Paylaş
O yüzden tamamen multidisipliner bir yaklaşım işiteceksin. Tarih, sosyoloji, felsefe, psikoloji, sosyal psikoloji, antropoloji, doğu, batı… Bir de gerçek hayatın ta kendisinden hem danışanlarım ve kendi deneyimlerimin içinden çıkarımlarımla, birliğe faydalı olma niyeti eklenince kendinden de çok parça bulacaksın eminim. Bunun sana keyif vereceğini düşünüyorum.
“Ebedi dişidir. Bizi yukarı taşıyan.“ diyor Goethe.
Goethe’nin Faust eserindeki ifadesi aslında okumaya başladığın bu yazıların, bir araya getirdiklerimin itici gücü…
Ve benim Paleolitik Çağ’dan, tüm kıtalardaki kültürlerin mitolojilerine, Antik Yunan’dan, Mısır’a, Sümer’e, Ortaçağ’dan Rönesans’a ve günümüze kadar Tanrıçaların peşine düşmemdeki ilham gücü…
Evet hazırsak başlayalım.
Peter Hess’in NEDEN ile başlama yaklaşımını severim. Her türlü eğitimimde de anlatımımda da bilinçlice kullanırım. Konuya hızla dahil olabilmek ve bir amaçla bu yazıları okuman ve tabi KADINSAL RUHUNA BİR AŞI gibi gelmesi için de önemli…
Neden artık sen de TANRIÇA’lığını yaşayabilmelisin? Neden tanrıça erdemlerin ile buluşma artık senin içinde gerçekleşmeli?
Neden bir gün her kadın TANRIÇA olmalı?
Bugünü anlamakla, buz dağının en tepesini görmekle başlayalım o halde.
Sana adım adım anlatacaklarımı açıkçası zamanında bana kimse söylemedi. Farkında olmadan hatalar yaptım. Ruhuma, bedenime ne çok zararlar verdim. Bedeller ödedim. Bu yüzden ben derlediğim tüm bu bilgileri sana teker teker bu yazı dizisinde tüm kalbimle paylaşıyor olacağım. Paylaşacağım ki sende belki ödediğin bedelleri anlayasın ya da belki o bedelleri ödemek zorunda kalmayasın.
Sana açık ve samimi olacağım ve 2 net sebeple izah edeceğim.
Tanrıça erdemlerin ile buluşma zamanın geldi çünkü;
1.Eğer bu buluşma senin için gerçekleşmezse aşağıda saydığım fiziksel hastalıklardan herhangi birine yakalanabilir ya da hali hazırda yakalanmış olabilirsin.
2. Hayatının bütününde ilişkiler, bolluk bereket, iş ve kariyerde tıkanıklıklar, gerginlikler, yorgunluklar, tükenmişlikler, kararsızlıklardan herhangi birini yaşayabilir ya da hali hazırda yaşıyor olabilirsin.
3. Senin aşamadığın bazı sorunları hem fiziksel hem de ruhsal açıdan (epigenetik faktörler sebebiyle) doğacak çocuklarına geçirebilir ya da doğmuş çocuklarına transfer etmiş olabilirsin. Spiritüel anlamda biz ve çocuklarımız göbek bağından fiziksel olarak ayrılmış da olsak gözle görülmeyen güçlü bağlarla birbirimize bağlıyız.
Bu saydığım sebeplere bağlı olarak; kutsal dişil enerjini bu dünyaya tüm potansiyelinle veremiyor, dolayısıyla en iyi halinle dünyanı kurmakta zorlanıyorsun demektir.
İşte bu yüzden senin için bir an evvel bu BULUŞMA gerçekleşmelidir diyorum.
Bir Tarihçi ve Davranış Bilimleri uzmanı ve Kundalini Yoga Eğitmeni olarak kendi jinokoloji hekimimin de katıldığı aslında artık doğu-batı sentezine inanan tüm tıp dünyasının kabul ettiği üzere pek çok hastalığın kökeninde ruhsal sorunlar olduğunu biliyoruz. Senteze inananlar hatta artık bu bilgelikleri tüm tedavilerinde ifade eder, önerir durumdalar. Kadının bedeninde deneyimlediği tüm bu sağlık sorunları genetik faktörlerin yanı sıra içinde bulunduğu şu modern çağda özgürce yaşayamadığı dişil niteliklerinin özleminden kaynaklanıyor.
