Paylaş
Bana bu yıl nasıl geçti diye sorduklarında tek kelimeyle “Sinerji” diye yanıtlıyorum. Bu yılın bende bıraktığı izin adı sinerji. Yüzbinlerce kadının hayatına ve ruhuna dokunma fırsatı bulduğum bir sene oldu ve bu sebeple, bana bu şans verildiği için her zaman şükrediyorum; tarifi olmayan bir mutluluk ve gurur.
Hiç tanımadığınız insanların yaşantısına sihirli dokunuşlar yapabilmek ve onlarla muazzam bir sinerji yakalamak, büyük bir topluluk olmak beni duygulandırıyor. Öte yandan sizlerden aldığım mesajlardan ve maillerden görüyorum ki çok sayıda insan kederli, yalnız ve mutluluk konusunda oldukça karamsar. Bu durum beni üzüyor. Hayatta karamsarlığa yer yoktur çünkü hayatın her anında mucizeler saklı, aslında her şey bakış açımızla ilgili; olaylara nasıl bakıyorsak öyle görüyoruz.
Yeni yıla girmenin hem ruhsal hem de simgesel olarak çok anlamı var; yepyeni başlangıçlar yapmak için bir fırsattır. Geçtiğimiz yılda yaşadığımız, bizi üzen veya yaralayan olayları, kötü deneyimleri ve ilişkileri arkamızda bırakıp yeni yılın beyaz sayfasına yeni maceraları yazmak için güzel bir başlangıçtır. Karamsar bir insan ise olaya buradan bakmaz ve “Bir sene daha yaşlanıyorum” veya “hayatımdan bir sene daha geçip gitti” gibi düşüncelere sürüklenebilir. Melankolik olmak isteyen herkes özgürdür, isteyen kederlenir isteyen umutlanır; yeni yıl kendine has şansları ve kısmetleri bana getirecek diye düşünebilir. Hayat, yaptığımız seçimlerden ibaret dolayısıyla bu noktada da yeni yıla girerken bir seçim yapmalısınız; “Hayatınızı gerçekten değiştirmek istiyor musunuz?”
Bu soruya açıkça “Evet” cevabı verenlere tekrar sorma gereği duyuyorum; “Bundan kesinlikle emin misin?”
Tekrar sormamın sebebi şu: “Bireysel çalışmalarda binlerce kadınla çalışma şansım oldu ve bu deneyimlerde gördüğüm kadarıyla birçok insan bunu açıkça beyan etse bile aslında hayatında yerleşmiş olan kurulu düzenden çıkıp yeni bir adım atma cesaretine sahip değildir; hele de biraz sonra anlatacağım “düşünce biçimini değiştirme” operasyonu onlar için pek ideal değildir. Bunu yaptıklarında kendilerini okyanusa açılmış gibi hissederler ve ürkerler; hayatlarında istediklerini düşündükleri değişim daha ilk adımda onları korkutur; bu değişimi yaparken var olan düzeni kaybetmek, alışık oldukları yaşam biçiminden vazgeçmek o kadar da kolay değildir.
Her şey düşüncede başlıyor. Düşünce bir tasarım. Düşünce bir felsefe. Düşünceleriniz, hayatınıza yön veren bir aplikasyon gibidir. Düşünce biçiminizi değiştirdiğiniz zaman, siz farkına varmadan ve aslında çok büyük ve beklenmedik bir hızla çevrenizde olup biten her şey değişmeye başlar. Bu çok gizemli bir olaydır ve aynı zamanda değildir, size nedenini birkaç örnekle açıklamak istiyorum.
Bundan yaklaşık iki ay kadar önce sürekli yemek yediğim bir lokantaya yeniden uğrama fırsatı buldum. Oraya yaklaşık iki haftadır gitmiyordum ancak işlerim fırsat bulup gittiğimde, lokantada servis yapan garsonun, daha ben sipariş vermeden, bana otomatik hareketlerle genelde (her zaman değil) tercih ettiğim yemekten getirdiğini gördüm. Şaşkın bakışlarımı genç garsona dikerek “Ben saha sipariş vermedim” dediğimde ise bana şöyle cevap verdi “Abi siz genelde bu yemekten söylüyorsunuz, yine bunu istersiniz sandım…”
Bu diyalog bir anda zihnimde binlerce ampulün yanmasına neden oldu çünkü benim için çevremde olan biten çok sayıda olayı açıklıyordu. Oldukça şaşırdım ve ona yemeği geri götürmesini çünkü o gün başka bir şeyler yemek istediğimi söyledim. Yapmam gereken buydu. Ezberi bozmak, rutini bozmak ve sistemin beni ele geçirmesine izin vermemek. Hangi sistemden bahsediyorum? Sizlere kısaca açıklamaya çalışacağım.
İnsan beyni zaman içerisinde belli bir düşünce biçimini belirler. Bu düşünce biçimi zihnimizde yerleştikçe kendisine uygun bir bakış açısını seçer ve psikolojide buna “algıda seçicilik” adı verilir. Düşünce biçiminiz, hayatınızda yaptığınız tüm seçimleri aslında otomatik olarak belirlemektedir ve birçok insan günlük hayatta yaptığı tüm seçimlerin aslında otomatik pilotta yapıldığının farkında bile değildir. İnanılmaz ama gerçek.
