Paylaş
Ev hayatımızdan kurumsal sürece geçiş nasıl olacak?
Uzun yıllar kurumsal hayatta çalışıp kendi işinizi kurmak isterken, hayallerinizdeki ofis tasarımı nasıl olmalı?
Alıştığınız konfor düzeninden çıkıp ideallerinize doğru yol alırken, çalışma alanlarınız müşterilerinize ve iş arkadaşlarınıza kendini nasıl hissettirmeli?
"Bir gün, ofisim olursa" diye başlayan cümleler nasıl tamamlanmalı?
Peki ofisiniz mesleğinizi mi yansıtmalı yoksa sizi mi?
Çok sevdiğim avukat arkadaşım da bu çelişkiler içerisindeydi, yeni ofisi için buluştuğumuzda. Yıllarca banka sektöründe üst düzey yöneticilik yapmış en sonunda iç sesini dinleyerek kendi ekibini ve çalışma sistemini kurgulamak için yola çıkmıştı. Şişli’de Adliye binasına yakın yeni bir plaza katında olacaktı hukuk bürosu. İçerisi temiz, aydınlık ve ferah bir mekandı. Teknik olarak altyapısı hazır ve mimari yerleşim için alanı yeterliydi. Ofis işlevsel olarak ihtiyacını karşılıyordu ancak soğuk, ruhsuz ve donuk bir havası vardı. Güler yüzlü, enerjik ve daima pozitif olan arkadaşım ile hiç özdeşleşmiyordu. Zaten suç ve ceza kavramlarından kurtulamadığım önyargılarım ile onunla özdeşleştiremediğim mesleğini çoktan bir kenara koymuş, daha orada keyifli, sıcak ve samimi bir atmosfer kurgulamıştım.
İkinci toplantı bizim ofisimizdeydi hem projenin detaylarını konuşacak hem de malzeme ve mobilyalar ile ilgili örneklere bakacaktık. Daha önce ofiste beni ziyaret etmiş olmasına rağmen, şimdi daha alıcı gözlerle renklere bakıyor, malzemeleri ve mobilyaları dikkatle inceliyordu. Mimari yerleşim planını anlattıktan sonra sıra konsepti konuşmaya gelmişti.
“Aslında ben sizin ofisin tarzını çok seviyorum. Sakin, modern ve rahat ayrıca bir o kadar da enerjik ve keyifli. Tablolar, aksesuarlar ve bitkiler insana heyecan veriyor, baktıkça mutlu oluyorum” dedi. Onun için düşündüğüm tasarımı anlattım.
“Nasıl olur ki, benim işim, müvekkillerim, danışanlarım çok farklı. Bizim gibi hukuk büroları için böyle bir tasarım uygun olmayabilir” dedi. Enerjisi düşmüş, motivasyonu kırılmıştı. Sanki beni değil, kendisini ikna etmeye çalışıyor gibiydi.
İşte o zaman mesleğinin ve yıllarca alışmış olduğu tekdüze sistemin kendi kişiliğinin ve beğenilerinin önüne nasıl geçtiğini ve duygularını nasıl hapsettiğini söyledim.
Hayalinde kurguladığı mekândan dolayı kaygılanıyor, mantığı ve duyguları arasında çelişki yaşıyordu.
Projelerimizi oluşturuken, sadece mekân tasarımı yapmıyor, yaşam alanlarına farklı bakış açıları getiriyoruz, alışkanlıkları güncelliyor hatta psikolojik süreçleri yönetiyoruz. Ofis mekanları için tabii ki bu kurguları belirleyen mesleki ihtiyaçlar, zorunluluklar ve teknik detaylar oluyor. Ancak neresi olursa olsun, o mekânı kullanacak olan insanlar, orada çalışmaktan keyif almalı, kendilerini güven ve konfor alanında hissetmeli, işlevsel olarak da sistemin verimliliği sağlanmalı. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu tüm bu kriterlerin bir bütünlük çerisinde genel uyumu ve ahengi bozmadan dengeli bir şekilde oluşturulması.