Bedendeki hormonal dengesizlikler ve biraz önce sıraladığım pek çok sorunun altında kadınların yüzyıllardır yaşadığı bastırılmışlığın ve kimliğinden uzaklaşmasının etkisini yadsıyamayız. Düşünün yaşadığınız stresten dolayı en basiti nasıl da baş ağrısı çekebiliyorsunuz.
Kadının bedenindeki bu bölgeleri enerjisel olarak da düşüren, dokusal, hücresel olarak da zarar veren, pek çok farkında olunan veya olunmayan topladığı sorunlar, cinsel koşullanmalar, yargılar, alma verme dengesindeki inançlar, öfkeler, kıskançlıklar, anne babayla ilgili konular, dişiliğiyle ilgili anlaşmalar olduğunu söyleyebiliriz.
Mevzu bununla kalsa iyi ancak dişilin baskılandığı, tecavüz, hor kullanma, şiddet gördüğü beş bin yıllık ataerkil döngüde başta pelvik bölgemizin içindeki organlarımız olmak üzere kolektif travmayı da derinliklerinde taşıyor maalesef. İstenmeyen cinsel birliktelikler, sevgisiz ve görev haline gelmiş birleşmeler de kadınların rahimlerinde ki enerjiyi hep bozuyor.
Peki sonuç…
Başta travmalı rahimlerin olduğu bireylerden oluşan bir topluluk… Ve tabi bir türlü ulaşılamayan dengeli ilişkiler, sağlıklı aile ve sağlıklı çocuklar, gerçek barış, duyarlılık ve bolluk, bereket… Evet maalesef bütün bunlardan KADIN hem fiziksel hem de mental sağlığında olmadıkça nasıl söz edebiliriz…
Bu durumda kadınlar ne yapabilir?
Kadınlar işte şimdi, şu an bilinçlenip bedenlerinin çağlar boyu bilinen ama gizlenen, kapatılan hatta korkulan gücüne tekrar sahip çıkmalı.
Sahip çıkmalılar çünkü dengesi bozulmuş bir dünyada buna ihtiyaç var. İnsan sağlığı, yerkürenin canlılığı ve yenilenmesi, sadece azınlığın ihtiyaçlarına değil bütünün ihtiyaçlarına hizmet edebilmeleri, hatta kolektif spiritüel tekamülümüz için kadınların erdemlerine ihtiyacımız var.
Peki sahip çıkmak ne demek? Yine bunu zihninde yine net bir şekilde kalmasını istediğim 2 maddeyle özetleyeceğim.
1.ADANMIŞ OLMAK. Sahip çıkmak demek, uzun bütünsel bir yolculuğa çıkmak demek. Aklını kullanmak. Tüm biriktirdiklerini, yaşadıklarını düşünürsek bu yolculuğun dünden bugüne olmayacağını bilmek ve bu yoldan ne olursa olsun vazgeçmemek. Düşmek, kalkmak ama yine devam etmek. Okumak, uygulamalar yapmak, öğrenmek, dinlemek ve kendi hayatını dönüştürmek için disiplinli olmak ve çok istekli olmak.
2.CESUR OLMAK. Üzerinden bazı kalıpları, yükleri atmaya, kendin olabildiğinde inandıklarını, yeteneklerini, bildiklerini cesurca ortaya koyabilmek için yolculuğa girmeye ve elde ettiklerini hiçbir sosyal onay beklemeden paylaşmaya cesur olmak.
Bu ikisini gerçekleştirmeye hemfikirsen yolculuğumuz başlasın. Haftaya buluşmak üzere…
Senden ricam bu yazılarla ilgili yorumlarını bana ilet. Sosyal medyada ilgili postlar altına olabilir. Mesajların beni mutlu ve motive eder itiraf etmeliyim. Merak ettiğin konuları da yazarsan yeni yazı dizilerinde o konulara yer vermeye de çalışırım.
Sevgiyle ve Tanrıça erdemleriyle kalmanı dilerim…
Dr. Nil KESKİN
Davranış Bilimleri Uzmanı
Paylaş