Paylaş
Böylesi bir alt başlık zihnimden geçerken kendime sordum. “Okurların için şimdiye kadar kaleme aldığın konularda genel amacın neydi? “ Cevap hızlı bir şekilde geldi. “ Değerli okurlarım, sizin yolculuğunuzun bu döneminde, yaşamınız ve kişisel amaçlarınız üzerine kendinizle yapacağınız derin bir sohbete davet etmekti. Yaşamı kolaylaştıran gerçek hikâyeler eşliğinde, çözüm odaklı koçluk disiplininin bazı uygulamalarından esinlenmeniz için sizi davet etmekti. İşte şu an yeni bir başlık doğdu.
“Başarı” benim kalemimden özelleşmiş bilgi olarak sizin için derlendi. Zevkle okumanız dileğiyle”.
“Büyük Chicago yangınının sabahı bir grup tüccar State Caddesi’nde durup dükkânlarından tüten dumanlara acı içinde bakakaldılar. Şok dalgasını üzerlerinden atar gibi olunca bir toplantı düzenlediler. Dükkânlarını yeniden mi yapacaklardı, yoksa ülkenin daha fazla ümit vaat eden başka bölgelerine mi göç edeceklerdi. Bir kişi dışında herkes Chicago’yu terk etme kararı aldı. Marshall Field’se, arkadaşlarına iş yerinin enkazını işaret ederek; “Beyler, kaç kere yanarsa yansın burada dünyanın en büyük mağazasını açacağım” dedi. Dediğini de yaptı. Bugün hala insanlığa hizmet vermesine neden olan bu mağaza neredeyse yüzyıl öncesi yeniden inşa edildi. Dahası 1906'da Marshall Field öldüğünde, günümüzün parasıyla 66 milyar dolarlık bir servetin sahibiydi. Aynı zamanda Şikago Üniversitesi'nin kurucu ortağıydı.“
Field’in o gün aklından geçenleri, geleceğe dair muradını, niyetini tam olarak bilmesem de, zihnindeki o olağanüstü düşüncesi ümit değildi! Dilek hiç değildi! Her şeye üstün gelen güçlü bir arzuydu. Ama insan yine merak etmeden duramıyor. Böylesi tutkulu bir istenç olunca geleceğin kasvetli görüntüsü onu korkutmadı, aksine meydan okudu. Peki, bu meydan okuyuşu kimeydi? Bu gerçek başarı öyküsünün sahibi Marshall Field, her şeyin yerle bir olduğu anda arkadaşlarının kolay yol seçmesine karşın böylesine çılgınca karar almasını sağlayan içsel gücün kaynağı nereye dayanıyordu? O denli yıkıntıların içersinden yenide doğuşunun ardındaki zihinsel mimarları kimlerdi? Bu soruların yanıtını bulmada bana yardımcı olacak güçlü, rehber misali bir soruya da konuyu açalım.
Güçlü arzuları adım adım başarıya taşıyan dışsal etkenler ve içsel dinamikler nelerdir?
“Zihnin, doğası gereği hiçbir sınırlaması yoktur. Ancak insanın ona tanıttıkları ve koyduğu sınırlar çerçevesinde çalışır.” Uzmanların keşfi sonucunda öğrenilen bu değerli bilgi unutulmadığı sürece nice başarılar kaçınılmaz olur. Öyleyse dönüp kendimize sormalı; “Başarı benim için ne ifade ediyor? Başarmak kelimesinin zihnimdeki anlamı ne? “Başarmak” bir şeye benzeyecek olsa bu ne olurdu? …” Benzer sorularla bilinçlenme, farkında olma hali yaşanır ki bu görünen dünyada işlerin yolunda akıp gitmesi için çok büyük bir kolaylıktır. Neden mi?
“Özü sözü bir olma” deyimindeki gibi düşüncelerde ve davranışlarda çelişkiye düşmeme hali insan için büyük bir ferahlıksa, “başarmak” kelimesini iç ve dış dünyadaki anlayışta farklılık göstermeyen duruma getirmede, aynı hat üzerinde yol almalarını sağlama geleceğimiz, kaderimiz için hayatı bilerek yaşama stratejisi için önemlidir.
