Paylaş
- ”Hayvanlar bir gün kendi aralarında sohbet ederken, Manda ortaya bir soru atar. “Kimin daha çok çocuğu olur? "Bu soru üzerine her kafadan değişik sesler yükselmeye başlar. Bir zaman sonra bakarlar ki sonuca ulaşamıyorlar, Baykuş, bir öneri getirir. “Ormanlar kralı aslana gidip danışalım" der. Kralın huzuruna çıkınca, “senin en fazla kaç çocuğun olur? " diye sorarlar. Aslan mağrur bir edayla “Bir, fakat benimki aslan olur. "der.
- ”Yıl 2006 ve ben, … … Derneğine gittim. Başkana mesleğimi tanıttıktan sonra, bir grup lise öğrencisinin güçlü ve zayıf yanlarını tanımalarına yardım eden, aynı zamanda bu hizmetin üç yıl sonra üzerilerindeki yaşamsal etkilerini ölçebileceğimiz bir eğitim paketinin taslak projesini sundum. Kendimce nitelikli ve özgün bulduğum bu tasarımın hayata geçmesi için eğitim kurulunun toplantılarına katılır oldum. Cezp edici bir proje olması nedeninle hemen ayda bir kez olmak koşuluyla kollar sıvandı. On beş kadar öğrenci benimle buluşmak üzere ay sonlarını iple çeker oldu. Ama gel gelelim her etkinlik sonrası dernek toplantılarında değerlendirmeler yapıldıkça karmaşık olmayan proje, ekip lideri sayesinde arapsaçına dönüyordu. Daha kötüsü toplantı zamanları artık benim ayaklarım derneğe geri, geri gider oldu.”
Politik sahnede neler oluyor?
- ” Ali barışsever bir insandı. Ancak ekibi içersinde bir süredir devam eden savaşa, iç hesaplaşmalara canı fena halde sıkıldığı gibi gerçekleştirmesi gereken projeye karşı duyduğu coşkusu da giderek azalmaktaydı. Buna son verebilmek için zaman, zaman takıma barış çağrıları yapsa da umduğunu bir türlü bulamıyordu. Ne zaman çalışanlardan belli bir yönde anlaşmalarını istese, sanki sözleri bir saldırı çağrısı gibi tam tersi oluyordu. Gruplardan biri bir plan oluşturuyor, diğeri de bu planı yerle bir ediyordu. Başka biri ortaya bir başka fikir atıyor, sonra herkes bu fikri mahvetmek için bunun üzerine atlıyordu. Ne yapılacağına karar verildiğinde, bu sadece geçici bir ateşkes anlamına geliyordu. Daha sonrasındaysa, “esir alma öldür” politikası güdüp muharebe başlatılıyordu. Taraflar bir anlaşmaya varana kadar Ali’de tükenmiş oluyordu.
Yine bir toplantı sonrası kendi kendine “Bu projenin selameti için bütünlük ve uyum içersinde, bir birini tamamlayan haller içersinde kalabilsek …” düşünceleri arasında var olan duruma kökten çözüm bulmak üzere konuya odakladı. Bu savaşa nasıl bir son verilebilirdi? Acaba tartışmalara bir zaman sınırı mı koymalımıydı? Yada bir grubun tarafını mı tutmalıydı? Yoksa tüm kararları kendimi vermeliydi? Ne de olsa, böyle zıvanadan çıkan çatışmaların bir değeri olamazdı, yoksa olabilir miydi?
Ekibi yönetme konusunda değişik bir yönteme ihtiyacı olduğunu fark etti. Ama o günkü koşullara uygun doğru yöntem, doğru eylem adımları hangisiydi. Grubun kendi çatışmalarını çözmeyi öğrenmesi için onlara zaman mı vermeliydi? Belki durumlar karşısında hızlı kararlar alması tatsız olayların dallanıp budaklanmasına engel olabilirdi. Grupları yeniden düzenlese nasıl olurdu? Ödüllendirme sistemlerini mi yeniden gözden geçirmeliydi?”
Stratejik düşünceyle ittifak halleri oluşturmak için nitelikli bir dönüşüm nasıl gerçekleşir?
Kimliklerle, insani değerlerin çatıştığı arenanın göbeğinde kalmak büyük bir şanstır. Neden mi? Kaptanın, kendini tanımasında, zihinsel dizginlerini eline almasında, öngörüsünün genişlemesinde… İçsel ve dışsal gelişimine yardım edecek, tekâmül sürecindeki erdemlerini, onurunu gün yüzüne çıkaracak, kariyerinde onu belki bir belki iki, üç basamak yukarıya taşıyacak bu oyun ona ilahi bir armağandır da ondan.
