Paylaş
Birden fazla kişinin aynı anda bu kadar uç noktada hissetmesi pek sık rastlanan bir olay değildir. Öte yandan intihar edenlerin çoğu zaman kalanlara güçlü bir mesaj verme duygusu bulunmaktadır. İşte verilmek istenen bu mesajı, sorunlar karşısında çözüm bulanamayacağını ifade eden öğrenilmiş çaresizlik duygusunu ve toplumda yaygınlaşmaya başlayan derin baskı ve karamsarlığı bir araya getirirsek, intihar değil ama çaresizlik duygusunun bulaşabildiğini görüyoruz. Bireysel gibi gözüken bu “acı son” seçimlerine yakından baktığımızda, kişi sayıları ve seçilen kimyasal açısından kimi benzerlikler görüldüğünden ve durumun arkasında tam olarak ne olduğunu bilemediğimiz için bu konuda yorum yapmaktan kaçınmamız gerekir. Ancak giderek yaygınlaşan bu tehlikeli davranış biçimine karşı, kendimizi ve yakınlarımızı korumak açısından bazı önemli noktalara değinmemiz gereklidir.
İntihar, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, ölüm nedenleri arasında ilk 10’da yer alıyor. Çaresizlik hissi ve geleceğe dair umutsuzluk, özellikle aile bağlarının ve toplumsal dayanışmanın az yaşandığı sosyal çevrelerde, kişinin canına kıyması ile sonuçlanabiliyor. İntihar girişimlerinin depresyon, çeşitli ruhsal hastalık ve bağımlılıklar ile göç ve maddi sorunlar gibi sosyoekonomik etmenler ile de ilişkisi bulunuyor. İstatistiklerin ötesine geçip, şu anda içinde bulunduğumuz tabloya baktığımızda, insanların içsel dünyalarında başkalarından yardım isteme noktasından uzaklaştıklarını ve “Ne olursa olsun içinde bulunduğum duruma bir an önce son vermeliyim” diye düşünmeye başladıklarını görüyoruz. Neticede son günlerde peş peşe İstanbul Fatih ve Bakırköy ile Antalya’da gerçekleşen toplu intiharlar, 3 aileyi dünyadan kopardı.
İntihar ve toplu intiharlar konusunda vurgulamak istediğim asıl konu; intihar ve umutsuzluğun bulaşıcı olma eğiliminde olması ve adım adım bastırılan sorunların sonunda insanların canlarını alacak kadar büyüyebilmesidir.
“Sorunlarınız ne kadar büyük olursa olsun, sağlam bir ruh haline sahipseniz, aileniz ve sevdiklerinizle birlikte hareket edebiliyorsanız, her yeni gün çözüm için farklı seçenekler getirecektir. Bu nedenle içinizdeki yaşam sevincine sahip çıkın”
Toplu İntiharlara Karşı Acil Önlemler
İntiharlar, Salgına Dönüşmesin: İntihar eden kişilerin ailelerine bakıldığında, bu ailelerde intihar girişimlerinin toplumun diğer kesimlerinden daha yüksek olduğunu gösteren çeşitli bilimsel araştırmalar mevcut. Gerek intihar gerekse toplu intihar haberlerinin intiharları daha da yaygınlaştırdığına, hatta intihar salgınına neden olduklarına dair çalışmalar bulunuyor. Ünlü kişilerin intiharları, hatta tamamen kurgu olan, örneğin filmlerdeki intiharların medyada yer alması bile intihar istatistiklerinin yükselmesi ile sonuçlanabiliyor.
Bu aşamada özellikle bu konuları haberleştiren basın kuruluşlarının hızla önlem alması gerekli. Şüphesiz konu haber değeri taşıyor. Bu olayların sebepleri ve nedenlerinin ortadan kaldırılması için dikkatleri bu yöne çekmek oldukça önemli. Ancak haberlerde intihar yöntemlerinin detaylarıyla anlatıldığı, özendirici, intiharı normalleştiren üsluptan uzaklaşılması gerekiyor. Haberleri izleyen kişiler, taklit ederek veya intihar eden kişiler ile kendilerini özdeşleştirerek aynı yöntemlere başvurabiliyorlar. Bu nedenle haberler, mutlaka özenle hazırlanmalı ve çaresiz hisseden kişilerin yardım alabileceği yerler de mutlaka belirtilmeli.
