Paylaş
Evlilik iki kişinin medeni hukuk çerçevesinde ve toplumsal alanda birlikteliklerini şekillendirdikleri ve ilan ettikleri bir kurumdur. Evlilik kararı alırken en önemli hikaye aşktan, sevgiden, saygıdan geçse de iki kişi arasında şahitler huzurunda imzalanmış bir sözleşmesidir en temelinde.
Evlilik sadece duyguların hakim olduğu bir birliktelik değildir; ev yaşantısı, iş yaşamı, geniş aile sistemleri, bireysel alanlar çoğu zaman evlilik kurumunun var olurken ve sürdürülürken ihtiyaç duyduğu alanlardır. Bu alanların önceden detaylı olarak konuşulmamış, yapılandırılmamış olması da çoğu zaman genel toplumsal normların kabulü olarak görülür ve değerlendirilir çiftler arasında. Ve böylelikle toplumsal beklentiler yumağı ile başlanır evlilik hayatına.
Çocuk kararı da evlilik kurumunun en yüklü beklentilerindendir. Hayatta yapılması gerekenler listesinde hep en kıymetli yeri almaktadır toplum nezdinde. Dünyaya çocuk getirme kararı adeta evlilik paketinin en bilinen promosyonu gibidir. Çocuk sahibi olmamak veya olamamak halen toplumun en üzünülen ve gizlenen hadiselerinden biri olmakta, çocuk sahibi olmayı reddetmek henüz zihinlerde yer bulmakta zorlanmaktadır. Toplumsal değerler gözetildiğinde çiftlerin çocuk konusunda uzlaşamaması az rastlanan bir hikaye haline gelmektedir.
Değişen dünya düzeni ile birlikte toplumsal değerler de elbette yenilenmektedir. Bireysel hayatlara yatırılan emeğin tam da karşılığının ve beklenen hazlarının alınacağı yaş aralıklarında bir evliliğin ve çoğu zaman bir çocuğun tam zamanlı sorumluluğunu almak ve günümüz koşullarında yetiştirmek çok kolay bir hikaye olarak görülmemektedir. Bunun çocuk sevmek veya sevmemekle; evliliğe uygun olup olmamakla keskin ve net bir bağı yoktur aslında; bu bir bireysel hikaye değil çiftin kararı olmalıdır.
Günün sonunda çocuk sahibi olma kararı çiftler arasında bir uzlaşmazlık içermesi, diğer meseleler konusunda anlaşmazlığa düşmesi ile eş değerdir. Çocuk hikayesi daha çok toplumsal normlar çerçevesinde kadına ve annelik rolüne teslim edilse de çiftlerin ikisine ait bir ebeveynlik hikayesidir. Anne için kolaylaştırıcıların azlığı elbette durumu biraz yormakta ama iki tarafında gönlünün, aklının, hayatının ve vicdanının hazırlığını içermektedir.
Peki hem kendine yatırım yapmak, hem evlilik kurumunu yönetmek, hem çocuk sahibi olmak gibi zorlu kararları istediğin vakitlerde vermek mümkün değil midir? Elbette mümkün bir diğerini duyup anlayan, ihtiyacını gören, karşılayan ve saygı duyan birlikteliklerde... Bir önceki yazı doğru zamanın üzerinde durmuştur. Doğru zamansa, ilişkiyi paylaşan iki kişi de hazır ise çocuk kararı alınır.
Toplumsal normların halen anne üzerinden döndüğü zamanlarda kadın bu yükün farkında ve zorluğundaysa üstüne de kendi sürecinin buna uygun olmadığını değerlendiriyorsa elbette birincil bakım verenin hazırlığı bir adım öne çıkar. Kadın hazırsa çocuk sahibi olur, hazırsa evlenir, hazırsa ayrılır…
Paylaş