Öte yandan zihnimizde yerleşik bu düşünce biçiminin temeli yaşamımızın ilk yedi senesinde yani 0-7 yaş aralığında şekillenir. Bu yaş aralığında örneğin anne travması yaşayan bir erkek, hayatı boyunca kadınlardan evet tüm kadınlardan ama özellikle de fiziksel özellikleri annesine benzeyenlerden nefret edebilir ve özellikle yani algısı tarafından özellikle yönlendirilerek ilişkilerinde bu tip kadınları seçer, onlara ilişki boyunca zorbaca davranır ve bilinçaltında annesinden sürekli intikam alır. Algısı, bu adama günlük hayatta karşılaştığı diğer kadınları asla göstermez, yanından geçip giden hiçbir kadının farkına bile varmaz; sadece ve sadece annesine fiziksel olarak veya davranış olarak benzeyen kadınlar zihni tarafından tespit edilir ve bu adamın dikkatine sunulur; o da çocukluk travmasının intikamını otomatik hareketlerle almaya çalışmaktadır, ömrü boyunca bir intikam bataklığında saplanıp kalır. Kimi zaman, farklı kadınları fark eder, fakat onlara yönelik en ufak bir adım atmaz yani algısında yerleşik düzeni bozmaya ASLA çalışmaz, bu yönde en ufak bir çaba göstermez. İşte burada içine düştüğü durumu değiştirme imkanı kalmamıştır, çünkü zihnine yeni komutlar vererek yeni bir düşünce sistemi yaratma şansını kaçırmıştır. Ta ki yeniden ve yeniden “farklı yaşamsal fırsatlar olduğunu” fark edene kadar.
İşte günlük hayatta milyonlarca insanın yaptığı en büyük hata budur; kendi zihninin nasıl bir otomatik pilotta gittiğini fark etmeden yaşamını sürdürmek.
“Adil Beycim ben sürekli aynı tip adamlarla karşılaşıyorum ve nedense tüm ilişkilerimde darp ediliyorum ya da kullanılıyorum, neden bu adamlar hep beni buluyor?” diye soran kadınlara sesleniyorum. Bakınız youtube'dan benim videolarıma ulaşıyorsunuz ayrıca milyarlarca farklı video sizleri bekliyor. Şunun farkında mısınız: “Siz belli başlı videoları izledikçe size hep bunların benzerleri öneriliyor; çünkü gerek youtube gerekse internetteki tüm sistemler, öncelikle sizin tercihlerinizi tespit ediyor ve bunlara göre önerilerde bulunuyor. İşte algınız da böyle çalışır, siz farklı bir komut verene kadar, hayatınıza son giren ve birbirine benzeyen adamlara benzer yeni örnekleri size gösterir. Ben bunun açıkça deneyini bir seansımda yaşadım; danışanım son derece başarılı bir iş kadınıydı ve fakat özel hayatındaki erkek seçimleri genelde hatalıydı. Seanslarımızda detaylı çalışmalar yaptığımızda birlikte şunu gördük; zaman içerisinde hep aynı tip adamlar, gerek davranışsal gerekse fiziksel özellikleri şaşırtıcı derece benziyordu. Adamlar daha ilişkinin başında son derece yanlış davranışlar göstermelerine rağmen her seferinde danışanım onlara ilişkide yeni şanslar veriyor ve bu şekilde algısına şu mesajı gönderiyordu: “Ben bu tarz erkekleri seviyorum ve bana yaşattıkları duyguyu seviyorum!”
Algınız için iyi veya kötü deneyim diye bir şey yoktur, siz hangi seçiminizde ısrarcı olursanız size onu sunmaya devam eder; aynı youtube gibi veya internette kullandığınız ve sizin tercihlerinizi tespit eden tüm diğer aplikasyonlar gibidir; zaten bunların başarısının temelinde insan beyninin işletim sistemini birebir olarak kullanmaları saklıdır. İnsanın düşünce sistemini ve insan beyninin ne kadar tembel olduğunu çok iyi bildikleri için buna yönelik sistemler geliştirirler; çünkü insanlar tercihlerini kolay kolay değiştirmezler, kimse rahatını bozmak istemez!
Yapmanız gereken?
Sizi üzen ve size kötü davranan, son ilişkilerinizdeki adamların ortak özelliklerini, fiziksel veya davranışsal olarak, beyaz bir kağıda yazın. Karşınıza çıkan durum sizi şaşırtabilir çünkü çok sayıda ortak özellikleri olduğunu göreceksiniz. Bunu yaptıktan sonra, bu özelliklere asla sahip olmayan bir erkeği kafanızda tasarlayın ve çevrenizde sizinle ilgilenen böyle bir adamın olup olmadığını iyice düşünün. Eğer varsa, onunla bir kahve için, ona bir şans verin. Aslında ona değil, hayatınızda attığınız yeni adıma ve büyük değişime bir şans veriyorsunuz; çünkü artık erkekler konusunda farklı bir tercihiniz olduğunu anlamaya başlayan algınız size yepyeni önerilerle gelecektir.
Her şey değişmeye başlayacak, şaşıracaksınız.
Görüşmek üzere,
Adil Yıldırım
Paylaş