecek en güvenli ve sıcacık sevgi cümlelerinden biri. Şarkıda ben kuruyorum bu cümleyi. Ama bu cümlenin içinde birinin de beni böyle bir cümle kuracak kadar sevmesi umudu gizli.
Paylaş