Yaşama bu pencereden bakıldığında, ilhamları, fırsatları görme kolaylaşır. Üstelik niyet başarılı olmaksa ilhamlar, fırsatlar çok değerlidir ve hemen kullanılmayı ister. Niye? Her zaman uygun şartlar oluşmadığından üstelik fırsatlar bekletilmekten hoşlanmazlar. Öyleyse bilerek yaşamada ve kariyer yolculuğunda bizi yolda tutacak ateşleyici, güçlü, tutkulu bir arzuya ihtiyaç olsa da İçsel dinamiklerin en başında yer alan bireysel ilkeler olmazsa olmazlardandır.
OLMAZSA OLMAZ İLKELER; “Neyin peşindeysen o senin” der Mevlana, bu cümle beni etkisi altına aldığından en güçlü rehberimdir. Yaşamsal ilkelerimi bu doğrultuda bana uygun olacak şekilde beş sene öce düzenlediğimde ortaya; “a) iyilikleri, güzellikleri kendine çekme, b) işlerini kolaylaştıran yolları gör, c) yolda ilerlerken daima “gönül al” dedim. Ya sizinkiler ne? Neyin peşinden koşuyorsunuz?
ARZU;
İnsanın yaşamında korkusuzluk hat safhaya ulaştığında bilinmeli ki bir şeyler canına tak etmiştir. O günlerde, gayriihtiyarî “yetti be” gibi benzer cümleler dışarıya doğru savruluyorsa, sırayla diğer benlikleriyle tanışmaya başlandığı kriz anları ortaya çıkıyor demektir. İşte insanın kendine ve dünyaya meydan okuyuşu başlamıştır. Böylesi anlarda ruhun harekete geçmesi adına güdüsel düşler, hayaller zihinde beliriverir. Hele de zihin uyanıksa ilham perileri bireyin hayrına olan ve tutkuyla peşinden gidecek görüntülerin doğmasına neden olur. Dikkat! Hele de görüntünün gerçek olacağına dair kuvvetli bir inanç ve hissediş yürekte yerini aldıysa, güçlü bir arzu doğuyordur. Hayaller, arzu tarafından somut eylemlere dönüştürüldüğündeyse gerçek olur. Başarıyla sonuçlanan bu yolculukta arzunun sürdürülebilirliğiyse önem arz eder.
a)Zihinde, arzu edilen hedefin net ve son halinin resmi kişi tarafından beğenilen bir alan üzerine( kâğıt, duvar üzerine renkli kalemlerle resmetme, kumaş üzerine işleme, toprak üzerine çakıl taşlarıyla resmetme…) kendi elleriyle ve de kendine özgün resmetmesi etkilidir.
b)Arzu duyulan hedefe karşın nelerden feragat (evrenin yasası: hiçbir bedel ödenmeden bir şeye sahip olunmaz) edilecek tam olarak karar verilmelidir. Risk almada cesaretli olma zamanıdır.
c) Arzulanan hedefin son hali zihinde hareketli bir imgeleme yapılırsa; Sabahın seher vakti veya uykuya geçmeden az öce düzenli bir şekilde pozitif bir enerjiyle yeniden yeniden hatırlanırsa, nihai nokta kendini fiziksel eş değerine dönüştürmek için harekete geçer. Nasıl mı? Yaratıcı beyin, imgeleme sırasında yaşanılan duygunun etkisiyle zihindeki bu görüntünün gerçekleştiğine inanır. Bu inancı çimento gibi sağlamlaştırmadaysa, olumlama cümlesi ya da gökyüzüne açılan ellerle edilen dua tamamlar. Tıpkı pastanın üzerine sürülen krema gibidir. Artık güçlü bir arzuyla dönüşü olmaya yola girilmiştir.
d) Ve bu yolculuğun tek şartı tüm geri çekilme kaynaklarının kesilmesidir. Yani hiçbir kimseden yardım gelmeyecekmiş gibi sabırla hedef için çalışılmalıdır. Tıpkı ulu önder Atatürk’ün Çanakkale savaşı sırasında, “ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum”, ya da Sakar’ya Meydan Muharebesinde, “Her karış toprak vatandaş kanı ile sulanmadıkça terk edilmeyecek” , bir başka stratejik ve politik düzeydeki emrini de otuz ağustos Başkumandanlık M. M. , “ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” seslenişiyle şartların ve ihtiyaçların gerektirdiği kararlar almasıyla, hem kendine hem de askeri birlikler üzerinde büyük bir cesaret, ilkelere bağlılık, güven duygusuyla açığa çıkan kazanma arzusuyla gücünü koruduğudur.
