Paylaş
Yargıtay, 04.10.2016 tarihinde karı-koca ilişkileriyle ilgili çok önemli bir emsal karar verdi. Karara göre, eşini aile toplantısı, düğün ve sosyal ortamlarda yalnız bırakan koca kusurlu bulundu ve manevi tazminat ödemesine hükmedildi.
Bu karar geçtiğimiz günlerde, sosyal mecralarda bir kez daha gündeme geldi ve tartışmalara konu oldu. Biz de hem evliliğinde ‘yalnız’ hisseden insanları dinledik hem de emsal teşkil eden Yargıtay kararının ayrıntılarını ve akıllardaki soruların yanıtlarını Avukat Elvan Kılıç'tan aldık.
* * * * *
TEK İSTEDİĞİ EVDE VAKİT GEÇİRMEKTİ, HER YERE TEK GİDİYORDUM
Özge G. (35)
Geçtiğimiz aylarda sekiz yıllık evliliğim sona erdi. Aslında boşanmayı çok uzun zamandır düşünüyordum ama içimde bir yerlerde tam anlamıyla 'Bitsin' diyemiyordum. Son yıllarda çok fazla fikir çatışması yaşamaya başlamıştık. Hayat görüşlerimiz de birbirinin aksi yönüne doğru ilerlemeye başlamıştı. Bu hayat görüşü farklılığı bir süre sonra ilişkide benim yalnız hissetmeme neden olma noktasına geldi.
Eski eşim ilk evlendiğimiz zamanların aksine son yıllarda deyim yerindeyse asosyal biri oldu. Bunu dile getirdiğimde artık bu şekilde yaşamak istediğini, dışarı çıkmaktan, arkadaşlarıyla ve hatta ailesiyle bile görüşmekten pek keyif almadığını söylüyordu. İşin kötüsü benimle baş başa da herhangi bir aktivitede bulunmuyordu. Tek istediği evimizde vakit geçirmekti. Bütün aile ziyaretlerine, arkadaş buluşmalarına, doğum günlerine tek başıma gitmek zorunda kalıyordum.
Bu konu aramızda sorun olmaya başlayınca çift terapisine gittik. Fakat hayatımızda hiçbir şey değişmeyince ben artık hayatımızı değiştirmeye karar verdim ve boşanmak istediğimi söyledim. Aylarca süren nedenlerin niçinlerin ardından bu evlilikte çok mutsuz olduğuma ikna oldu ve anlaşmalı olarak boşandık. İlişkilerde tarafların yaşayabileceği en acı şeylerden biri hayatında biri varken kendini yalnız hissetmek...
PAZAR KAHVALTISINI BİLE YALNIZ YAPACAKSAM NEDEN EVLENDİM?
Gökçe S. (39)
Eşim çok çalışkan, sorumluluk sahibi biri. Ancak bu sorumluluk duygusu sadece işi için geçerliymiş, maalesef bunu çok geç anladım.
Tam dört yıldır hayatımızı onun işi üzerine kurmuş halde yaşıyoruz. Bütün izinlerimizi onun takvimine göre ayarlıyor, planlarımızı onun iş durumuna bağlıyoruz. Haftanın altı günü sabahın köründe evden çıkıyor, akşamın bir vakti geliyor. Tek izin günü olan pazarları ise çoğunlukla elinde telefon ile yine iş görüşmeleri yaparak geçiriyor. Mesela kahvaltıya gidiyoruz, telefonu çalıyor masadan kalkıyor yarım saat gelemiyor. Kahve içeceğiz, “Acil bir şey sordular” deyip dakikalarca yazışıyor.
Bir de planların son dakika bozulması durumu var. Eve misafir çağırıyoruz eşimin işi uzuyor, tek başıma ağırlamak zorunda kalıyorum, onun ya da benim aileme gitmek için anlaşıyoruz yine ya gelemiyor ya da geç kaldığı için beni almaya geliyor, insanlara kapıdan “Merhaba” deyip çıkıyor. Çünkü ertesi sabah erkenden işe gitmesi gerekiyor…
Ben ise pandemiden beri evden çalışıyorum. Sabah kalkıyorum evde bilgisayar başındayım, gün içinde hep yalnızım. Kahvaltımı tek yapıyorum, kahvemi tek içiyorum. Gündüzleri tamam ama akşam yemeğimi de tek yiyeceksem, pazar kahvaltısını yalnız başıma yapacaksam, her şeyi kendi başıma halledeceksem ben neden evlendim?
