Paylaş
Tasarım süreciniz nasıl başladı?
Çocukluktan beri var olan bir iç güdü ile Koç Üniversitesi’nde okuduğum yıllarda hobi olarak keçe ile teknoloji aksesuarları yapmaya başladım. Talepler neticesinde bu hobi ticarete dönüşmeye başladı ve İşletme bölümünden mezun olurken bu alanda ilerlemek ve kendi markamı kurmak istediğimi fark ettim. Böylece Londra’da Istituto Marangoni’de Moda ve Lüks Marka Yönetimi master programına başvurdum. Master sürecinde birçok global marka ile çalışma fırsatım oldu ve daha çok deri markalarına yöneldim. Master tezimi ise Türkiye’deki deri sektörü üzerine yazdım. Türkiye’ye döndükten sonra Türkiye’nin önemli deri markalarından birinde pazarlama bölümünde stajımı tamamladım. Aynı süreçte de Vakko Esmod Moda Akademisi’nde çanta tasarımı eğitimi aldım ve tasarım sürecim başlamış oldu. Bloomsbury’nin ilk koleksiyonu da bu süreçte ortaya çıktı.
Tasarımlarınızda hangi değerleri ön planda tutuyorsunuz? İlham kaynağınız nedir?
Bloomsbury markamızın misyonu yüksek kaliteli deri kullanarak, ustalık gerektiren el işçiliği ile fonksiyonelliği ön planda tutan, kalite ve şıklıktan ödün vermeyen tasarımlar ile sektörde farklılık yaratmak. En büyük ilham kaynağım kadınlar ve onların hayatını kolaylaştırabilecek dokunuşlar. Tasarımlarımda günlük hayatın ve sanatın etkisi de büyük. İlk koleksiyonumuz olan Bloomsbury Signature Koleksiyonu Londra’da yaşarken, etrafımda gözlemlediğim kadınların birden fazla çanta taşıması ve bunların çoğunun da modaya uygun olmaması beni yeni bir tasarıma götürdü. Bu süreç koleksiyonumuzdaki en fonksiyonel ürün olan Bloomsbury Signature Tote Bag’in ortaya çıkmasını sağladı. Yüzde yüz gerçek deri ile üretilen kaliteden ve şıklıktan ödün vermeden detayların düşünüldüğü fonksiyonel tasarımıyla kullanıcının hayatını kolaylaştıran bir çanta. Detaylı anlatmak gerekirse kullanıcının, kahvesini koyacağı bölmeden, cep aynasına, kalemliğine, kartlığına, bilgisayarı için geniş iç hacmine ve anahtarını çantasında aramadan kolaylıkla bulabileceği tasarıma sahip bir çanta.. Özetle kadınların hayatını güzelleştiren ve kolaylaştırabilecek her şey ilham kaynağım olabiliyor.
Markanızı yaratırken bu noktaya geleceğinizi düşünüyor muydunuz? Hedefleriniz neler?
Markamızı oluştururken tek bildiğim uzun ve keyifli bir yolculuğa başladığım ve hayallerimin peşinden gittiğim için mutlu oluşumdu, hala da 1.5 senelik bir marka olarak yolun başındayız fakat şimdiye kadar yaptığımız işlerden de çok mutlu bir şekilde verim alarak ilerliyoruz. Şuan dolaylı ihracat ve aynı zamanda mikro ihracat yapan bir markayız. Hedefimiz bu ölçüyü daha ileriye taşımak ve global pazarda adını duyuran bir Türk markası olmak.
Koleksiyonlarınızın oluşum sürecini anlatır mısınız?
Bloomsbury markamızın tüm koleksiyonlarının oluşum aşamalarına sürdürülebilirlik temelleri ile adım atıyoruz. Markamızın değerlerinden biri olan kaliteli, etik ve doğal materyallerle zamansız parçalar üreterek uzun süreli kullanım sağlamak asıl amacımız. Bununla birlikte her koleksiyonumuz sınırlı sayıda üreterek fazla üretimi engellemiş oluyoruz.
Üretimde kadın çalışanların ekonomik kalkınmalarına destek oluyorsunuz. Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Bir kadın girişimci markası olarak, farklı alanlarda beraber çalışmamız gereken sektörlerde pozitif ayrımcılık yapıyoruz denebilir. Ülkemizde kadın girişimcileri destekleyen ve onlarla iş birliği halinde olan tüm markaları gönülden tebrik ediyoruz biz de bu alanda üretimden satış sonrasına kadar elimizden gelen desteği kadın girişimcilerimiz için veriyoruz.
Türkiye’de sepet örmeciliği yapan kadınlara nasıl ulaştınız?
Yaz sezonuna özel olarak tasarladığımız Amalfi Coast Kapsül Koleksiyonu’nda Bali’den gelen bambuların örülerek çanta haline gelmesi aşamasında Türk zanaatkar kadınların mükemmel el işçiliği ile oluşturduğumuz koleksiyonun değeri bizim için çok başka. Koleksiyon henüz Ar-Ge aşamasında iken tesadüf eseri yollarımız kesişti ve iki yazdır çalışmaya devam ediyoruz.
Kendi işini yapmak isteyen genç girişimcilere önerileriniz nelerdir?
Kendi deneyimlerimden yola çıkarak verebileceğim en önemli tavsiye konfor alanlarından çıkarak kendilerini geliştirmeye her zaman açık olmalarıdır. İlerleyecekleri alanda uzmanlaşmaya zaman harcamak işe başlamadan önce ön hazırlık için çok değerlidir. Yeni girişimlerde pes etmeden sürekliliği sağlamak gerekir. İş dünyasında challenge dediğimiz her durum doğru yönetildiğinde bizleri bir adım ileri taşıyacaktır. Kendi işini yapan ve bundan mutluluk duyan girişimciler yorulmak nedir pek bilmezler. Bu süreçte sosyal hayattan kopmamaları da onlara tavsiyem olacaktır, hangi sektörde olurlarsa olsunlar network mutlaka olması gereken en önemli değerlerden biridir.
Paylaş