KİBİRDEN UZAK OLMA, DUYGUSAL OLGUNLUĞUN KAPILARINI ARALAMA;
İçinde bulunulan imkânlara göre mi, yoksa arzu edilen ve de duygusal olgunluğa kolayca ulaştıracak ilkeler çerçevesinde mi yaşamak isteniliyor? Tercih zamanıysa, “öyle yaşarsam öyle düşünmeye başlarım ve şimdikinden çok farklı bir kişiliğe sahip olurum. Yeterince çalışamam ve üretemem” diyor. Sade yaşamı seçen Bill Gates,
GÖRÜNMEYEN DANIŞMANLAR;
Hedefe gidilen yolda yılgınlık baş gösterdiği anlarda içsel motivasyon süreci ve hedefi hatırlatır ve insanı yüreklendiren cümleyi tekrarlamaya geçer. “Başarmak zorundasın” , “ mutlaka yapmalısın”, “başarabilirsin”, “başarılı olursan coşkun ve mutluluğun artar”, “ bir dene bakalım sonuç ne olacak?”, ”kaybedecek bir şeyin yok”, … Der. Kişilere göre değişkenlik gösteren bu veya buna benzer cümleler bizi yüreklendiren iç sesimiz olur. Siz en çok hangi cümleyi kullanmaktasınız?
İkincisiyse; Bütün başarıların başlangıç noktası “arzuysa” bitiş noktası anlayış – kendini ve başkalarını tanıma ve anlamadır. Bunun içinse şuurlaşma önem arz eder. İnsanın bilinç seviyelerinde bir üst basamağa çıkmasıysa spiritüel (manevi) yasaları tanımak ve yaşamında uygulamaya koymakla orantılıdır.
Üçüncüsüyse; Varlığımızın bu âlemde her şeye gücü yeter, yetmesine ama baht ve kısmet açıklığı, şanslı olması önemlidir. Atasözümüz çok güzel anlatır. “vermeyince mabut neylesin Mahmut” Arzu edilen başarı, fiziksel eş değerine çevrilirken şansa çok ihtiyaç olduğudur. Allah, “Yürü ya kulum dediğinde”, içsel gelişim dışsal eyleme döner. Dileğim, “bütünün ve bizim hayrımıza Hüda’m sağlıklı, hayırlı, bereketli, kısmetli şanslı ömürler versin. Âmin.”
PLAN VE EYLEM BASAMAKLARI;
“Ne yapabiliyorsan ve neyi hayal ediyorsan ona başla. Başlangıçta her ne kadar hoyrat olsa da adımlar, kararlı bir cesaret, içindeki deha, güç ve sihri sana sunar.” (Murray)
Tek ve basit gerçek şu ki, “en kötü karar, kararsızlıktan çok daha iyi olduğundan” ilk adımı atıp, istikrarlı bir şekilde diğerlerini günü geldikçe uygulamaya koymalıdır. Zira başarısızlık, ertelemeyi ve mazereti kabul etmez. Ancak yolda ilerlerken şartlar doğrultusunda planlarda değişiklikler olabilir bunun için esnek olmak işleri kolaylaştırır. Yollar farklılık gösterse de unutulmaması gereken şey nihai hedeftir.
ÖNCELİKLERİ BELİRLEME VE ZAMAN YÖNETİMİ;
Arzu edilen hedef için yaklaşık bir tarih belirlenmelidir. Ama her şeyde olduğu gibi içinde bulunulan şartların ekolojisi önem arz eder. O nedenledir ki kendisi, aile ve iş hayatı, sosyalleşmesi, üreticiliği dengede kalabilmek için öncelikleri belirleme işlerini kolaylaştırdığı gibi risk ve zaman yönetimi için zihinsel hazırlanmasıyla da ruhsal rahatlamayı artırır.
KENDİNDEN AKILLI KİMSELERİ ÇEVRESİNE TOPLAMA;
Salt zekâ tek başına anlamsız olduğu bir gerçek, oysa bir beyin takımının gücüyle umut her daim canlı kaldığı gibi zekâ, deneyim, bilgi ve ruhsal gücün bütünlüğü, farklılığı uyum ve iş birliği ve de başarı için en önemli kolaylaştırıcılardandır.
