Paylaş
Herkesin hayat akışı içinde kaybetmekten korktuğu şeyler olduğu konusunda sanırım hepimiz hem fikiriz. ‘Hiçbir şeyi kaybetmekten korkmam’ diyen birine rastlamak sizce ne kadar mümkün? Kişiye, duruma, ortama, şartlara ve geçmişten getirdiğimiz bilgilere bağlı olmakla birlikte farklı farklı konular korkularımızı tetikleyebiliyor. Bazılarını zaman içinde bırakmayı başarabilsek bile daha bunun rahatlığını yaşayamadan yeni korkularla açılan alanı çoktan doldurmuş olduğumuzun farkına bile varamıyoruz. Peki korkularımızdan nasıl kurtulacağız? Hadi korkusuz olmanın mümkün olduğunu öğrendik, bu korkusuzluğu nasıl hayata geçirebilecek ve daha da önemlisi nasıl sürdürülebilir kılacağız?
Biliyorum mümkün değilmiş gibi görünüyor ancak mümkün. Öncelikle hayatta her şeyi kontrol edebildiğiniz ve planlayabildiğiniz yanılgısından bir an önce kurtulun. Hayat denilen süreç her ne kadar planlanabilir ve kontrol edilebilir bir şeymiş gibi öğretilmiş olsa da şu an dönüp geçmişinize baktığınızda aslında hiçbir şeyi kontrol edemediğinizi ve planlarınızın çoğunun düşündüklerinizden, öngörülerinizden ve beklentilerinizden çok daha farklı gerçekleşmiş olduğunu göreceksiniz. Ama bu sizi sakın korkutmasın. Olması gereken bu. Hayat aslında tam da bu demek. Her şey kontrol edilebilir, öngörülebilir ve başkalarının tecrübelerine göre düzenlenebilir olsaydı hayatın hiçbir anlamı kalmazdı. Herkes birbirinin yaşadıklarının tekrarını yaşıyor olurdu. Tekdüze ve robotik bir döngüde sallanıp duran kuklalar gibi yaşıyor olurduk. Dolayısı ile öncelikle hayatın kişiye, duruma, bölgeye, şartlara ve başka birçok etkene bağlı olarak değişkenlik gösteren ve şekillenen bir şey olduğunu kabullenerek işe başlamak gerekiyor.
Şimdi korkularınızı düşünün… Kaybetmekten korktuğunuz her şeyi düşünün… Korkmayın düşünün… Evet bugüne kadar bu korkuların yaşadığınız olay ve durumlara pozitif etkisi olup olmadığını sorun kendinize. Panik hali, çaresizlik hissinden kaynaklı baş dönmesi ya da mide ağrısı, anksiyete nedeni ile aşırı huzursuzluk ve negatif duygu durumu yaşatan bu kaybetme korkusu bugüne kadar size bir fayda sağladı mı sağlamadı mı samimi olarak kendinize cevap verin. Gördüğünüz gibi maalesef sağlamadı. Peki bu durumdan çıkmanın yolu var mı? Çıkabilmek gerçekten mümkün mü? Tabii ki mümkün.
Öncelikle korkulan konu ne ise bütün detayları ile hayatın neresine ve ne şekilde konumlandırıldığına ve hayata olan etkisine bakılıp, korkunun asıl kaynağının ne olduğunun anlaşılmaya çalışılması gerekiyor. Asıl kaynak anlaşıldıktan sonra, yapılabileceklerin ve kaybetmemek adına alınabilecek önlemlerin belirlenmesi çok önemli. Alınabilecek önlemlerin alınıp yapılabilecek her şeyin yapıldığına emin olunduktan sonra da her şeyin gerçekten oluruna bırakılması ve bunun kas hafızası gibi oturması için kişisel telkin ve devamlılığın sağlanması tek çözüm. Bu durumda elimizden gelen her şeyi yaptıktan sonra her ne olacaksa olsun bizim yararımıza sonuçlanacağına inanmak ve teslim olmak gerekiyor. Bu teslimiyet duygusu aslında her şeyin en iyi şekilde sizin yararınıza şekilleneceğine inanmanız demek. Başınıza henüz gelmemiş olan şeyler için acı çekmekten vaz geçtiğinizde çok büyük oranda şartların ve durumların nasıl da pozitife döndüğüne tanık olmaya başlayacaksınız. Bugüne kadar ‘kötü düşün ki iyisi olursa sevinirsin, kötü olursa zaten hazırlıklı olursun’ yaklaşımının nasıl da yanlış ve işe yaramayan bir şey olduğunu yeterince deneyimledik. Biraz da tersini denesek ne kaybederiz? Hiçbir şey… İşte tam da bu yüzden hadi şimdi tersini denemeye başlayalım. Artık hayatımızın iyi yönde değişmesine tanık olalım. Bu kadar karamsarlık yeter. Bir kapının kapandığı yerde başka birçok kapı açılır. Bu kapıları görmeye ve olan bitene olumlu bakmaya başladığınızda aslında hayatta korkulacak hiçbir şey olmadığını berrak bir şekilde görmeye başlayacaksınız. Her olan şey başka bir şeye vesile oluyor ve bizlere bir şeyler öğretiyor. Akışa izin verip almamız gerekenlere odaklanmaya başladığımızda her şey muhteşem bir biçimde şekillenmeye başlayacak. Korkularınızı bırakın ki pozitifler gelsin hayatınıza. Niyet edin… Deneyin… Göreceksiniz hiç te düşündüğünüz kadar zor değil!
Paylaş