ARTIK GÖRMEZDEN GELİNMEK İSTEMİYORUM, BOŞANMA DAVASI AÇTIM
Ersin H. (54)
Eşim uzun zamandır kendini çocuklarımıza adamış halde hayatına devam ediyordu. Çocuklarımız benim için de çok önemli elbette ancak bu, evlenirken birbirine aşık olan iki insanı yok etmemiz gerektiği anlamına gelmiyor.
Çocuklarımız kendi başlarının çaresine bakacak yaşta, biri 20 diğeri ise 24 oldu. Fakat eşim nedense hâlâ küçük birer çocuklarmış gibi onları yanından ayırmak istemiyor. Tatil, yemek, çay, kahve, arkadaş buluşması teklifleri genelde çocukları bahane ederek reddediyor.
Bu durumu düzeltmek için elimden geleni yaptım; defalarca onunla konuştum, çift terapisine gitmeyi teklif ettim, kavga ettim. Hiçbiri fayda etmedi. Benimle vakit geçirmek istemiyor, benim ailemle görüşmek istemiyor, arkadaş buluşmalarımıza dahil olmuyor. Sadece kendi kız kardeşi ile görüşüyor (o da yine bizim evimizde) ve çocuklarımızla ilgileniyor. İşin ilginç yanı benden boşanmak da istemiyor. Ama ben böyle yaşamaya devam etmek istemediğime karar verdim ve çok uzun zaman önce yapmam gereken şeyi yaptım; boşanma davası açtım.
Eşime dava açtığımı söyleyince kıyamet koptu ama kararım kesin. Artık 54 yaşındayım ve hayatımın geri kalanını görmezden gelinerek geçirmek istemiyorum.
* * * * *
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI BOZULDU
Avukat Elvan Kılıç, Yargıtay'ın emsal kararıyla ilgili şunları söyledi:
“Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 04.10.2016 tarihinde verdiği 2015/20218 Esas 2016/13513 Sayılı kararda; ilk derece mahkemesi davacı erkeğin kusursuz, davalı kadının tamamen kusurlu olduğuna karar vererek erkeğin boşanma davasını kabul etmiş, kadının açmış olduğu boşanma ve manevi tazminat içeren karşı davasını ise reddetmiştir. Ancak Yargıtay bu karar üzerindeki incelemesinde ‘Erkeğin de eşine karşı ilgisiz olduğu, eşini sürekli özel günlerde ve sosyal ortamlarda yalnız bıraktığı ve boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir’ diyerek erkeğin de kusurlu olduğunu bu sebeple kadının boşanma davasının ve manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine vararak ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.”
Kılıç şöyle devam etti:
“Böylece Yargıtay bu kararı ile eşini evlilik yıl dönümü ve doğum günü gibi özel günlerde ve düğün, yurt dışı ve içi gezi, konser gibi sosyal ortamlarda sürekli yalnız bırakmanın boşanma sebebi olduğuna karar vermiştir. Aynı zamanda herhangi bir soru işaretine yer bırakmamak açısından kararda belirtilen ‘sosyal ortamlar’ ve ‘özel günler’ ifadeleri ile hangi ortam ve günlerin kastedildiği de şöyle belirtilmiştir:
-- Sosyal ortamlar ifadesi ile düğünler, yurt içi ve dışı geziler, konserler, açılışlar, kermesler vb. ortamlar.
-- Özel günler ifadesi ile evlilik yıl dönümü, doğum günü, yılbaşı, bayram vb. günler.”
Öte yandan yüksek mahkeme eşlerin özel günlerde ve sosyal ortamlarda bir defaya mahsus olarak birbirlerini yalnız bırakmalarının boşanma sebebi olarak değerlendirilemeyeceğini, yalnız bırakmanın boşanma nedeni sayılmasının ‘süreklilik’ şartına bağlı olduğunu açıkça belirtmiştir.
