Güncelleme Tarihi:
Buna rağmen Nobel Tıp Ödüllü bir çalışmaya göre, şifresi yeni çözülen insan genomonun yüzde 3'ü (ki bu beklenmedik şekilde yüksek bir oran) kokuları ayırt etmekle görevli. Koku deyip geçmeyin!
Hayatımızın aşkını vücudundan etrafa yayılan kokudan tanıyoruz. Çünkü koku uyumu, çiftleri birbirine yaklaştırıyor. Güzel kokular canlandırıyor, neşe, mutluluk veriyor. Kokusunu sevmediğimiz yerlere gitmek istemiyoruz. Bazı kokular hafızamızın gizli köşelerinde kalıyor, anılarımızı canlandırıyor. Kokuyla ilgili kitap yazmaya başlayan kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Erhun Şerbetçi, sorularımızı yanıtladı.
Koku duyusunun cinsellikle ilişkisi var mı?
- Her insanın kokusu, parmak izi gibi farklı ve değişmiyor. Araştırmacılar koku ile seks arasındaki ilişkiyi incelerken feromonu keşfetti. İsim eski Yunanca geçirmek, aktarmak anlamına gelen ferein ve heyecan anlamına gelen hormon kelimelerinden oluşuyor. Feromon, çoğu canlıda burun boşluğunun orta bölmesindeki bir yerden algılanılarak beyne iletiliyor. Bazı araştırmacılar burun içerisindeki bu bölgeyi altıncı duyu olarak tanımlıyor. Bununla birlikte bölgenin işlevleri hálá kesin olarak anlaşılamadı.
Koku duyumuz eş bulmada nasıl rol oynuyor?
-Her insan genetik olarak belirlenmiş ve sadece kendine ait bir koku taşıyor. Canlıların çoğunda vücutlar arasında bir koku haberleşmesi mevcut. Bu vücutlardan salgılanan ve feromon denilen maddeler aracılığıyla oluyor. Az önce söylediğimiz gibi her canlı türünün kendi feromonu ayrı ve sadece kendi türünü etkiler.
Feromonlar ne yapıyor ki aşık olunuyor?
- Feromonlar burundan havayla beraber alınarak özel bir sinirle beyne iletiliyor. Bu uyarılar kişinin ruh halini ve davranış şekillerini etkiliyebiliyor. Bu sürecin ayrıntıları henüz kesin olarak saptanabilmiş değil. Ama örneğin yumurtlama dönemindeki kadınların erkeklere daha çekici geldiği yaygın bir gözlem. Sevgililerin sarılmalarına da Türkçede 'koklaşmak' diyoruz. Ayrıca ten uyuşmazlığı bahane edilerek yapılan ayrılıklar sık olabiliyor. Nasıl açıklanırsa açıklansın koku uyumunun çiftleri birbirine yaklaştırdığı, uyum ve mutluluk halini arttırdığı bir gerçek. Bu yüzden her iki tarafın da güzel ve etkileyici bulacağı bir koku bulmak koku endüstrisinin bitmez tükenmez arayışını oluşturuyor.
Kokunun insan davranışları üzerindeki etkisi nedir?
- Güzel bir koku kişiyi canlandırıyor. Coşku, mutluluk, özgüven gibi iyi hissetme duyguları verebiliyor. Bazı kokuların yatıştırıcı, dinlendirici etkileri var. Kokusunu beğenmediğimiz bir yere bir daha gitmek istemiyoruz. Kokusu yüzünden yaklaşmak istemediğimiz hatta sırf bu yüzden görüşmekten kaçındığımız kişiler olabiliyor.
Kokunun hafızası var mı?
- Beyin insan yaşamını sürdürebilmek adına önemli kabul ettiği kokuları unutmaz. Koku hafızamız görsel hafızamızdan daha güçlü. Özellikle çocukluk dönemi ve ilk aşkların yaşandığı gençlik dönemlerinde alınan kokular unutulmuyor. Yüzlerini hatırlamakta güçlük çektiğimiz ölmüş sevdiklerimizi yıllar sonra kokuları ile hatırlıyoruz. Anne-babamıza yatalak oldukları zaman iğrenme duygusundan uzak bakabilmemizin nedeni de doğduğumuz günden itibaren onların kokusuna alışık olmamız. Koku duyusunun bir önemli işlevi de anıları canlandırması. Koku duyusunun azalması bazı hastalarda hafıza zayıflaması şikáyetine yol açıyor.
