Paylaş
Cumhurbaşkanı Ramazan sonrası hayatın normale döneceğini söyledi. Turizm sektörü bayramı yakalamaya çalışıyor sanki.
Sizin psikolojiniz nedir? Rahatça tatile gidebilecek misiniz? Neler planladınız? Tutumunuz nedir?
Takipçilerime instagram üzerinden yaptığım paylaşımda bir anket niteliğinde sordum bu soruları. Çünkü bu işin içinde olsam da ben de neler olacağını tam olarak öngöremiyorum. Siz okuyucuların da fikrini merak ediyorum.
Benim fikrime gelince: Herşeyin düzeldiğine kesin emin olmadan tatillere gitmeyi doğru bulmuyorum çünkü rehavete kapılıp tatil bölgelerinde yığılmalar yaşarsak ikinci dalgayı yaratabileceğimizden endişe duyuyorum. Bittikten sonra da tedbiri elden bırakmayacağım. Bildiğim, güvendiğim, temiz butik otellere gitmeyi, özel tekne tatillerini ve yazlık beldelerde kişiye özel kiralık villaları tercih ederim.
Denize girmekte bir sıkıntı olmadığını söyledi uzmanlar. Virüs denizde ve havuzda bulaşmıyormuş. Yanımızda bol bol dezenfektan + kolonya taşıyacağız orası kesin..
Önce ‘’2020 yılının tatil anlayışı nasıl olacak?’’ konusuna değineceğim. Sonra takipçilerimden gelen yüzlerce yorumun bana verdiği mesajları sizlerle paylaşacağım.
Tesisler bir sertifikasyon sistemine uymak zorunda olacaklarmış. Turizm Bakanı Ersoy ‘’Bir sertifikasyon kurulu oluşturduk ve konaklamanın kurallarını belirledik. Çok kapsamlı bir kurallar bütünü. Konaklama tesisleriyle görüşmelerimiz sürüyor. Bu kurallara uymayı taahhüt edenlere sertifikasyon vereceğiz.’’ şeklinde açıklamada bulundu.
Oteller yarı kapasiteleriyle hizmet verecek. Sahillerdeki şezlong sayıları azaltılarak sosyal mesafe kuralına uyulacak. Otellerdeki açık büfeler açılmayacak. Otellerde açık büfenin açılmaması, kapasitenin yarısının kabul edilmesi ve her şey dahil sisteminden uzaklaşılıp butik hizmet verilmesi planlanıyor. Açık büfe uygulaması bence de kesinlikle kaldırılmalı ve alacart sisteme geçilmeli. Bununla beraber tek kullanımlık çatal kaşık tabak kullanımına başlanmalı.
Günübirlik düzenlenen yat turlarında ise sınırlamaya gidilmesi planlanıyor. Restoran ve eğlence mekanlarında da bazı tedbirlerin alınması planlanıyor. İşletme girişlerinde muayene, özel kıyafet ile servis, sandalyelerde azaltma ve maske kullanım şartı gibi önlemler alınması bekleniyor. Bazı oteller, aileye özel bina ve sahil seçeceği sunabilecek. İşletmelerde sağlık personelinin sayısı da arttırılacak. Sağlık personelinin 7/24 otelde bulunması sağlanacak.
Uçuşlar da otellerin açılmasının akabinde başlayacak gibi görünüyor. Önce iç turizm sonra dış turizmin kademeli olarak canlandırılması planlanıyor. Dış turizmde canlanmanın ise ağustos ayının sonuna doğru başlaması bekleniyor. Eylülde ise bu hareketliliğin artması hedefleniyor. Sadece Türkiye’ye gelişlere izin veren ülkelerden turist gelebilecek. Uçaklarda orta koltuğun boş bırakılması, yemek servisine sınırlama, internet üzerinden bilet satışına teşvik gibi planlar yapılıyor.
Gelen mesajlara ve yorumlara baktığımda genel olarak bu yazın sönük geçeceği, insanların tatillere gitmeyi tercih etmedikleri izlenimi edindim. Milletin psikolojisi alt üst oldu tatilde rahat edemez, hijyenden emin olamaz, tedbiri elden bırakmazlar gibi görünüyor.
‘’Evde temizlikle kafayı yemişken otelde kaldığımı hayal edemiyorum. Bu seneyi pas geçtik.’’ diyenler de var.
‘’Aşı yada ilaç tedavi bulunmadığı sürece gittiğim tatilden de birşey anlayacağım’’ diyenler ağırlıkta. Önceden rezervasyon yapanlar planlarını ertelemiş durumda.
‘’Plan yapmıyorum duruma göre aksiyon alacağım’’ diyen ılımlı bir kesim de var.
Daha iyimser olanlar açısından baktığımda: Doğada izole bir biçimde karavan tatili, tatil beldelerinde müstakil ev / villa kiralamak, yukarıda yazılan kurallara uyan butik otellerde konaklama, özel tekne tatilleri ve yazlıklar revaçta olacak gibi görünüyor.
Yani anlayacağınız:
‘’Ben uzun bir müddet tatil düşünmüyorum, ekim kasım gibi köydeki evimize geçip doğal köy hayatı yaşamayı düşünüyorum’’ diyen de var…
‘’Beni kimse tutamaz, engeller kalktığında aşık olduğum yere Kaş’a gideceğim tabi hiç vakası olmayan Kaş bizi kabul ederse.’’ yaklaşımında olan bir kesim de var. Azınlıkta olsa da.
Konunun bir de ekonomik boyutu var. İş yerleri kapandı, insanlar işsiz kaldı, çoğu sektör ağır darbe aldı ve insanlar bundan fazlasıyla etkilendi. Turizm zaten bir lükstü şimdi daha da lüks haline gelecek. Talepler bu yüzden de mecburen düşecek gibi görünüyor.
Son olarak kapanışı iki takipçimin yazdığı yorumla yapacağım:
‘’Duran ekonomiyi biraz olsun harekete geçirip, her ülkeden daha derin hissedeceğimiz ekonomik krizi hafifletme çabası olarak görüyorum. Turizmde can damarlarımızdan bir sektör. Ancak tesislere bir şekilde kendinizi koruyarak ulaştınız diyelim, kaldığınız odada sizden önce kimler kalacak, her müşteri değişiminde nasıl dezenfekte edilecek? Odalarda dokunacağınız yerlerden, yatacağınız yataktan nasıl emin olacaksınız? Her gün yemek yerken kullanacağınız bardak, çatal ve tabaklardan nasıl emin olacaksınız? Uzanacağımız şezlongu her kullanımdan sonra dezenfekte mi edecekler?
Bir de oteller maliyeti düşük tutmak için her şeyin ucuzunu kullanmaya çalışacak. Açıkcası virüse karşı bağışıklık gelişmemişse ya da virüs bulaşma özelliğini kaybetmemişse risk her zaman var demektir. Kişisel olarak emin olmadan tatile gitmem.’’
‘’Hepimiz bu virüse yakalanacağız ama önemli olan geç yakalanmak çünkü bu virüsün de yaşayabilmesi için insana ihtiyacı var ve bu yüzden mutasyon geçirmesi gerekiyor. Yani virüsün de ölmemek için bizimle yaşaması gerekiyor. Yakın süreçte grip gibi, nezle gibi hafif bir virüs olarak hayatına devam edecek, bizler de normal yaşamlarımıza döneceğiz ama bu tarihler turizm bakanımızın söylediği kadar yakın değil bence.’’
Umarım bu virüsten en kısa zamanda daha fazla hasar almadan kurtuluruz.
Paylaş