Paylaş
Bilimsel araştırmaların öncelikle hastalıklarla mücadeleye yoğunlaştığını biliyoruz. İnsanlık olarak amacımız, sağlığı bozulan insanları eski sağlıklı günlerine döndürmek. İnsan bedeni, öyle gizemli ki, bozulan en ufak doku ya da organı düzeltebilmek ve tüm bedeni eskisi gibi sağlıklı çalışan bir hale geri getirebilmek her konuda zor olsa da özellikle psikiyatri alanında iş biraz daha karmaşıklaşıyor. Eğer pek çok hastanın tedavi sürecinde yer alırsanız, insan zihninin ve duygularının karmaşıklığı karşısında her gün yeniden şaşkınlık hissedersiniz. Bir hasta size, “Eşimle kavga etmek istemiyorum” dediğinde kendinize sorarsınız. “Sağlıklı olmak sadece sakin olmak anlamına mı gelir?” ya da “Bir kadın eşine daha güler yüzlü davrandığında gerçekten kendini daha mutlu hissetmekte midir?” Bu noktada, hem hastalar hem de hekimler çok dikkatli davranmak zorundadır. Aksi takdirde reçete ettiğiniz ilaçlar, sadece hastanın içinde kendini mutsuz hissettiği bir yaşamda, durumu biraz daha uzun süre başarıyla idare etmesine yarar. Oysa bir hekimden ve gelişen psikoloji, psikiyatri ve ileri teknoloji cihazlardan beklenen esas katkı, kişiye sorunların üstesinden daha güçlü bir şekilde gelebilmek konusunda destek sağlamak, yöntem öğretmek ve bu süreçte bedende gerekli iyileşmeyi sağlayabilmek için ilaçları ya da diğer tedavileri kullanmaktır. Yani zannedildiği gibi kimyasalları, “mutluluk” dediğimiz şeyi suni olarak üretmekte kullanmayı hedeflemiyoruz.
Biz doktorlar çok iyi biliyoruz ki, duygular ve hazlar konusunda ne zaman işin kolayına kaçmaya kalksak, aslına hiç benzemeyen kötü taklitler ve ilaç bağımlılıkları ortaya çıkar. Buradan hareketle belki beyinde ilk kez âşık oluyormuşuz hissi, mutluymuşuz hissi, cesurmuşuz hissi oluşturabiliyoruz ama kendimizi değiştirmeden duyguları suni şekilde değiştirdiğimizde yaptığımız şeyin ismi çoğu zaman kendimizi kandırmak oluyor. Haz duygusunu artırmak için peşine düşülen bu “ekstra” arayışları ne olur, beyin kimyası bozulmuş bir insana ilaç tedavisi yapmakla eşdeğer tutmayalım! Kaldı ki ben ve benim gibi pek çok hekim arkadaşım, gereksiz ilaç kullanımına bile karşıyız ve TMS gibi ilaç kullanmadan aynı olumlu sonuçları verebilen farklı tedavileri dikkatli şekilde takip edip kliniklerimizde dünya ile eş zamanlı olarak uyguluyoruz.
Nörolog olarak, sevdiklerinize sarılmak oksitosin hormonunu artırır deriz. Sevgiyi hissetmek endorfin hormonunu çoğaltır. Aşk ise çoğu kişide manik-depresif belirtilere benzer davranışlar meydana getirir. Biz, bilimsel kaynaklara dayanarak günlük yaşamın arkasındaki nörolojik süreçleri anlatmaya uğraşırken; uzak gelecekte belki de daha yakın gelecekte robot teknolojileri sosyal hayatı oldukça sarsacağa benziyor. Robot teknolojileri daha şimdiden silah sanayisinden tutunda endüstrinin her alanına kadar hayatımıza girmiş durumda..
