Paylaş
Günümüzde erkek kısırlığının birçok türüne karşı geniş tedavi seçenekleri sağlanmasına karşılık, kadın yaşının ileri olması , tüp bebek tedavisinde ortaya çıkan en büyük engellerden birisidir. Doğumda her kız çocuğunun yumurtalıklarında belirli sayıda yumurta öncü hücresi bulunmaktadır. Bu hücrelerin sayısı yıllar içerisinde giderek azalmakta ve menapoza doğru giderek tükenmektedir. İlerleyen yaşla birlikte rezerv hücre sayısı giderek azalmakta; özellikle 37-38 yaşlarından sonra yumurtalık havuzundaki kayıp hızı belirginleşmektedir.
Ayrıca, ilerleyen yaşla beraber yumurta kalitesinde de bozulmalar başlamakta; bu da gebe kalma ve sağlıklı çocuk sahibi olma şansını azaltmaktadır. Bozulmuş yumurta kalitesi, embriyo kalitesini olumsuz etkilemekte ve bu nedenle gebeliğin erken aylarında gebelik kayıpları da oldukça sık görülmektedir. Kadının yaşı ve buna bağlı az yumurta elde edilmesi tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen en önemli faktörlerdendir.
Kadında 40 lı yaşlardan sonra tüp bebek başarısı % 15 lere kadar düşmektedir. Bu düşüşteki en önemli sebep yumurta hücrelerinin kalitesinin bozulmasıdır. Bu nedenle, doğal yolla bebek sahibi olamayan çiftlere, tüp bebek ve yardımcı üreme tedavi yöntemleri için 40 yaşından önce bir infertilite merkezine başvurmalarını öneriyoruz. Ancak yumurtalık kapasitesinin iyi olduğu kabul edilen 40 yaş ve üstü kadınlarda preimplantasyon genetik tanı uygulanarak % 25-30 civarında gebelik elde edebilmek mümkündür. Aslında günümüzde çocuk sahibi olmakta zorlanan çiftlere, üreme teknolojileri konusunda pek çok farklı yöntem sunulmaktadır.
Tüp bebek tedavisi her yaşta uygulanabilir mi?
Toplumda yaygın bir şekilde inanılan “her yaşta tüp bebek tedavisi yapılabileceği” fikri gerçeği yansıtmamaktadır. Bunun için öncelikle anne ve baba adayının gebelik oluşturmaya yetecek kadar kaliteli ve yeterli sayıda üreme hücresine sahip olması gerekir. Bu nedenle her yaşta, herkese tüp bebek tedavisi uygulanamaz. Çünkü insanların üreme yeteneği belli bir yaştan sonra bitmekte, özellikle de kadınlarda, üreme hücrelerinin azalması süreci çok hızlı bir şekilde gelişmektedir.
Tüp bebek uygulamasında kadın yaşının üst sınırı var mıdır?
Yapılan testler ve incelemelerde kadının yumurtalıklarındaki doğurganlık hücrelerinin yeterliliği saptanırsa, 45 yaşına kadar tüp bebek işlemi uygulanabilmektedir. Ancak 40 yaş ve üstü kadınlarda tüp bebek uygulaması yapılırken, preimplantasyon genetik tanı yöntemi ile embriyoların anne rahmine transferinden önce kromozomlar yönünden normal olup olmadığının araştırılması önerilmektedir.
İleri yaş kadınlarda gebelik şansını nasıl değerlendirebiliriz?
Yumurtalık rezervini hem kan testleri, hem de ultrasonografik muayene ile değerlendirebiliriz. Adetin 2.-3. Günleri yapılacak ultrasonografik muayene ile yumurtalıklardaki rezerv hücreler ( antral follikül ) sayılır. Aynı günlerde kandan bakılacak FSH, LH, E2 ve AMH ( adetin herhangibir günü bakılabilir) değerleriyle birlikte bize kadının yumurtalıklarının doğurganlık kapasitesi hakkında gerçek bilgileri verecektir. Bu verilerden elde edilen değerlerle, kadına tüp bebek tedavisindeki başarı oranı hakkında gerçekçi bilgileri verebiliriz. Bazen bu testler sonucunda kadının gebelik şansının hiç kalmadığını söylememiz gerekebilir. Gerçekçi verilere dayalı bilgilendirme hastanın güven duygusunu pekiştirecek, bu da tedavi başarısına olumlu yansıyacaktır.
Preimplantasyon genetik (PGD) tanı nedir? Bu yolla hangi sorunları aşabiliriz?
Preimplantasyon genetik tanı, embriyoları transfer etmeden önce, bir hücre biyopsisi yapıp, bu alınan hücreden embriyonun genetik analizinin yapılmasıdır. Yardımlı üreme tekniklerinin uygulandığı ileri yaştaki anne adaylarına sağlıklı çocuk sahibi olma ve devam eden gebelik şansını artırmak amacıyla 'preimplantasyon genetik tanı' uygulanabilir. Bu teknik ile embriyolar anne rahmine transfer edilmeden önce, bu yaş döneminde sorunların sık gözlendiği kromozomlar incelenmekte ve böylece anormal olan embriyoların transferinden kaçınılmaktadır.
İleri yaş grubu kadınlarda bir tüp bebek uygulamasıyla genellikle 1-2 embriyo elde edilebildiği için, birkaç uygulama ile embriyo havuzu oluşturmak, 4-5 embriyo elde ettikten sonra preimplantasyon genetik tanı yapılıp, sağlıklı olan embriyoların transfer edilmesi gebelik şansını arttıracaktır.
Ülkemize infertilite sadece ilgili çifti ilgilendirmemekte, genellikle Aile ve Sosyal çevre de soruna müdahil olmaktadır. Bu durumda çiftte aşırı bir sosyal baskı oluşturmakta, çiftin yaşadığı stres gebelik başarısını olumsuz etkilemektedir. İnfertil çiftlerde stresi ancak güvene dayalı bir hekim hasta ilişkisi ile ortadan kaldırmak mümkündür. Bunun için hastalar ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmeli, gebelik şanslarıyla ilgili gerçekçi bilgiler verilmeli, ciddi hayal kırıklıkları yaşanmasına neden olunmamalıdır. Çünkü başarısızlık sonrası travmalar, hastaların sonraki tedavi süreçlerini de olumsuz etkilemektedir.
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM UZMANI PROF. DR. ALPARSLAN BAKSU
https://twitter.com/alparslanbaksu
Paylaş