Paylaş
a. Doymuş (Sature) yağlar: Bitkisel (Hindistan ceviz yağı, palmiye yağı gibi) veya hayvansal (iç yağı, tereyağı gibi) yağlar doymuş yağlara örnek olup genellikle oda sıcaklığında katı şekilde bulunurlar.
b. Doymamış (Unsature) yağlar: Mono-unsature (Tekli doymamış) veya poli-unsature (Çoklu doymamış) yağlar şeklinde olup, mono-unsature yağlara örnekler; zeytinyağı, susam yağı, fındık yağı, poli-unsature yağlara örnekler ise; ayçiçek yağı, kabak çekirdeği yağı sayılabilir. Unsature yağlar genel olarak oda sıcaklığında sıvı şekilde bulunurlar.
c. Trans-yağlar: Besinlerdeki trans-yağların 4/5’i, sıvı yağların kimyasal bir işlem ile katı hale dönüştürülmesi (margarin) ile oluşturulmuş rafine yağlardır. 1/5’i ise et, süt gibi hayvansal besinlerden doğal olarak bulunmaktadır.
Yağların aşırı tüketilmesi obezite riskini arttırdığı gibi rafine trans-yağlar gibi bazı yağ türleri kalp-damar hastalıklarını da tetiklemektedir.
Bazı yağ türleri ile kanser gelişimi arasında ilişki tespit edilmiştir. Özellikle aşırı hayvansal yağlarla beslenme ile meme, kalın barsak, rahim ve prostat kanserleri arasında ilişki olduğuna dair bilimsel veriler vardır. Poli-unsature yağların fazla tüketilmesi ile meme kanseri arasında ilişki belirlenmiştir. Mono-unsature yağlara örnek zeytin yağının bol tüketildiği akdeniz tipi beslenmenin ise meme kanseri riskinin azalttığı görülmüştür. Bu, zeytin yağındaki mono-unsature yağ içeriği ve bunun anti-oksidan (Vücudu hasarlanmaya karşı koruyucu) özelliği ile ilişkili olabilir. Özellikle menapoza girmiş kadınlarda aşırı yağlı beslenme ile oluşan kilo alımının hormonal dengeyi bozduğu ve bunun meme ve rahim kanseri gelişimini tetiklediği düşünülmektedir.
Kalın bağırsak kanserinde, yağların fazla tüketilmesinin kanseri tetikleyici etkisinin; safra salgısını arttırmasına bağlı olduğu düşünülmektedir. Fazla safranın kanser yaptığına dair bir kanıt; safra kesesi alınmış insanlarda barsak kanserinin daha fazla görülmesidir. Safra sıvısı, barsak içinde yağlara bağlanarak onların vücuda emilimini sağlamaktadır. Safra sıvısı, karaciğerden salındıktan sonra safra kesesinde depolanır. Besinler ince bağırsağa girince, safra kesesi kasılıp safrayı salar. Böylece, bağırsak içine gelen besinle safra sıvısı karışmış olur. Bu karışım ise yağların ince bağırsağın son kısmından kolayca emilmesini sağlar. Ancak, safra kesesi alınmış insanlarda karaciğerden salınan safra, safra kesesi olmadığından depolanamadığından sürekli barsak içine salınır, böylece boş bağırsağa temas eden safra sıvısı, barsak içini örten hücrelerde tahrişe neden olup kanser dönüşümünü tetikler.
Prostat kanseri ile özellikle hayvansal kaynaklı sature yağlar arasında ilişki bulunmuştur. Yapılan bir çalışmada, özellikle aşırı yağ içeren tavuk veya balığın derisini tüketenlerde, bu kısmı tüketmeyenlere göre prostat kanseri gelişme riskinin daha fazla olduğu görülmüştür. Yine, yapılan bazı çalışmalarda, hayvansal yağ fazla tüketenlerde prostat kanserinin daha agresif özellik gösterdiği, hızla ileri evreye geçtiği belirlenmiştir.
Tüm bu bulguların ışığında, kanser olmamak adına ne tür yağı ne miktarda tükettiğimize dikkat etmemiz gerekmektedir. Hepinize sağlık ve mutlu günler dileklerimle.
Tıbbı Onkoloji, İç Hastalıkları Uzmanı ve Fitoterapist Prof. Dr. Hakan Karagöl
Paylaş