Sağlık alanında da gün be gün artış gösteren robotik cerrahi girişimleri bir kenara robotik uzuv teknolojileri de her geçen gün daha da gelişmekte. Robotik protezler daha şimdiden başarı ile kullanılabiliyor. Günlük hayatımızda sık sık robotik teknolojili kol ve bacak uygulaması yapılmış insanlar görebiliyoruz. Belki de ilerde böbrek ve karaciğerin yerini tutabilecek gelişmiş elektronik protezler geliştirilebilecek ve insan sağlığına çok ciddi katkılar sunabileceğiz. Yine belki de bir kısım organları elektronik devreli protezler olan yarı insan yarı robot insanlar aramızda dolaşabilecek.
Robotik uzuv teknolojilerinde asıl konu, düşünceyi algılayıp harekete dönüştürecek elektronik devreler geliştirebilmek. Şimdilik zor gibi görünen bu problem çözüldüğünde, robotik protezlerde adeta bir devrim yaşanacak.. Diğer taraftan asıl problem beyin; çünkü beyin nakli imkansızın da ötesinde ve beynin ömrü de en fazla 120 yıl.. gelişen sağlık teknolojileri ile insan ömrünü ne kadar uzatırsak uzatalım en fazla 120 yaşına gelindiğinde demansdan kurtuluş yok.
Neyse biz robotik uzuv teknolojilerini bir kenara bırakıp asıl konumuz olan insan taklidi robotlara dönelim…
Evet, ilerde üst düzey gelişmiş, her türlü bilgi ile donatılmış insanımsı robotlarla evlilikler mümkün olabilecek mi?
Bir robot düşünün, içindeki bilgisayar sistemleri ile internet sitelerine, sosyal medyaya bağlanarak her türlü bilgiyi güncelleyip depolayabiliyor. Sizin ilgi alanınıza göre her konuda ansiklopedik bir bilgi deryası sunabiliyor. Hava tahmini diyorsunuz, size anında bir haftalık hava durumunu ayrıntılarına kadar veriyor, yol durumu diyorsunuz, gideceğiniz güzergâhları analiz edip size hangi yolları takip etmeniz gerektiğini öneriyor. Hatta eğer isterseniz borsa da hisse senetlerini analiz edip raporlar sunuyor. Eğer meraklı iseniz iddia oyunlarında isabetli tahminler yapabiliyor. Sizin mimiklerinizden, ses tonunuzdan, o anki hareket tarzınızdan ruh halinizi analiz edip yorumlayarak ona göre davranabiliyor. Üstelik öfkelenmiyor, kızmıyor, hakaret etmiyor, şiddetin esamesi bile yok. Daha ilerisini söyleyeyim; belleğine yüklenmiş terapi programları ile gerektiğinde size bir terapist gibi tedavi uygulayabiliyor. Ev işlerinde, mutfak ve yemek konularında mahir, ne isterseniz onu yapıyor. Yorulmuyor, acıkmıyor, uyumuyor. Hiçbir şekilde sitem etmiyor. Sızlanıp ah vah etmiyor.
Böyle bir robotik insanımsı sisteme kim hayır diyebilir?
Ben eşini, hayatın her anında baskı altında tutan, ondan kendisine kayıtsız şartsız itaat etmesini bekleyen kadınlar ve erkekler tanıdım. Belki yakın gelecekte bu kişiler için, kendi beklentilerini ortaya çıkartan bir aşk algoritması hazırlanacak. Sonra o programla yüklenmiş, hiç saçları bozulmayan, sizi küçümsemeyen, eleştirip kusur bulmayan, birlikte yemeğe gittiğinizde masraf çıkartmayan ama yine de size arkadaşlık edebilecek zeki robotlar, daha şimdiden akılları karıştırıyor gibi. Bu robotlar, kahve yapmak, evi toparlamak, araba kullanmak gibi pek çok işin üstesinden başarıyla gelecekler. Eğer virüs kapmazlarsa düzenli bakımla hiç arıza çıkartmadan bir ömür size eşlik edebilirler. Ne diyorsunuz? Aklınıza yattı mı?