TAKIM İÇİNDEKİ HERKES EŞİT DEĞERLİ;
Birlikte yol arkadaşlığı yapılan kişiler eşit değere sahip olunduğunu kişi unutmamalıdır. Arzu edilen düşe, hayale, hedefe, başarıya ulaşma takım işidir. Var olan o bütünlük içinde bir uyumsuzluk olduğu an durup, kendine “şimdi ne oldu? Acaba onu / onları tatmin edemedim mi?” … Kendine dönüp bir öz eleştiri yapması takımdaki uyumu güçlendirir. İletişimdeyse yumuşatıcıları kullanmak takımın motivasyonu yükseltir.
GELİŞMELER NASIL GİDİYOR?
Başarı üzerine farklı görüşleri dinlemek, okumak, gündemi takip etme, farklılıkları görmede bilişim dünyasından faydalanma zihinsel rahatlatmayı, önü görmede etkileyicidir. Emerso’nun başarı üzerine söylediği gibi, “sık ve çok gülme, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanma, açık eleştirilere memnuniyet duyma ve yalancı arkadaşların sahte davranışlarına sabretme, güzelliği takdir etme diğerlerindeki en iyiyi fark etmek. Dünyayı sağlıklı bir çocukla güzel bir bahçeyle veya iyileştirilmiş sosyal bir durumla daha iyi bir yer olarak bırakmak, siz orada var olduğunuz için birisinin daha rahat nefes alarak yaşadığını bilmek işte bu başarı demektir.”
BAŞARMANIN EN ÖNEMLİ KURALI ODAKLANMA;
İnsanın doğasında var olan kolaya kaçma, o an için hedefinden daha cazip gibi görünen noktaya sapma ya da yılgınlık başladığında oyalanma başarının düşmanları sayılır. O nedenle hedefe başarılı bir şekilde ulaşma güçlü bir şekilde arzulanıyorsa, onu odakta tutmanın yollarını özgünce bulmak önemlidir. Odakta tutma kadar önemli olan diğer konuysa insanın, nasıl bir başarıya imza atmak istediğidir. Yeter ki ne istediğine dair zihninde net ve tam bir görüntü oluşsun. Bu görüntülerin ortaya çıkmasını da kolaylaştırıcı yöntemler vardır. Bunlardan bir tanesi ve bana göre oldukça etkili olduğunu düşündüğüm, Erickson koçluğundaki şu uygulamadır. Burada amaç sizin için geçerli gerçek niyeti, yaşam gayenizi, hedefi, başarılı olunacak noktayı görmektir. Sonunda söylediklerinize siz bile şaşıracaksınız.
Ama uygulamaya geçmeden önce duyu organları dış dünyaya kapatarak kendinize odaklanın lütfen;
“Varsayalım sizin tamda istediğiniz fiziksel özelliklere sahip, geleceği ( beş yıl sonrası) gösteren bir boy aynasına sahipsiniz. Şu anda aynanız, huzur bulduğunuz köşede yüzünüzü ona çevirmeniz için hazır bekliyor. Yüzünüzü ona çevirmeden önce “işte yaşamak bu” dedirten derin, derin karnınızdan birkaç kez güçlü nefesler alınız. Yavaşça yüzünüzü ona doğru döndürünüz. Orada sizi heyecanlandıran, size dair bir görüntü oluştu, ne görüyorsunuz? Görüntüyü tanımlar mısınız?
Çevrenizde neler var? Sizin üzerinizde neler var? Hangi renkler hâkim? Orada ne yapmaktasınız? Orada kendinize yarattığınız faydalar neler? Çevrenizdekilere nasıl faydalı oluyorsunuz? Paydaşlarınız sizin için neler söylüyor? Yaşamları nasıl etkileniyor? Böylesi bir geleceğe sahip olma size neler hissettirdi? Gelecekteki sen, şu andan itibaren senden neler yapmanı istiyor? Sorun bakalım bu yolculuğu kararlı bir şekilde nasıl sürdürebilirmişsiniz? Bunun için fedakârlık yapmaya değer mi? Şu anda neler hissediyorsunuz?
Bana sadece geleceğiniz, kaderiniz, bahtınız hayırlı uğurlu olsun, şansınız bol olsun demek düşer.
Paylaş