Paylaş
Yaza duyduğum sevgi o kadar derin ki, diğer mevsimlerdeki güzelliği görebilsem de yazdan aldığım enerjiyi, lezzeti ve hafifliği çocukken sabırsız ve gün saya saya, şimdi ise kabul, anlayış ve farkındalıkla kucaklıyorum.
Işığın, Güneş’in tenimi tatlı tatlı yakışını seviyorum. Üşümektense, terlemeyi seviyorum. Sadece yazın yetişen meyveleri özlemeyi seviyorum, taze, soğuk, özellikle karpuz, kavun, kiraz ve de şeftaliyi.
Yanık tenim olunca kendimi olduğum Akdeniz kadını gibi hissediyorum. Yalnızca ince bir elbise veya şort, t-shirt, sandalet giyip sade, hafif ve duru olabilmeyi seviyorum.
Tüm doğanın canlı, uyanık, esanslı, cıvıltılı, tüm yaşamın bereketli oluşunu seviyorum. Yok olmuş bazı medeniyetlerin mevsimlere tabii olmadığını her zaman güneşli, ne çok sıcak ne çok soğuk, olaysız tek bir dingin mevsimleri olduğunu okumuştum ve de hayalinde kaybolmuştum. Belki de 5.boyutlu yaşam da öyle bir şeydir işte, ne sıcak ne soğuk, ne iyi ne de kötü, ne mutlu ne de mutsuz, olduğu gibi.
Üniversiteyi tropikal iklimi olan Florida’nın Sarasota şehrinde okumayı tercih ettim böylece hiç kışı yaşamayacağımı zannettim. Bir bakıma yanıldım; çünkü tropikal iklim de olsa her zaman sıcak değildi hava. Şehrin yaş ortalaması çok yüksek ve alışık olduğum hiçbir şey yoktu; ancak tüm bunlar bugün olduğum kişi olmama sebep oldu. Tropikal, sakin ve güzel doğaya sahip bir yerde yaşama fırsatı bulduktan sonra tekrar İstanbul’a döndüğümde İstanbul’da yapamadım; dört mevsime geri dönünce de içimdeki özleme bir isim koydum ‘Pursuit of Eternal Summer’ kendi Florida’mı yaratmak için Adana’da buldum.
Sevgi ve ışıkla!
deliciaturca
Paylaş