Yalnızlar rıhtımındayım

Güncelleme Tarihi:

Yalnızlar rıhtımındayım
Oluşturulma Tarihi: Nisan 02, 2006 06:00

Son zamanlarda kendinize 'niye bu kadar yalnızım' sorusunu çok sık mı sormaya başladınız? Merak etmeyin yalnız değilsiniz. İçinde yaşadığımız hayatın temposu, insanları birbirinden uzaklaştırıyor, yalnız ve bomboş hayatların kucağına atıyor. Bu yaşam şartlarında iki kişilik paylaşımlara yer yok, tek kişilik hayatlar var.

Haberin Devamı

"Eve girdiniz, sonsuz bir sessizliğin beni karşılaması. 'Merhaba' diyecek birinin olmaması o kadar kötü bir şey ki, bu yüzden ya televizyonu açık bırakıp evden çıkıyorum ya da gelir gelmez televizyonu açıyorum. Bazen televizyonu açmadan mutfağa girdiğimde, evin bir ferdine selam vermemişim gibi geliyor. Yalnızlığım maalesef bu boyutta..." Beni derinden etkileyen bu sözler çok yakın bir arkadaşıma ait. Çok iyi eğitimi, işi, evi, arabası kısaca her şeyi var. Çevremizde hoş, kendini iyi yetiştirmiş, kariyer sahibi ve üstelik orta yaşlara geldiği halde en baskın duygusu yalnızlık olan o kadar çok insan var ki.

Oysa doğduğumuz andan itibaren yalnızlık yanı başımızda. Buna rağmen, içimize sindiremediğimiz tek duygu bu. Kimse "yalnız" yaftasını taşımak, sabah bu duyguyla uyanmak istemiyor. Bundan kurtulmak için insanlar, doğal olarak içinde bulundukları şartları gözden geçirme ihtiyacı duyuyorlar.

Kalabalık yalnızlık

Peki bu yalnızlık duygusu neden ve nereden kaynaklanıyor? Belki şimdiye kadar çalıştığınız tüm işler sizi ölü saatlere kadar ofiste tutuyor ve yeni insanlarla tanışabileceğiniz değişik ortamlara giremiyorsunuz. Ya da son yıllarda kendinizi işinize ve kariyer basamaklarını tırmanmaya o kadar kaptırdınız ki mesleki maceralar özel hayatınızı uzun bir süre gölgede bıraktı. Bunlar değilse, belki de yalnızlık hissi size bambaşka nedenlerden dolayı musallat olmuştur kim bilir? Yakınlarınızdan uzakta bir hayat sürmek zorunda kalmış olabilirsiniz mesela, çevrenizdekiler tarafından sevilmediğinizi hissediyorsunuzdur. Dikkat edin çekingenlik ve utangaçlık gibi karakter özelliklerinden dolayı da insanlarla tanışıp ilişkilerinizi geliştiremiyor olabilirsiniz. Neden ne olursa olsun "Hiçbir karşılık beklemeden benimle vakit geçirmek isteyen ve beni mutlu etmeye çalışan biri yok hayatımda" diyorsanız ve akşam eve döndüğünüzde sessiz ve boş bir ev sizi karşılıyor, hiç usanmadan telefonunuzun çalmasını bekliyorsanız gerçekten yalnızsınız demektir. Bu hissin insanın kanını bile donduran soğuk nefesi, insana zamanın hızla ilerleyen tik taklarını da hatırlatır. Böylece hayatın belki de en acımasız gerçeğini anlarız: Bu kadar kısa hayatımızda maddi kazançlarımızın yanında kaybettiğimiz insani paylaşımlar ve mutluluğumuzdur.

Karnımız tok ruhumuz aç

Bir anlamda yaşadığımız çağın en yaygın sıkıntısı diyebiliriz bu ruhsal açlıklara. Karnımız doyuyor ama ruhumuz aç.

Gerçekten yalnızlıktan korkmuyor muyuz? Yoksa kendimize, tek kişilik yalnızlığın iki kişilik yalnızlıktan daha az acıttığı yönünde telkinler mi veriyoruz?

Yalnızlığı nasıl yaşarsak yaşayalım asıl sorun hayatta yalnız kalmak da değil belki, onca kalabalık ve hayhuy içinde kendini yalnız hissetmekte... Ancak size önerebileceğimiz birkaç tüyonun hayatınızı biraz daha kolaylaştıracağını umuyoruz: Vakit buldukça sevdiğiniz, hoşunuza giden şeyleri yapın, haklarınızı savunun, ilişkilerinizde aceleci olmayın, insanların sizi gerçekten tanımasına izin verin. İnsanları hemen yargılamayın, herkesin yapısı farklı olur, karamsar olmadan onları olduğu gibi kabullenmeye çalışın, girişken olmak kazandırır, gerektiği zaman sohbeti siz başlatın. İlgi alanlarınızı genişletin, gönüllü çalışmalara katılın, bu daha iyi hissetmenizi sağlayabilir ayrıca diğer insanlara yardım etmek kendinize güveninizi artırır.

Son olarak ruhumuzu acıtan bu duygunun bir parçamız olduğunu, varoluşumuzun bir uzantısı olduğunu anlayabilirsek, artık o kadar acı vermeyecektir.

Psikolog Şafak Çakmak diyor ki

Yalnız olmak demek her zaman kendini yalnız hissetmek değildir aslında. Öncelikli olarak; aslen yalnız olmakla kendini yalnız hissetmek birbirinden oldukça farklı kavramlardır.

Hayatın kaosu içerisinde kimi zaman uzaklara gidip yalnız kalmak hepimizin hayali değil midir? Demek ki bizi korkutan bu olguya çoğu zaman da ihtiyaç duyuyoruz. Yalnızlık kavramı toplumdan topluma da değişen bir kavramdır. Yalnızlık galiba kendimizi başkalarına bağlı hissetmediğimiz, bu sebeple duygusal bir takım ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı bize acı veren bir farkındalık. Yalnızlıkla ilgili can alıcı bir nokta da kişi kendini eğer gerçekten yalnız hissediyorsa yalnızlığın verdiği olumsuz duygularını da mutlaka yaşıyor. Yalnızlık geliyor ama mutlaka beraberinde de olumsuz duygularla. Zaten yalnızlığı da yalnızlık yapan da o duygular.

Modern yaşamın getirdiği yoğun iş temposu, bireyleri hızla yalnızlığa itmekte. İşteki yoğunluk, hayatla mücadele süreci, işleri yetiştirmeye çalışmak, vapurda, otobüste yalnız olarak eve dönmek. Hatta belki kimimiz evde de yalnız, kimimiz ise evde epey çok insanla birlikte ama yine de kendini yalnız hissediyor.

Yalnızlık tüm kasveti ve hüznüyle bir şekilde yakalıyor günümüz insanını. Yakalanmamak biraz zor, ama imkansız değil...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!