TÜRK MEDENİ KANUNU EVLİLİK BİRLİĞİ HAKKINDA NELER SÖYLÜYOR?
Avukat Elvan Kılıç, Türk Medeni Kanunu’nda tarafların evlilik birliğini sağlıklı bir şekilde yürütmesi için eşlerin birbirine karşı hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiğini söyledi ve bu düzenlemeleri şöyle sıraladı:
-- Madde 185: Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.
-- Madde 188: Eşlerden her biri, ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil eder.
-- Yukarıda bahsedilen temsil hakkı evlilik birliğinin sürekli ihtiyacını karşılamanın; dayanışma ve yardımlaşma içerisinde hareket etmek yükümlülüğü ise eşlerin evlenirken birbirine verdiği “iyi günde-kötü günde, hastalıkta-sağlıkta” taahhüdünün bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
-- Özel günlerde ve sosyal ortamlarda eşini yalnız bırakmamak da eşlerin birbirine karşı yukarda bahsedilen hak ve yükümlülüklerinin bir sonucudur.
-- Yargıtay Hukuk Dairesi de bu hususları dikkate alarak eşini sosyal ortamlarda ve özel günlerde yalnız bırakmanın boşanma ve manevi tazminat sebebi olmasına karar vermiştir.
-- Bir diğer değerlendirme de Türk Medeni Kanunu madde 162 kapsamında yapılabilir. Şöyle ki; bir kişinin eşi ile sosyal ortamlarda görülmek ve tanınmak istememesi, eşini bu ortamlarda yalnız bırakması, kendi çevresinden gizlemesi, evliliğin aleniliğinin gizlenmesi Türk Medeni Kanunu madde 162 de boşanma sebebi olarak belirtilen “pek kötü veya onur kırıcı davranış” olarak nitelendirilebilir. Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
-- Onur kırıcı davranış bir eş tarafından diğer eşin şeref ve haysiyetine yönelik ağır surette gerçekleştirilen saldırılar olarak tanımlanmaktadır. Bu saldırılar söz veya yazı olarak ortaya çıkabildiği gibi, aynı zamanda hareket ve davranışlarla da ortaya çıkabilmektedir.
-- Madde 174: Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
-- Madde metnine bakıldığında hangi davranışların onur kırıcı davranış olduğunun belirtilmediği ve bununla da bu nitelendirmenin somut olayın özelliklerine göre hâkim takdirine bırakıldığı görülecektir. Hâkim değerlendirme yaparken davranışın ne zaman ve nerede gerçekleştiği, tarafların bulundukları sosyal ve kültürel çevre gibi unsurlara bakarak davranışın onur kırıcı nitelikte olup olmadığına kanaat getirmektedir.
KİLİT DEĞİŞTİRMEK YA DA EŞLE ALAY ETMEK DE BOŞANMA SEBEBİ
“Yargıtay’ın ‘eşi sosyal ortamlarda yalnız bırakmak boşanma sebebi’ kararına benzer, ilginç boşanma kararları var mı?” diye sorduğumuz Elvan Kılıç, şu örnekleri verdi:
Eşle alay etmek boşanma sebebi: Eşin kilosuyla alay etmek, "Bana yakışmıyorsun şişko, yiye yiye dana gibi oldun" vb. demek, organlarıyla alay etmek, görüntüsüyle alay etmek boşanma sebebidir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017 Tarihli 2016/6232 E. 2017/11551 K.)
Eşini istemediğini söylemek boşanma sebebi: Başkasını sevdiğini söylemek, eşini sevmediğini söylemek, zorla evlendirildiğini söylemek, başkasıyla evleneceğini söylemek, eşinden sıkıldığını söylemek, eşinden soğuduğunu söylemek, eşini istemediğini söylemek, eşinden bıktığını söylemek boşanma sebebidir. (Yargıtay Kararı: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012 Tarihli 2011/22013e. 2012/19316 K.)
Kilit değiştirmek boşanma sebebi: Bu konuda alınan karar metninde, "…davalının eşini küçümsediği ve evin kilidini değiştirdiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir" ifadelerine yer verildi. (Yargıtay Kararı: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2008 Tarihli 2007/19744 E. 2008/240 K.)
Paylaş