“Kervan yolda düzülür” sözü, marifetlerin gösterildiği er meydanıysa, liderliğe soyunan kişiyi olağanüstü nice deneyimler bekler. Yol boyunca, hedefe ulaşana kadar kişisel meziyetlerini kullanırken yeni, yeni keşfettiği becerilerinin farkına varır. Böylesi özelliklerini yerli yerince kullanmayı öğrenene kadar kervan bir süreliğine konaklasın denilebilir mi? Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Zira evren durmayan bir akış içindedir.
Peki, liderin bu yolculuğunu kendine kolaylaştıracak çevresi midir? Hayır, yine kendisidir. Onun içindir ki olabildiğince “anlayışını esnetmenin” yollarını aramalıdır. Neden mi? Dönüşümü başlatan anlayıştaki derinliğin ta kendisidir. En önemli bu birinci adımın dışında rakiplerinden ayıran, onu özel yapan şey nedir? Onu projenin şefi, koçu, lideri… Olmasını sağlayan olgu nedir?
Her an olabildiğince uyanık olması farkındalık demekse, becerilerini kararlı ve disiplinli bir şekilde etkili kullanmasıysa bir yetkinliktir ki buda ikinci önemli adımıdır. Attığı her adım dikkat ister. Çünkü her alanda sözlerinin, davranışlarının sorumluluğunu bir kez almıştır. “Aman canım bu günde şöyle oluversin” deme lüksü yoktur. İşte bu noktada sakin, öz güveli ve dengeli duruşu devreye girer. Ardı sıraysa üçüncü önemli adımı, karakteristik özelliklerini, değerlerini bilinçli bir şekilde kimliklerine uyarlamak kalır. Bu basamak kaptanı ustalığa taşımakla kalmaz, güzergâhtaki ilerleyişinde kendine has manevralar yaptıkça onu ustaların ustası olması için içteki itici gücünü devreye sokar. Heyecan ve coşku liderin kendine has tarzını kullanmasına izin verir. Yolculuk iyiden iyiye keyifli hale gelince; Yaratıcılığı, muhteşem öngörüsü, yedinci hissi artık devrededir.
Nitelikli dönüşüm kendi içinde dürüstlüğü, içtenliği, hoşgörüyü barındırdığından lider, etkileşim halinde olduğu çevresiyle güven, ittifak, politik ve anlayış köprülerini kurar veya yansıtır. Buda demektir ki uzlaşı kültürünün dört bir tarafa yayılmasıdır. İçinde bulunduğu basamakta, pür dikkatini hortlamaya çalışan manasız düşüncelerine, duygularına, tavırlarına kızgınlık, öfke, bencillik sızmasına olabildiğince izin vermemeye çalışır. Dahası çevresine karşı direnç duvarı örmemek için yüksek sabrını devreye sokar.
Böylelikle onca patırtı, gürültü arasından olayın özünü görme, bütünden bakabilme becerisi gelişir. Bu noktada zihin olabildiğince duru olacağından, aklıselim olmak daha bir kolaylaşır. Artık zincirin halkaları misali aklın dinamikleri kendiliğinden birer, birer kaynaşırken, bütünlük içersinde üretimin tadına varılır. İradenin özgür kalışıyla da gittikçe sağlıklı kararlar alması kolaylaşır. Zihnin bu halini daim kılabilmek içinse liderin kendince geliştirdiği bazı teknikleri yada derin düşünme (meditasyon), nefes, dualar, olumlama cümleleri yaşamsal tüm alanlarında ona yardımcı olacaktır.
Bir zaman sonra toplantılarda yada gelişen olağanüstü durumlarda lider, tıpkı araba kullanır gibi kaçıncı viteste yol alması gerekiyorsa koşullara uygun “liderlik tarzlarından” birini projenin selameti için seçer. “Zorlayıcı, Otoriter, Bağlı, Hız Belirleyici, Demokratik, Koç” gibi hangi başlıktaki özellikler şartlara uygunsa zaman kaybetmeden uygulamaya geçer.
Lider örgüt içersinde nelere karşı uyanık olmalıdır?