Doğrusunu isterseniz, şu anda internet sitelerinde genellikle hiç tanışmadan sürekli yazışanların bir kısmının bilmeden yapay zekâya âşık olduklarını öğrensem bu beni hiç şaşırtmaz. Ve evet, robotların bize mekanik işler için çok iyi yardımcılar, çalışanlar hatta arkadaşlar olabileceğine de katılıyorum.
Ama aşk dediğinizde orada durmak lazım… Biz eş seçimimizi bilinçli kararlarımızla verdiğimizi düşünürüz ama iş aşka gelince, kime âşık olacağımızı bilincimiz değil bilinçaltımız seçer. Tabii ki sorduğunuz sorulara göre bilinçaltı hakkında bilgi sahibi olmak da mümkündür. Yani algoritma geliştikçe bilinçaltında gizlediğimiz korkuları kolaylıkla tanıyacak hale gelecektir. (Belki de gelmiştir bile!) Bilincimiz ve bilinçaltımız ayna gibi ortaya çıkartıldığında, elbette bir robotun bizimle kurduğu iletişim, hiç anlaşamadığımız pek çok iş arkadaşımız ya da dostlarımızdan da iyi olabilir.
Belki bazılarınız kendi özgür kararlarını veremeyen bir kişiyle evlenmek etik mi diye sorabilir ama hepimiz dünyada öncelikli olarak denenen ve toplumlardan en büyük ilgiyi görenin birlikte olunabilecek dişi robotlar olduğunu biliyoruz. Yani görüşlerimizi başkalarına nasıl anlatırsak anlatalım, yine de kimi erkeklerin robotlarla –yakın- ilişkiye sıcak bakacağını biliyoruz. Belki de bu kimi sapkınlıkların önlenmesi açısından dünyaya katkı bile getirir. Diğer taraftan biz erkeklere biraz acayip gelse de, bazı kadınların da erkek robotlara ilgi duyabileceği gerçeği var. Her ne kadar üreme, büyük bir sorun gibi gözükse de çocuk sahibi olmak istemeyenlerin ya da evlenip ayrılmış çocuklu kadınların ilginç bir seçeneği olabilir erkek robotlar. Hatta kadınlara sürekli iyi davranan, sahip oldukları dövüş sanatları programları ile onları her şekilde koruyabilen erkek robotlar, biz erkeklerle rekabet edecek pozisyona ulaşmış ciddi birer rakip bile olabilirler.
Diğer taraftan bir de birçok defa filmlere, dizilere senaryo olmuş bir ‘’korku’’ var. Ya bu robotlar bir gün kendi içlerinde tekamül edip, programlandıkları hususların dışında kendi özgür iradeleri ile hareket etmeye başlarlarsa o zaman ne olacak?!! Bu konu, bilim adamlarının ciddi ciddi düşünmeleri gereken bir ihtimal olsa gerek…
Peki bir robotla hayatınızı birleştirmek ister misiniz? Soruyu cevaplamak için öyle bir nitelik bulmalısınız ki, eşiniz de olsun ama bir robot da olmasın. Bildiğiniz gibi yapay zekâ ile oluşturulan cihazlar giderek öğrenebilen mekanizmalara dönüşmekte. Buna karşın beyin o kadar karmaşık ve üst düzey bir program ki, bir insanın sahip olduğu üst muhakeme yeteneğini bir robotta görebileceğimizden hiç emin değilim. Ayrıca insan olarak merhamet, duygusallık, empati, annelik içgüdüsü ya da hayal kurma becerisi gibi çok özel yeteneklere sahibiz. Yine de bence bir insanda olup bir robotta hiçbir zaman olmayacak şey nedir diye sorarsanız, cevabım nörolojinin en gizemli konusuna vurgu yapar: Ruh! Bir canlı ile cansızı ayırt eden “üflenmiş nefes” in ve sonsuzluğun anahtarı. İşte ne bugün ne de yarın bir robotta asla bulamayacağımız ve aramaya devam edeceğimiz en büyük farkımız.
Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz
Paylaş