Koku duyusunu geliştirebilir miyiz?
-İnsan 10 bin ayrı kokuyu ayırt edebilir. Ancak günlük hayatta, koku uzmanları, degüstatörler bile 300 kadar kokuyu ayırt edebiliyor. Her insanın koku alma yeteneği farklı. Fakat bunun geliştirilmesi mümkün. Koku eğitimi bebeklikten başlar. Annesinin ve babasının kokusu bir bebek için mutluluğa giden yol. Koku molekülleri ağırdır ve bu yüzden yere yakındır. Çimenlerin üzerinde, bitkilerin arasında ve toprağa yakın çok ilginç kokular vardır. Kokunun ince nüanslarla ayırt edilmesi çok seçici ve yüksek bir işlevin sonucudur. Ama toplumsal anlamda hep bunun tersi işlenmiştir insanlara. Örneğin çevresindekileri özellikle yemekleri koklayıp duran bir çocuğa aileler yeni bir koku keşfediyor olmasını kutlayacakları yerde bunun kibar bir hareket olmadığını söyleyerek tekrarlamamasını isterler. Böylelikle evrimsel olarak zaten körelmiş bir duyu toplumsal olarak da bastırılıyor.
Koku duyusu kaybolur mu? Nasıl anlaşılır?
- Koku kaybı aslında sık görülen bir durum. Koku kaybı olduğunda tat duyusu da bozulur. Bu hastaların en önemli yakınmaları yemek yemekten zevk alamamak ve ne yediklerini bilmemek.
Koku kaybının insan yaşamına ne gibi etkisi vardır?
- Koku kaybı yaşayan hastaların çoğunluğu sosyal ve mesleki çalışmalarını sürdürse bile hayat kaliteleri bozulur. Kişinin kendi ter kokusunu bile alamaması onu modern toplumsal yaşamda güç durumlarda kalma endişesine sürükler.
Koku duyusu ile ilgili sorunlar ne sıklıkla görülür?
-Sık görülür. Ancak çoğu hasta tam bir koku kaybı ile karşılaştığında bu duyusunun değerini anlıyor ve doktora başvuruyor. ABD'de yapılan bir araştırmada nüfusun yüzde 1'inde koku kaybı saptanmış. Yakında yapılmış bir başka çalışmaya göre 50 yaşın üzerindeki kişilerin yüzde 24'ünde koku duyusu bozukluğu var.
Koku duyusunu etkileyen etkenler nelerdir?
- Yaş ve cinsiyet. Yapılmış çalışmalara göre 60 yaş üzerinde koku duyusu azalmaya başlıyor. Kadınlarda koku duyusu erkeklere göre daha keskin. Sigara da koku duyusunu azaltıyor. Burun tıkanıklığı da bozuyor.
Koku kaybı geri döner mi?
- Koku duyusunun geri dönmesi yıllar sonra bile olasıdır ancak tam koku kayıpları genellikle geri dönmez.
Kadınlar daha iyi koku alıyor
Kraliçe arıdan, yengeçlere kadar pek çok canlı feromon salgılayarak hayat alanlarını işaretliyor.
Feromonların insan davranışları üzerindeki etkileri incelendiğinde ilginç sonuçlar çıktı. Örneğin bir çalışmada yatılı kız okullarında kalanların adet zamanlarının aynı günlerde olduğu saptandı.
Uykuda çalışan tek duyumuz kokuyla ilgili olanı. Bu uykuda gelebilecek tehlikelerin hissedilmesi için gerekiyor.
Sabahları koku duyumuz daha zayıf, günün ilerleyen saatlerinde artıyor.
Kadınların koku duyusu erkeklerden daha keskin.
Burun geleceğin doku bankası
Araştırmacılar hiç beklemedikleri bir yerde, erişkindeki koku bölgesinde bol miktarda kök hücre bulunduğunu saptadılar. Deney hayvanlarında burundan aldıkları kök hücrelerle böbrek, karaciğer, kalp ve sinir dokusu geliştirmeyi başardılar. Bu çalışmalar şimdilik deneysel olarak yürütülse de gelecekte çok işe yarayacak gibi gözüküyor. Özetle burnumuza iyi bakın. Gelecekte doku bankası olarak işe yarayabilir.