Terk Edilme Korkusunu Terk Etme Vakti Geldi!
"Eski kötü tecrübeler, biten bir ilişkiden kalan kalp kırıklıkları, çocukluğun silik anılarından gelen acı hatıralar… Hepsi, bugün yaşanan sorunlu ilişkilerin, tamir edilemeyen problemlerin, kaybetme ve terk edilme korkusunun arkasında yer alan gizli suçlulardır."
Özellikle de kişinin hayatının kumandasını eline alan terk edilme korkusunun olumsuz sonuçları olduğunu dile getiren Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, konuyla ilgili önemli bilgiler veriyor.
Terk edilmekten korkuyor musunuz?
Sağlıklı ilişkilerin temel taşlarından biri güvendir. Kişinin partnerine güven duymadan uzun yıllar bir ilişki sürdürmesi söz konusu değildir. Bu noktada kişi sürekli ‘Ya terk edilirsem’ sorusuyla boğuşuyorsa o ilişkide güvenden çok kaybetme korkusu var demektir. Üstelik bu korku sadece düşünen kişiye değil, partnerine de zarar verir. Çünkü kaybetme korkusuyla yaşayan kişi her zaman kaygılı ve şüpheci bir tavır sergileyeceğinden bu ilişkinin temelini de zayıflatır. Tutunacak sağlam bir temel bulamayan ilişki ise zamanla yıkılır ve geriye sadece bir enkaz kalır.
Terk edilme korkusu yaşayan kişiler;
• Güven duygusundan yoksun olduğu için kısıtlayıcı bir tavır sergiler,
• Sürekli endişeli ve huzursuz hisseder,
• Bazen incir çekirdeğini doldurmayan sorunlar bile büyük kavgaların sebebi olabilir,
• İlişkisini her şeyin üstünde tutan kişi, tüm enerjisini partnerine verir. Bu zamanla bunaltıcı bir etki yaratabilir.
• Şüphe duygusunu bir türlü terk edemez. İlişki her ne kadar iyi gitse de kişi, bir türlü partnerinin sevgisinden emin olamaz.
• Sürekli yetersiz olduğunu ve bu yüzden partnerinin onu bir gün haber vermeden terk edeceğini düşünen kişi, bu korkunun yarattığı tehdit ile ilişkisini sürmeye çalışır,
• Öfke ve kıskançlık krizleri adeta ilişkinin bir parçası olmuştur.
Seven insan gerçekten kıskanır mı?
Kıskanmak insan doğasında olan bir duygudur. Ancak her duygu gibi kıskançlık da kontrolden çıktığında sadece zarara yol açar. Üstelik kıskançlık adı altında kişiye güvensiz davranışlar sergilemek ve seven insan kıskanır klişesinden medet ummak doğru bir tutum değildir. Kişinin aşırı kontrolcü olması, ilişkisinde adeta bir anne gibi sahiplenici bir tutum sergilemesi sadece partnerin daha fazla uzaklaşmasına yol açar. Çünkü ilişkilerde iki tarafında yetişkin olmasına karşın, bir tarafın anne/baba edasıyla davranması, sürekli şüpheci bir yaklaşım benimsemesi, bitmek bilmeyen sorular sorması ve bir türlü partnerine güvenememesi ilişkilere vurulan öldürücü darbelerdir. Olayların bu raddeye gelmesini engellemek için kişide bu korkuyu oluşturan unsurların temeline inilmesi ve bunların ortadan kaldırılması gerekir. Böyle durumlarda daha önce yaşanmış hayal kırıklıklarının yanı sıra çocukluğunda şahit olduğu kötü tecrübeler de etkili olabilir.
Çocukken edinilen tecrübeler belirleyici bir rol üstleniyor
Bebeklikle beraber başlayan anne-çocuk ilişkisi, doğru bağlanma yöntemiyle kurulmaz ise bu durum çocuğun yetişkinlik dönemini de etkiler. Bebeğin fizyolojik ve duygusal dengesinin sağlanabilmesi ancak sağlıklı ebeveyn ilişkisi ile mümkündür.
Anne ve babalarını erken yaşta kaybetmiş çocuklarda da genellikle bu korku ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabilir. Üstelik sadece aşk ilişkilerinde değil arkadaşlık ilişkilerinde bile bu korkunun varlığını hissederler. Bunun dışında anne ya da babası tarafından terk edilen çocuklarda, bakıcı veya yatılı okullarda farklı anne figürleri görerek büyümüş çocuklarda bu duyguların izine rastlanır.
Yetersizlik hissi korkuyu sadece büyütür
Kişinin kendini yetersiz hissetmesi hem kendisine olan özgüvenini hem de özsaygısını yitirmesine yol açar. Yaşadığı ilişki süresince terkedilme korkusunu yaşayan kişi, bazı konularda yetersiz geldiğini düşünür. Kendini yetersiz gördüğü için insanların ve partnerinin ondan bıkacağını, tahammül edemeyeceğini ve sonunda da terk edileceğine inanır. Kişinin bu inanca sahip olmasının altında ise daha önce yaşadığı ilişkilerin de etkisi vardır. Bu kişiler evlenip yuva kursa bile eşlerinin bir gün kendilerini terk edeceği fikrini bir türlü akıllarından çıkaramazlar. Hatta çocuklarının bile onları bırakıp gideceğini düşünürler. Bu durum zamanla kişinin kendisi için de çekilmez bir hal alır ve kişi insanlardan kaçmaya, karşı cinsten uzaklaşmaya başlar. Bu durum ileri safhalarda kişiyi ağır depresyona kadar sürükler.
Terk edilme korkusundan kurtulmak mümkün mü?
Hayatın tam merkezinde yer alan, sürekli mutsuz hissetmeye yol açan ve kişinin giderek sevdiklerinden soyutlanmasına neden olan bu korkuyu geride bırakmak mümkün. Ancak terk edilme korkusu yaşayan insanların bu duygudan kurutulabilmesi yine kişinin kendisiyle alakalıdır. Öncelikle tüm eskileri bir kenara bırakmalıdır. Ona bu duygunun kaynağını sağlayan tüm kanalları kapatmalıdır. Aksi takdirde insanlarla ve karşı cinsle normal ve sağlıklı bir ilişki kurması çok zordur. Kişi, bu korkuyu tek başına aşamıyorsa profesyonel kişilerden destek almalıdır. Alacağı profesyonel yardım zihnindeki olumsuz düşüncelerin gün yüzüne çıkarılmasını sağlayarak olumsuz düşüncelerin yok edilmesine yardımcı olur. Bu sayede geçmişten gelen ve kafasını kurcalayan dürtüleri kontrol altına alınmış olur.