Topluluk içindeki engelleyici ve ön açıcı düşünceleri iyi bilmek:
Gereksinim duyulan kaynaklara ulaşmayı engelleyen, direnen, desteklemeyen, arkasında olmayan kişileri tanımak için lider kedine gereken zamanı ayırmalıdır. Bu eylem zaman kaybı gibi algılansa da istenilen sonuca ulaşmada kaptana çok önemli üstünlük kazandırır. Çünkü projeyi tehdit olarak gören kilit konumundaki insanları politik yaklaşımla yanına çekmeye çalışmakla işleyişteki akış artar. Böylelikle grup içindeki aykırı sesler korunmuş olur. Zira onlar, süreç içerside yeni ve daha iyi fikirlerin ortaya çıkmasında “esin” kaynağıdır.
Geniş bir koalisyon oluşturma:
Etkin bir liderin, bir vizyonerin natıkası kuvvetli, ikna gücü yüksek bir iletişimcidir. Ayrıca projeye bağlı olan çalışanların ve işbirliği içersinde bulunan paydaşların söylediklerinin ötesindeki söylenemeyen sözcükleri görmesi içinde iyi derecede dinleyicidir.
Önemli rollere atanacak kişilerin seçimi:
Kilit konumundaki insanların seçiminde, davranış kalıpları hakkında fikir sahibi olmak liderin işlerini kolaylaştırır. “Nasreddin Hoca tarlasında çalışırken oradan geçmekte olan birisi sormuş. “Bey amca! Buradan köye kaç saatte varırım?” Hoca, bu soruya “hele biraz daha yol al bakayım” diye karşılık vermiş. Adam aynı soruyu üç kere tekrarlamış, fakat hep aynı cevabı alınca yoluna devam etmiş. Biraz yürüdükten sonra arkadan Hoca’nın “Evlat gel, gel!” dediğini işitmiş. Bunun üzerine adam Hocanın yanına gelince, “sen tam üç saatte oraya varırsın “ demiş. Adam sinirli bir şekilde “ Be bey amca madem biliyordun şunu baştan söylesene” deyince Hoca, “iyide, ben senin nasıl yürüdüğünü nereden bilebilirim ki …” diye yanıt vermiş.
Yerine göre küçük yada büyük adımlar atma:
Eğer aynı anda birden fazla büyük değişiklik gerçekleştiriliyorsa teknik yada politik engeller çıkabilir. Ancak başarılı küçük değişiklikler bile, sizin doğru yolda olduğunuzun gösterdiği gibi ekibi yolda tutar. Vizyonun gerçekleşmesi için atılan her adım artı olarak değerlendirilmelidir.
Değişime karşı dirençle karşılaşmaya hazır olma:
Çoğu insan çalışmalarının kendilerini daha iyiye götüreceğini bilse bile, değişimi sevmez. Bu değişim korkusunu yok saymaktansa onunla yüzleşmesi ve başa çıkması için fırsatlar yaratılmalıdır. Olumsuz tepki bir reddedişse, olumlu tepki bir kabullenme olacağından daha yüksek bir algı düzeyi gerçekleşir. Olayları nasıl gördüğünü fark ettirilir. Birer sorun mu, yoksa birer armağan mıdır? “Hayatımda pek çok sorun vardı ve çoğu asla var olmadı.” Der Mark Twain.
Başarıları takdir etme ve kutlama:
Büyük, küçük kutlamalar(özellikle sözler), hevesle sahiplenilen sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirmeye neden olur.
Örgütü, paydaşları projenin akıbeti için sürekli bilgilendirme:
Takım kat edilen mesafeyi yada çıkan sorunlar hakkında bilgilendirilmek ister. Bu çerçevede son durumla ilgili sürekli haberdar etmede adil, nazik, kibar olmakla; Çıkacak olası sorunlara karşı ekibin önceden tedbir aldıkları gözlenir.
Vizyona sadık kalma
Atatürk’ün onca başarılarının altında yatan en güçlü ilkelerinden biri bana göre “ben hayatımın hiçbir anında karamsarlık nedir tanımadım” ilkesidir. Ben bu satırları her okuyuşumda iradeni gücünü ve büyüklüğünü duyumsarım. Bu anlayış çerçevesinden bakıldığında, kaptanın haritaya inanması, cesareti, kararlılığı, adanmışlığı, sadakati hem projenin keyifli ilerlemesine, hem de gruptaki herkesin kendi geleceklerini inşa etmelerinde esin kaynağı olur.
Sevgilerimle
Paylaş