Kaynakların Bölüşümü ve Aşırı Tüketim Tutkusu: Bugün toplumda pek çok kişinin ekonomik olarak, içinde yaşadığı standartların bedelini ödeyemez hale geldiğini görmezden gelemeyiz. Bireyleri bir yandan “sonsuz tüketime” yönlendirip diğer yandan da “Ne var canım intihar etmesinler” demek, sorunları çözmüyor. Gelir-gider dengesi bozulan, başkaları ile aynı standartları tutturmakta güçlük çeken aileler, giderek daha büyük bir borç batağının içine çekilmekte. Bu noktada hem toplumsal hem de bireysel bazda düzenlemelere ihtiyacımız var. Kişi, kazandığı para ve yaşayabileceği standartlar konusunda kendisine ve yakınlarına karşı dürüst olmalı. Sonuçta zorluk içinde yaşayan insanlara nasihat etmek ya da sürekli borç vermek, kimsenin yapabileceği bir fedakârlık değil. Bu noktada kişi, kendi yaşam sorumluluğunu almalı. Eğer ailede çalışabilen kişiler varsa, kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olan kişilere hep birlikte yardım etmeli. Aynı şey, komşularımız için de geçerli. Sorunları paylaştığımızda, çözüm için payımıza düşen miktar, küçülecektir. Bir insan, kendisi için gidip başkasından yardım isteyemiyorsa, belki ihtiyacı olan yakınlarımız ya da komşularımız için devreye girerek çözüm bulunmasına ön ayak olabiliriz. Tüm bunlar için “Bana ne” diyen kişiler, yarın öbür gün toplumda baş gösteren sorunları televizyondan izleyip çok üzülmek zorunda kalabilirler. Bu nedenle, kişisel olarak kendimizi kurban etmeden, geniş platformda kime nasıl yardım edebileceğimizi düşünmemizde çok büyük fayda var.
Maneviyata Değer Verin: Biz hekimler, daima hayatın bilimsel tarafında, gözle görülen maddi kısmında yer alırız. Öte yandan ruh sağlığı ile ilgili pek çok konu, adı üzerinde “Ruh” ile ilgilidir. Siz fiziksel dünyaya ve zihne odaklandığınızda asla çözülemeyecek gibi gözüken pek çok problem, sizden daha büyük bir gücün konuya dokunması ile belki de bir anda kolayca çözülebilir. En azından bizler, buna inanarak güçlenebiliriz. Bu nedenle ben kişisel olarak herkese, kendi uygun bulduğu ve kendisine iyi gelen şekilde maneviyatına değer vermesini tavsiye etmekteyim. Diğer taraftan bugün insanları, onları yücelten, güçlendiren, insan onuruna yakışan doğru inançlar ve ilişkilere yönlendirmemiz, her zamankinden de büyük önem taşıyor. Kişiler, ruh halleri sağlıklı iken kendilerine doğru bir hayat kurar ve her gün hissettikleri öfke, değersizlik hissi, kızgınlık gibi bastırılmış duygular ile mücadele etmenin bir yöntemini bulabilirler ise daima olumlu hisleri ağır basacaktır. İşin ucunu bırakıp sorunların üzerimize gelmesine müsaade edersek, hepimiz karanlığın içine çekilebiliriz. Bu nedenle kendi hayatlarımız için daima bardağın dolu tarafına bakmayı seçmemiz gerekir. Unutmayın, neyi düşünürseniz hayatınızda onu çoğaltırsınız. Eğer o gün yaşamınızda sevinecek bir şey bulamıyorsanız, dışarı çıkın, denize bakın, nefes alabildiğiniz için şükredin, şehirdeki çiçeklerin güzelliği için hayatın kendisine teşekkür edin. Bu yaşam bize armağan, onun her gününü kutlamaya özen gösterin! Nitekim Çağdaş toplumlarda, bireyin toplum içindeki bağlarının azalması ve toplumsal çözülme ile beraber intihar olayları da artmaktadır. Herkesin birbirini tanıdığı, yüz yüze ilişkilerin hakim olduğu, yaşamı geleneklerin şekillendirdiği, aynı duygu ve inanç birliği bulunan, tabiat ile kucak kucağa olan ortamlarda intihar vakaları oldukça az görülmektedir.
Doktora Gitmekten Çekinmeyin: Her yıl sayısız insan, kendi sorunlarını aşamadığı için hekimlere gidiyor. Bunların neredeyse tümü, yapılan tedaviden fayda görüyor. Sizin 100 tane sorununuz varsa, psikiyatr, psikolog ya da nörologa gittiğinizde bu 100 sorununuz birden aynı günde çözülmez; sadece sizin sorunlara karşı yaklaşımınız değişir. Bir bakarsınız, daha ilk görüşmeden sonra sadece birkaç temel sorununuz olduğunu fark etmişsiniz. Belki de artık sizi üzen ilişkilerden kendinizi nasıl kurtaracağınıza dair yeni bir bakış açısına sahipsiniz. Hala önünüzde duran birkaç temel sorunu çözebilecek kadar güçlendiğinizde, hayatın o kadar da zorlu bir maraton olmadığını hissetmeye başlarsınız. Özellikle yoğun karamsarlık, kolunu bile kaldırmak istememe, günlük görevlerini gerçekleştirememe, içe kapanıklık gibi belirtileri olan depresyon, tedavi edilebilen bir hastalıktır. Bu nedenle, kendinizde ya da yakınlarınızda böyle bir tabloya rastladığınızda, daha fazla beklemeyin ve uzman bir hekimden randevu alın.
