Paylaş
Nörobilim der ki; insan beyni sinir yapılarında belirgin anatomik ve fizyolojik farklılıkları ile cinsiyete bağlı bir organdır.
Cinsiyete bağlı olan beyindeki farklılıkların, her iki cinsiyette biri diğerine göre daha iyi, daha doğru gibi anlamlara gelmemesi gerekir. Yadsınamaz bir gerçek vardır ki, farklılıklar; üstünlükten çok duyular, davranışlar ve bilişsel özelliklerin çeşitliliğini sağlar.
Beyin cinsiyete göre nasıl ve nerede farklılaşır ve bu farklılıkların içgörü, psikolojik ve bilişsel alanlardaki potansiyel itici gücü nedir? Sorusunun cevabını bulmak için çok sayıda birbiri ile tutarlı veya tartışmalı olabilen çalışmalar yapılmış ve yapılmaya devam edecektir...
Aslında “Kadın olmak” nasıl tanımlanır sorusuna verilen cevapların, tanımlamaların farklı özellikleri ve çeşitliliği tüm bu araştırmalara, bilimsel çalışmalara rağmen kaçınılmazdır.
Kadın olmayı, biyolojik olarak sadece XX kromozomuna sahip olmaktır diye tanımlayabilir miyiz? Ya da anne olmak, eş olmak, doğurganlık gibi özellikler ile tanımlamak yeterli midir?
Kromozomal özellikler farklı mozaiklere de sahip olabilir ve bu mozaikler ile ilgili fantastik açıklamalar yapmak çok da kolay değildir. Bu nedenle biyolojik olarak sahip olduğumuz 23 çift kromozomdan birinde cinsiyet kromozomu bulunsa da var olan mozaiklerden dolayı tek tip erkek veya kadın cinsiyet yoktur.
Cinsiyet bilindiği gibi biyolojik bir süreçtir. Ve bu biyolojik sürecin yarattığı bedensel farklılıklardan gelen tanımlamalardan çok nörobilim alanındaki çalışmalar ve açıklanan veriler daha çok ilgi görmektedir.
Kadın cinsiyetin kromozomal patterni, daha kompleks ve değişken hormonal özellikleri ile mensturasyon, gebelik ve laktasyon gibi çok önemli fizyolojik fonksiyonlara sahip olması duygu, düşünce ve davranışlarda haklı olarak kendisini üstün hissetmesini sağlar. Doğurganlık özelliği ile kadın yeni başlangıçlar, yeni eylemlere geçebilme kapasitesine sahiptir. Ve bu özellikler ile kadının varlığı, en önemli ve en değerli yaşamsal zorunluluktur!
Kadın cinsiyetine ait görünen aile, anne, eş, cinsellik, iş gücü gibi özellikler yüzyıllar içinde kadınlara gerek felsefe gerekse bilim dünyasında zahmetli süreçler yaşatmış olsa da günümüzde cinsiyeti tartışırken sadece biyolojik özelliğe göre değil kadının akıl, zihin ve yaratıcılık özelliklerine bağlı değerlendirmeler yapılmaktadır.
Kadının toplumdaki yeri sadece biyolojik değil aynı zamanda sosyal olarak inşa edilmiş bir süreçtir. Ki bu süreç kadının toplumdaki yerini ve alt yapısını karşı cinsiyet ve toplum yasaları ile belirlemiştir. Ayrıca sosyal toplum olma sürecinde kadın ve erkek farklılığına örnek olan ve zaman zaman işittiğimiz bir cümle vardır. “Son sözü babam söyler, değil mi anne?” ifadesindeki kadının onamlanması çok şeyi anlatır ve düşündürür aslında...
Son yıllarda teknolojik gelişmeler ile beyin bağlantılarının nasıl çalıştıkları konusunda kanıtlı bilgilere ulaşılmıştır. Birçok farklılıklardan bazıları şunlardır;
Kadının sözel yetenekleri iyidir, ince motor koordinasyon ve algısal hız süreçlerinde iyi performans gösterirler, uzun süreli bellekte bilgiyi iyi analiz ederler ve çok işlevselcidirler.
Tüm bu çarpıcı özellikler kadına aile, iş ve sosyal yaşamda farklı bir yaratıcılık kazandırmaktadır. Yenilik ve problem çözmeyi kapsamına alan yaratıcılık özellikleri hayal gücü, detaylı analiz, yeni şeyler üretebilme ve yeni girişimlerin oluşmasını sağlar.
Her iki cinsiyetin birbirine üstün olmadığını ancak farklı özelliklere sahip olduğunu hatırlatarak kadın olmazsa neler olurdu sorusuna verilen bazı cevaplara bakalım;
Kadın olmazsa olmaz!
Olmazsa Olmaz! Kadın.
Not: Bu yazı Ankara'dan Kars'a uzanan bir tren yolculuğu sırasında, bir kadın tarafından yazılmıştır:)
Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Göksel Somay
https://www.instagram.com/gokselsomay/
Paylaş