Paylaş
Kronik ağrı; üç aydan daha fazla hemen hemen hergün hissedilen ve kişinin “yaşam kalitesini” bozan ağrıdır. Yaşam kalitesi: kişinin ağrılı süreci başlayana kadar hayatında günlük, kendi başına yapabildiği aktiviteler ve hareketlerden oluşur.
Yürümek, yemek yiyebilmek, uyumak, araba kullanabilmek, ev işlerini rahatlıkla yapabilmek kadar basit ve hergün yapılan hareketlerdir. Aşırı üzüntü stres ve geçirilen psikolojik travmalar depresyon ile beraberinde vücutda yaygın ağrılara neden olabilir. Varoaln başağrıları aratabilir ya da eskiden olmayan omuz kol, sırt ve bel ağrıları oluşabilir. Kişi çok özel bir döngüye girer; ağrı ve stres depresyona yol açar ve depresyon da ağrının daha da artmasına neden olur.
Vücuttaki bir bölgede devamlı hissedilen ağrı; hareket kısıtlılığına, gece uykudan uyandırma, gündüz bu uykusuzluk nedeni ile yorgunluğa neden olmaktadır. Yorgunluktan dolayı iş hayatında isteksizlik, çabuk sinirlenme, stres ile baş edememe, takiben yemek alışkanlıklarında değişiklikler oluşturmaktadır. Böylelikle kişinin okul, iş, eş, sosyal hayatını ve ilişkilerini bozan bir süreç başlar.
Kişisel değişkenlikler ile bazı insanlar daha içsel ve alıngan bazı kişiler ise dışa dönük ve nerede ise umursamaz özelliklere sahiptirler. Bu neden ile hassas yapılı kişiliklerde fibromyalji, baş ve omuz ağrıları, ellerde ve ayaklarda yanmalar karıncalanmalar, bel ağrıları daha sık ve şiddetli olabilmektedir. Sabah yataktan kalkamama, huzursuzluk, eşlik eden uyku bozuklukları, iştah bozuklukları, kabızlık ve sindirim bozuklukları gelişebilir.
İşte bu noktada; ağrının mekanizmasını tam olarak belirlemek ve girilen bu özel depresyon durumundan hastayı çıkarmak gerekir. Hedefe yönelik tedavi yapılamaz ya da kişi bu süreçte tedavilerden istediği sonucu elde edemez ise “intihara” kadar gidebilen bir sürece başlamış olur. Çünkü depresyon kişinin sadece beyin ve düşünsel sisteminden etkilenen bir durum olmayıp, fiziksel durumu ile de birebir ilişkilidir.
Tedavi
Esas olan var olan stresten uzak kalabilmektir. Stresten uzak kalmayı başaramıyor isek; stres ile baş etme yöntemlerini bilmeli ve uygulayabilmeliyiz. Bu baş etme yöntemleri de kişiden kişiye değişmektedir. Hobiler, spor yapmak, eş ve dostlarla vakit geçirmek, seyahet etmek, doğa ile uğraşmak, kitap okumak gibi bir çok yöntemlerden biri bize gölre olabilmektedir. Ama asla sigara, alkol ya da vücuda diğer zarar verebilecek geçici yöntemler olmamalıdır. Bu yöntemler hem yöntem değildir hem de uzun vadeli vücudumuza zarar olarak dönecek hasarlara yol açabilmektedir.
Kronik ağrı tedavisinde ilaç ve girişimsel yöntemler yer almaktadır. İlaç ile tedavi protokollerinde; antidepresanlarda hastalara yazılır ve kullanmaları önerilir. Ancak doğru olan; Psikiatr uzmanı ile birlikte hastaları izlemek, antidepresanların doz ve kullanım sürelerini beraber belirmektir. Ağrı ya da depresyondan biri tama yakın tedavi edilmez ise biri diğerini tekrar başlatır.
Ağrının arttığı ve yeni başlayan vücut bölgeleri tespit edilir. Gerekli tıbbi tetkikler bölgesel özelliklere göre istenir ve yapılır. Her bölge ve ağrı tipinin tedavisi birbirinden farklıdır. Diğer branş hekimlerinden hastalara göre görüş istenir.
Örneğin yüz ağrılarında;
Diş Hekimleri ve Kulak Burun Boğaz doktorlarından görüş istenmelidir.
Medikal tedavide;
En az 3 ay süre ile ilaçlar düzenli ve ağrı geçse bile kullanılmalıdır.
Girişimsel yöntemlerde; hastalar daha ayrıntılı hazırlanarak özel ortamlarda (ameliyathane ya da ameliyathaneye benzer steril şartlarda) uygulanabilmektedir. Bu yöntemler; kuru iğne teknikleri, ploraterapi, radyofrekans ile tedavi, lokal anestezikler ile yapılan blok tedavileri olarak isimlendirilebilirler.
Hastalarımızın durumlarına göre 3 ay ile 1 yıl arasında takip edilmeleri gerekebilmektedir.
Paylaş