Yardım İstemekten Utanmayın: Toplu intihar olayları elbette toplumda ciddi bir üzüntüye neden oluyor. Kişiyi kendisinin ve ailesinin canına kıyma noktasına getiren sebepler arasında şüphesiz maddi sorunlar ve sosyal destekten yoksunluk ilk sıralarda geliyor. Özellikle uzun süren olumsuz koşullar ve giderek ağırlaşan bir depresyon, kişiyi yardım kaynaklarını düşünmekten alıkoyabilir. Depresyonda olan kişilerde sıkça rastladığımız içe kapanma tablosu da durumu zorlaştırıyor. Dostluk, komşuluk ve akraba ilişkilerinin zayıflaması insanları tanıdıklarından yardım isteyemez noktaya getiren en önemli etkenler arasında. Aylarca işsiz kalmış bir kişi ilk dönemlerde yakınlarından yardım aldıysa bile her gün tekrar yardım istemeyi onuruna yediremiyor. Oysa herkes hayatında zor dönemler yaşar, yardım istemek acizlik değildir.
Yardım Alınacak Birçok Kurum Var: Daha önce başkalarından destek istemek zorunda kalmamış biri, önemli bir sıkıntı yaşadığında kimden yardım isteyeceğini bilemeyebilir. Oysa maddi sorun yaşayan aileler mahallerinde muhtarlıklar ve belediyelere başvurarak yardım talebinde bulunabiliyorlar. Yapılan incelemeler sonucunda, ihtiyaç sahibi ailelere destek sağlanıyor. Yine belediyelerin verdiği Sosyal Yardım Kartları ile maddi yardım almak mümkün oluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Sosyal Yardım kartları hakkında bilgi Alo 153 Beyaz Masa’dan alınabilir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Alo 144 Sosyal Destek Hattı da pek çok konuda destek ve rehberlik sağlıyor. İlçelerde bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, zor durumdaki kişilerin başvurularını değerlendiren bir başka kurum. Ayrıca, sosyal medya üzerinden de sanatçılara, gönüllü yardım kuruluşlarına ulaşılabiliyor. Ancak yine de intihar riski, zaten fukara halinde yaşayan insanlardan ziyade, hayat standardı ani değişikliğe uğrayan, örneğin ani ekonomik çöküntüye uğrayan kişi ya da kişilerde daha yüksek.
İntihar Düşüncesi Olan Kişiye Nasıl Yardım Edilir?: Bu güne dek, yazdığım her yazıda defalarca vurguladığım gibi, bazı kelimeler vardır; normal koşullarda insanın aklına bile gelmemesi, ağza hiç alınmaması gerekir. Bu nedenle intihardan bahseden kişi, mutlaka ciddiye alınmalıdır. Öte yandan bir insan, hiç başkaları ile konuşmadan da –sessiz-sedasız- kendini öldürebilir. Çaresizlik, umutsuzluk, değersizlik hissi sadece kelimelerle değil kişinin duruşuna ve yürüyüşüne bile yansır. Giderek sürekli acelesi olan, kimsenin hatırını sormadan bir ömür geçiren bireylere dönüştük. Bu nedenle çevremizdeki kişilere hal hatır sormak, derdini anlatan kişiye yapabiliyorsanız yardım etmek veya yardım alabileceği yerler konusunda yönlendirmek faydalı olacaktır.
Aile fertlerini kaybetmek, işsizlik ve maddi sorunlar, önemli bir sınavdan veya iş görüşmesinden kötü sonuç almak, bir ilişkinin bitmesi ya da boşanma, akıl sağlığının bozulması ya da küçük küçük birçok sorun ile boğuşmak, kişiyi hayattan kopartabilir. Böyle bir durumda, kişiye önemli olduğunu hissettirmek çok değerlidir. Kişinin yardım arayışı olmasa bile yalnız bırakılmamalı varsa yakınları durumu hakkında haberdar edilmelidir. Ailesi, yakın arkadaşları veya yardım edebilecek kişiler gündeme getirilmeli, çözüm için arayış önemsenmelidir. Umutsuz durumdaki kişiyi, kendi haline bırakmak ve düzeleceğini ummak yapılacak en kötü seçim olacaktır. Eğer konu artık son evresinde ise ve önünüzde intihar edeceğinden bahseden biri varsa, o zaman daha da hızlı hareket etmelisiniz. Önce onun en yakınlarına ulaşmaya çalışın, eğer ulaşamıyorsanız kendi güvendiğiniz kişileri, bir sağlık kuruluşunu ya da polisi arayarak önlem alın. Ruh hali iyi olmayan, zor durumdaki bireylerin yanı sıra onlarla birlikte yaşayan diğer kişilerin olası tehlikelere karşı önceden uyarılmaları da yerinde olur. Böylece bir kişinin, tüm aileyi ortadan kaldırma çabası, belki önlenebilecektir. Sosyal medyada yorum yaparken, özendirici konuşmalardan uzak durulması, bu eylemin yaygınlaşmaması açısından gereklidir. Böylesi ölümlerden konuşmak yerine, hayatta olmanın ne kadar büyük bir şans ve ayrıcalık olduğundan söz edebilmeliyiz. Ayrıca ruh hali iyi olmayan kişilerin ve çocukların yanında bu konuyu konuşmamak da faydalı bir önlem olacaktır.
Nörolog Doktor Mehmet Yavuz
Paylaş