Paylaş
Bitişleri ise genellikle kötü algıladığımız, üzüldüğümüz, ağladığımız için onların da tıpkı yeni başlangıçlar gibi mucizevi bir şekilde bizi negatif durum ve olaylardan kopardığını görmekte zorlanıyoruz. Aslında her bitiş başka yönlere açılan kapılar, yeni başlangıçlar, deneyimler, umutlar demek. Nasıl ki yenilikleri sevinç, coşku ve mutlulukla kabul ediyorsak, bitişleri de aynı duygularla kabul etmemiz gerek. Yaşarken bunu anlamakta ve kabullenmekte zorlanıyoruz ki bu da çok anlaşılmaz bir durum değil. Yaşadığımız negatif tabloya biraz dışarıya çıkıp bakabildiğimizde bu bitişlerin de hayatlarımıza sihirli birer dokunuş olduğunu görebilmemiz çok da zor değil.
Yaşam denen bu yolculukta mutluluğu nihai bir amaç olarak yaşamaya programlandırıldığımız için asıl mutluluğu yani yolculuğun ta kendisini çoğunlukla gözden kaçırıyoruz. İşte bu gözden kaçırdığımız ‘an’lar yani yaşamımızı anlamlı kılan olay, durum ve duygular bütününün toplamına hayat deniyor. Biz bir hedeften diğerine koşmaya çalışırken bir girdaba kapılmış oradan oraya sürükleniyoruz. Halbuki ileride ‘iyi ki olmamış’ diyeceğimiz bitişler bu kasırganın içinde bizi yerden yere vuruyor ve bizden çok şeyi alıp götürüyor gibi hissediyoruz. Bu negatif görünümlü pozitif gelişmelerin bize kattıklarına bakmıyoruz daha doğrusu bakamıyoruz çünkü canımız yanıyor.
Bir bitiş, kaybediş ya da olumsuzluk olduğunda yapmamız gereken şey öncelikle sakin olmak, ani hareket etmemek, üzülüp yas tutmaya izin vermek ve yas sürecini sükunetle tamamladıktan sonra yeni deneyimlerimizi omuzumuza alıp yola devam etmek. Bunu söylemde bırakmayıp eyleme geçirebilmek. Her zaman söylüyorum belli bir yaşa geldikten sonra yaşımızın, yaşadıklarımızın sorumluluğunu alıp, elimizden gelenin en iyisini yaptığımıza emin olduktan sonra sonucu sessizlik ve eylemsizlik içinde kabul etmek bizi ilerlemeye yönelten asıl nokta.
Kimin ne dediğini umursamadan, bize iyi gelmediği ya da gelmeyeceği için, hayırla hayatımızda kalmayacağı için, kalması halinde süreçlerin felaketle sonuçlanacağı için gitmesi gerekene yol vermeyi öğrenmek hem yapabileceğimiz tek şey hem de aslında hayat yolculuğumuzdaki en büyük tekamül.
Şems-i Tebrizi ne demiş?
‘Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
Hayatımızın üstüne bakabildiğimiz gibi altına da bakmaya cesaret ettiğimiz gün yeni hayat yeni güzellikler ve yeni mutlulukları yanı başımızda bulacağız. Tek yapmamız gereken inanmak!
Paylaş