Paylaş
Kısaca cinsellik, kadın ya da erkek olmak, üremek yani hayatın ve neslin devamını sağlamak için var olan bir süreç ve daha çok beden teması sonucu hissedilen bir rahatlama, mutluluk hissi ve haz duymaktır. “Neden cinsellik hayatımızın en önemli parçasıdır?” sorusunun yanıtı da cinselliğin tüm boyutlarıyla bir bütün olarak düşünülmesinde yatmaktadır. İnsan cinselliği üremek, zevk almak, iletişim kurmak, paylaşımda bulunmak için ve yapılması gerekli olduğuna inandığı bir eylem olduğu için yaşar ve yaşatır.
ARZULANMAYAN KADIN BİR ÇİÇEK GİBİ SOLAR VE HASTALANIR!
Günümüzde cinsellik konusunda tabular yıkılmaya, yanlış bilgilerin yerini doğru olanlar almaya başladıkça cinselliğin “-meli, -malı”ları değişti. Eskiden seks evlilik içindeki rollerden biri olarak görülürken, artık bireysel olarak bir ihtiyaç olarak görülmeye ve yaşanmaya başladı. Elbette bu durum tüm toplumlara ve kültürlere genellenemez ama genel anlamda cinsellikte eskiden olduğu gibi katı ve keskin kural ve yasakların değişmeye başladığı bir gerçek. Bu noktada ilk akla gelen değişim partneri olmayan yetişkin kadınların cinselliği yaşamada kendilerini daha özgür hissetmeleridir. Ancak pek çok alanda olduğu gibi bu konuda da erkekler kadınlardan daha avantajlı durumda ve kadınlar hâlâ “partneri olmayan kadın olmanın dayanılmaz ağırlığı altında ezilmektedir”. Çünkü “kadın cinselliğinde en temel ihtiyaç arzulanmaktır, arzulanmayan kadın bir çiçek gibi solar ve hastalanır”. Diğer bir ifadeyle partneri olmadığı için duygusal bir ilişki ya da cinsellik yaşayamayan kadınlar ruh sağlığı sorunlarıyla ve bedensel hastalıklarla daha sık karşılaşırlar.
YALNIZLIĞIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
Partneri olmayan ve toplumda “bekar veya dul kadın” diye tanımlanan kadınlar, yakın ilişkilere olan duygusal ihtiyaçlarını karşılayamamanın dışında her insanın doğal bir ihtiyacı ve hakkı olan cinselliği de yaşayamıyorlar ve yalnızlığın dayanılmaz ağırlığını çekiyorlar. Oysa cinsellik, insan olmanın temel ve doğal bir ihtiyacıdır. Cinsellik, seks, cinsel kimlikler ve cinsel roller, cinsel yönelim, erotizm, cinsel haz, cinsel yakınlaşma ve üremeyi kapsar. Cinsellik, düşünceler, fanteziler, arzular, inançlarda, tutumlar, değer yargıları, davranışlar, deneyimler, cinsel roller ve ilişkiler dâhilinde deneyimlenir ya da ifade edilir. Cinsellik tüm bu boyutları içerebileceği gibi, bunların tamamı her zaman deneyimlenmez ya da ifade edilmez. Cinsellik, biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik, politik, kültürel, yasal, tarihsel, dinsel ve ruhsal etmenlerin arasındaki etkileşiminden etkilenir. Cinsellik, partnerli ya da partnersiz deneyimlerle haz ve sağlık kaynağıdır; bireyin kendini gerçekleştirmesine ve tatminine katkı sağlar. Cinsel sağlık, cinsellikle ilişkili olarak fizyolojik, psikolojik, duygusal, zihinsel ve sosyal açıdan sağlıklı olma durumudur; yalnızca hastalık, işlev bozukluğu ya da yetersizlik olmaması anlamına gelmez. Cinsel sağlık, cinselliğe ve cinsel ilişkilere olumlu ve saygılı bir yaklaşımın yanı sıra, baskı, ayrımcılık ve şiddet olmadan, haz alınan ve güvenli cinsel deneyimler yaşama imkânına sahip olmayı gerektirir.
SEÇİLMEYİ BEKLEYEN KADINLAR
Partneri olmayan erkekler cinsel partner bulmak konusunda kendilerini daha rahat ve özgür hissederken, partneri olmayan birçok kadın istediği halde cinselliği yaşayamıyor. Bunun sonucunda partneri olmayan kadınlar fiziksel, duygusal ve ruhsal olarak sorunlar yaşıyor, çoğu sırf bu nedenle depresyona giriyor. Kadınların toplumsal olarak alışıla geldiği şekilde “seçilmeyi beklemeleri” hem duygusal hem de cinsel partner bulma konusunda önlerine en büyük engel olarak çıkıyor. Seçilmiş olanlar da ilişkinin evlilik garantisi altında yürümesini istiyor. Oysa evliklerin duygusal ve cinsel mutluluk garantisi vermediğini ve evliliklerin kusursuz beraberlikler olmadığını her geçen gün artan boşanma oranları belgeliyor. Neredeyse dört evlilikten biri boşanmayla sonuçlanıyor.
PARTNERİ OLMAYAN KADINLAR BEDEL ÖDÜYOR
Çoğunlukla kadınlar işin kolayına kaçarak mutlu olacakları duygusal ve cinsel ilişki fırsatı yakalamak için sorumluluk almak yerine “Bay Doğru”nun gelip onları bulmasını bekliyorlar. Kendileri bir çaba harcamadıkları için hapsoldukları yalnızlıklarının mimarı olarak kaderi görüyor ve kaderlerine küserek bu umutsuzluk döngüsü içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Zamanlarını kendi yaşamlarının kontrolünü ellerine almak için harcamak yerine bunu yapmadıkları için girdikleri başta depresyon olmak üzere diğer ruhsal sıkıntılardan kurtulmanın yollarını aramak için harcıyorlar.
TİNDER İLİŞKİLERİNE DİKKAT ETMEK GEREKİYOR
Son zamanlarda kendi çabalarıyla bir ilişki kuramayan kadınların imdadına sosyal medya yetişti. Tinder gibi uygulamalarla geniş bir yelpazedeki partner arayışında olan kadın-erkek seçenekleri akıllı telefonların ekranlarında boy gösteriyor. Bu tür teknolojik seçeneklerden önce çok az seçeneği olan kadınlar yüzlerce seçenek arasından seçim yapmakta zorlanır hale geldi. Ancak Tinder ve benzer uygulamalardaki erkek adayların pek çoğunun evli ve sadece cinsellik peşinde koştuğu göz önüne alındığında doğru bir seçim yapma olasılığı da azalıyor ve çok dikkatli olmak gerekiyor.
PSİKOTERAPİST DR.CEM KEÇE
Paylaş