Paylaş
Dünya son yıllarda adeta kırmızı alarm veriyor. Çevre felaketleri, orman yangınları derken üstüne bir de pandemi krizi ile baş başa kaldık. Pandemiden sonra ekonomik kriz ve gıda, su krizi bizi bekliyor. Salgın krizi, karbon emisyonlarını geçici olarak azaltsa da küresel iklim krizi uzun vadede bizi etkilemeye devam ediyor.
Yazıya bu kadar olumsuz girilir mi? diye düşündüm tekrar okuyunca. Konu çevre krizi olunca olması gerekenden daha fazla gerçekçi ve net bir tarafta durmayı tercih ediyorum. Evet, var olan salgın krizi ve iklim krizi, ekonomik bir buhran yaratacak. Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler, 10 Avrupa ülkesinin çevre/iklim bakanları diyor ki: Bu ekonomik krizden çıkmamızın yolu yeşil ekonomiyi, sürdürülebilir ekonomik modelleri yaratmaktan geçiyor.
Televizyonlar, radyo, iklim krizi ve salgın krizinin sonuçlarını konuşuyor ancak nedenlerini de konuşmamız gerekiyor. Ciddi yayınlara baktığımızda salgınların çıkış noktasının hayvan çiftlikleri olduğunu görüyoruz. Nasıl mı?
Virüsler ve bakteriler, dünya var oldu var olalı yeryüzündeler. Hatta, bakteri ve virüsler vücudumuzda bizimle beraber yaşıyor. Örneğin, bağırsaklardaki yararlı bakteriler olmasaydı yaşayamazdık. Tüm hayvanların vücudunda virüs vardır ve o hayvanı hasta etmez, çünkü bu virüse bağışıklığı vardır.
Ancaaak, bir virüs ara konak dediğimiz başka bir canlıyla temas ederse orada tehlike başlar. İşte hayvan çiftliklerinde antijenik şift dediğimiz virüs gen aktarımı gerçekleşir. Ara konaktan başka bir canlıya bulaşırsa -mesela insana- ölümcül ve hastalık edici oluyor. Gerçi bu virüsün insan yapımı olduğu hakkında komplo teorileri de azımsanmayacak boyutlarda. Öyle ya da böyle virüs tehlikesi ile karşı karşıyayız ve bir de iklim yani çevre krizi ile.
Hayvancılık endüstrisi sadece koronayı değil kuş gribi, domuz gribi, salmonella, deli dananın da çıkış noktasıdır. Biz hayvansal yemezsek, hayvanları kendi çıkarımız için kullanmazsak bu kadar felaket başımıza gelmeyecekti. Ama hala uslanmıyoruz. Yine alışkanlıkları devam ettirme derdine düşüyoruz.
Bunlar medyada söylenmiyor diye yok olduğu anlamına gelmiyor. Big Farms Make Big Flu kitabı geniş bir salgın ve hayvancılık ilişkisi ansiklopedisi niteliğinde. Bu kitap, koronanın geleceğini söylemişti. Bize verilen bilgilerle yetinmeyelim. Araştıralım, sorgulayalım.
Çevre krizini ve pandemileri önlemek için ne yapmalıyız?
Yeşil ekonomi yaratmak:
Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler ve pek çok kuruluş yeşil ekonomiyi yaratmak için enerji verimliliği, doğanın korunması ve tahribatının önlenmesi, sürdürülebilir ekonomi modelleri için çalışma yapıyor. Ancak bu önlemler yetmiyor bizim yaşam şeklimizi de değiştirmemiz gerekiyor.
2009’da Robert Goodland ve Jeff Anhang’ın yaptığı çalışmaya göre küresel sera gazları salınımından %51’i hayvancılık ve bunun yan ürünleri sorumlu. Science’ta 2018 Haziran’da Oxford’tan Joseph Poore ve Thomas Nemecek’in yayımlanan beslenme ve iklim krizi raporuna göre ise gezegeni kurtarmanın en önemli tek yolu Bütünsel bitkisel Beslenme’ye geçmek.
Hayvansal yiyoruz da ne oluyor diye düşünebilirsiniz. Ancak hayvancılığı dev bir sektör olarak düşünün. Mandıra ve et endüstrisinin dev alanlara yayıldığını hayal edin. Mesela şöyle:
Salgın krizi, iklim krizi, hayvancılık endüstrisini ayrı ayrı değil birlikte ele almanın önemi bu yüzden artıyor.
Evet, salgın nedeniyle iklim ve sürdürülebilirlik hedefleri ertelendi. Ama hala orta ve uzun vadede iklim krizi, en az salgın krizi kadar ölümcül ve yıkıcı risk taşıyor. Devletler, 2050’ye kadar net sıfır karbon hedefine ulaşmak için adımlar atmalılar. Eğer eylem planlarını işletirsek kürsel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlandırmak konusunda daha kararlı adım atacağız.
Yeşil Ekonomik büyümeye yatırım yapıldığı ölçüde emisyonların azaltılmasına, temiz hava sağlanmasına ve kaliteli istihdam sağlanmasına da yatırım yapılmış olacağız. Aslında yeşil ekonomi ile salgınları da engellemiş olacağız. İnsanın ve hayvanın sağlığına zarar veren bu büyük endüstriyi daha fazla konuşmalıyız.
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirik hedeflerine ne oldu?
Açlığa Son: Gıda üretimi ve dağıtımı sürecinin sekteye uğramasıyla bu hedef, daha fazla önem kazanmaya başladı.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Evde şiddet gören kadınların artması ile bu alanda daha fazla çalışma yapılmasının önemi artıyor.
İklim Eylemi: Mümkün olan en az zararı almayı hedefleyen ekonomilerin önceliklerinin değişmesi, iklim eylemi hedefini biraz geriletse de hala en büyük sorunumuz iklim yani çevre krizi.
Özetle, kısa vadeli çözümlerin cazibesine kapılmamak gerektiğini, orta ve uzun vadeli hedefleri gerçekleştirmek istiyorsak salgın krizi, iklim krizi ve hayvancılığı beraber ele almamız gerektiğini söylüyorum.
Hayvanın, insanın ve gezegenin sağlığı için, şimdi vegan beslenme!
Paylaş