Mesleğiniz avukatlık diye ofisinizi koyu renk zeminler ile kaplamak, büyük ve klasik mobilyalar ile döşemek, karanlık ve kalabalık odaların içinde boğulmak zorunda değilsiniz. Sağlık sektöründesiniz diye her alanda beyazı kullanmak, metal ve soğuk yüzeyler ile karşı karşıya kalmanız da gerekmiyor.
Neden bir diş hekiminin bekleme odası size ev sıcaklığını yaşatmasın?
Rahat bir berjer, üzerinde sektörel yayınlar ile dekoratif bir sehpa ve yanında şık bir lambader kendinizi özel hissettirmez mi?
Peki, bir hukuk ofisindeki geniş bir kütüphanenin içine serpiştirilen aksesuarlar, kitap tutucular ve sevdiğiniz fotoğraflar odanızda bir mücevher gibi ışıldamaz mı? Uzun adliye mesailerinin ardından, pencerenizin önündeki çiçekler ile birlikte gün ışığını içinize çekmek, tam da karşınızdaki tabloda sevdiğiniz renkler eşliğinde yorgunluk kahvesi içmek keyifli olmaz mı?
İşiniz, mesleğiniz ya da hizmet sektörünüz ne olursa olsun, ofislerinizde kendinize özel alanlar yaratın. Birçok beyaz yakalının evlerde çalışmaya alıştığı bugünlerde, ofislere döndüğünüzde yanınızda götüreceğiniz küçük mutluluklar belirleyin. Masanızın üzerine koyabileceğiniz bir aksesuar, bakabileceğiniz bir çiçek ya da sevdiklerinizin fotoğrafı. Bir şalınızı asın sandalyenizin üzerine, güzel bir kalemlik beğenin ve rengarenk kalemler ile doldurun içini. Her yıl not defterlerinizi özenle seçin ve gelecek günlerde okuyup mutlu olmak için küçük notlar yazın. Kendinize şık bir kalem almak için terfi almayı beklemeyin. Sağlıklı atıştırmalıklar bulundurun çekmecenizde, canınız mı sıkıldı, bazen olur öyle deyin bir çikolata için izin verin. Küçük bir parfüm şişeniz olsun ya da korona günlerinde kıymetini anladığımız kolonyalarınız. Sevdiğiniz kupanızı götürün evden, birde sevdiğiniz bitki çayları, yorulunca iyi gelir, sakinleştirir.
Bakın, ne kadar çok sizden parçalar oldu, tek bir masa ve sandalyeden oluştuğunu düşündüğünüz iş hayatınızda.
Küçücük sandığınız alanlara dünyanızı sığdırdınız.
Koskoca şirkette diye başlayan cümleleri, benim …. diye tamamladınız.
Şirket sahibiyseniz eğer, kendiniz için odanızda hobi bölümleri, çalışanlarınız için sosyal mekanlar, misafirleriniz için daha samimi toplantı odaları oluşturun. Ofis duvarlarına çalışanlarınızı motive edecek yazılar yazın, baktıkça keyif alacakları tablolar asın, içeride canlı çiçekler kullanın ve yaşayan nefes alan mekanlar kurgulayın. Çıkın artık küçük ve karanlık odalardan, kurtulun soğuk ve donuk ortamlardan. Suni deri yerine kumaşın sıcaklığını kullanın kanepelerinizde, plastik jaluziler yerine stor perdeleri tercih edin, dekoratif sarkıtlar ile izin verin ışıldasın ofisiniz
Korkmayın renklerden, bırakın kahve koksun içerisi, hafif bir müzik yankılansın öğlen aralarında.
Ve en önemlisi de…
Ruhunuzu gösterin içeride, gücünüzü değil…
Tecrübeleriniz ışığınız olsun, kavganız değil…
Markanız büyüdükçe siz sadeleşin…
Mesafeler arttıkça siz yakınlaşın…
Avukat arkadaşımın ofisi mi nasıl oldu? Merak edenler için görüntüleri instagram sayfamızda. Karantina günlerinden sonra dönmeyi sabırsızlıkla bekliyor.
Paylaş