Güncelleme Tarihi:
Öncelikle bilinmeli ki herhangi bir günde 10 ile 200 yalana maruz kalabiliyoruz.Yalanı kısaca tanımlayacak olursak, diğer insanlara bilerek, yanlış olduğu bilinen bir bilginin doğruymuş gibi iletilmesi, ödüllendirilmek ya da birine zarar verme amacıyla bir başkasını açıkça yanıltma girişimi diyebiliriz.
Burada önemli olan niyetli ve bilinçli bir şekilde gerçeğin değiştirilmesi ya da çarpıtılmasıdır. Eşinin yeni kestirdiği saçlarını beğenmediği halde “güzel olmuş” diyen bir kişi ile işlediği cinayeti inkar eden kişi arasında aslında fark yoktur. Yalnızca toplumun yalanlara verdiği beyaz, pembe, tozpembesi,siyah gibi isimler sayesinde farktan söz edebiliriz.
Yalanın ne kadar hayatımızın içinde olduğu ortada ve zaman zaman sorunlardan kaçınmayı da sağlıyor gibi görünüyor. O zaman “Yaşasın yalan!” mı diyeceğiz. Hayır. Her ne kadar anlık rahatlama yaşatıyor, kaçış sağlıyor gibi görünse de yalan uzun vadede olumsuz etki ortaya çıkarır. Yalan bireyin kendi içinde çatışma yaşayıp gergin olmasına sebep olur ve insanlar arasında güvensizliği ve mesafeyi attırır, ilişkileri öldürür.
Neden söylendiği kadar yalanın nasıl fark edileceği de cezp edici bir konu. Yalanları yakalama ihtimalimiz %54. Bunu biraz arttıralım.
Konuştuğunuz kişinin doğru söyleyip söylemediğini bilmek istemez misiniz?
En yeni bilgiye göre en belirgin ipucu düşünce akışı içinde. Yalan söyleyen kişiler konuşmaları sürecince daha uzun süre düşünüyor ve daha çok duraksıyor ki zihninde söylediklerine destek toplayabilsin.
Günlük diyaloglarda önem verilmediğinden veya sonraki söze odaklanıldığından dolayı gözden kaçan mikro ifadeler de aslında bize her şeyi anlatıyor. Örneğin; gülümsediğimiz zaman gözlerimizin yanlarında kırışıklıklar çıkmıyorsa o gülümseme yüksek ihtimalle sahtedir. Bir atasözü var bu durumu destekler nitelikte “Bir kişi gülerken göbeği oynamıyorsa ondan korkun”. Bir diğer örnek olarak bir insan konuşurken dudaklarını aşağı doğru istemsizce büküyorsa, bu söylediğine kendisinin bile inanmadığını gösterir.
Size anlatılan bir olayın yalan olduğundan şüpheleniyorsanız, karşınızdakinden olayı bir de tersten anlatmasını isteyin. Hikâyesini ezberden söyleyen yalancı, geriye doğru ezberlemeyi hiçbir zaman düşünmez. İyi bir yalancı, iyi bir hafızaya sahip olmalıdır.Kötü yalancılar beden hareketlerini ve ses tonlarını kontrol edemezler ve bu kanallardan yalan söylediklerini sızdırırlar.
Yalan söylemek genel uyarılmış hali oluşturur, şöyle ki yalan söyleyen kişide gözbebeğinde büyüme, daha sık göz kırpma, boğazında kuruma ve yutkunma görülür.
Yalanın izini burun çevresinde sürebilirsiniz. Sinir sisteminin en hassas uçları burunda olduğundan dolayı, beynin verdiği uyumsuzluk sinyalleri, kendini ilk olarak burunda gösterir ve burun karıncalanmaya, kaşınmaya ve kızarmaya başlar. Gerçek kaşıntıdan farkı yalan söyleyen kişinin burnunu hafifçe kaşımasındadır.
Sağ elini kullanan biri gerçek olayları, anıları ve duygularını paylaşırken sola üste doğru bakmalıdır. Yalan söylüyorsa eğer bakacağı taraf sağ üst taraf yani yaratıcı yön olacaktır. Ancak karşınızdaki profesyonel bir yalancıysa bakacağı tek yer gözlerinizin içi.
Yalan söylemenin içten içe yanlış bir şey olduğunun bilinmesine bağlı olarak yalan söylerken eller istemsizce ağız bölgesine götürülür, böylece engel oluşturulmaya saklanmaya çalışılır. Hatta dudaklara dokunmak bile ip ucu.
Karşınızdaki kişinin nerede olduğu ve ne yaptığıyla ilgili şüpheniz varsa sorularınızı cevaplarken ne kadar ayrıntı verdiğine dikkat edin. Gereğinden fazla detay veriyor, hikâyesini destekleyecek ayrıntılar sunuyorsa haklı olabilirsiniz.
Yalanı kullanan kişilerin vücut duruşu da sizi tehdit olarak gördüğü için sizden geride duracak hatta kaçış rotasını çizmiş olacaktır. Tesadüfe bakın ki lavaboya gitme ihtiyacı hissetmiştir.
Gözlemleyebileceğiniz diğer şey ise beden ve söylemin tutarlı olmamasıdır. Örneğin kişi işe gelemediği için başına gelen üzücü bir yaşantıyı paylaşıyor, ancak yüzünde aldatıcı bir gülümseme yakalıyor olabilirsiniz. Ya da yalan söyleyen kişi “evet” der ama başını “hayır “ anlamında sallar.