Güncelleme Tarihi:
Taş devrinde yağ yoktu ki! Obeziteyle savaşta uzmanlar taş devrine dek gitti: Eskiden etler bile şimdiki gibi yağlı değildi! Son umut, 'zayıflatacak' ilaçlardaABD'de yayımlanan Time dergisi, obeziteyle savaşı kapağına taşırken taş devrine kadar uzandı. Uzmanlar kötü beslenme ve hareketsizlikle artan obezitenin, yakında dünyada ölümlerin bir numaralı sebebi olan sigarayı geçeceğini söylüyor. Time, "Peki niye şişmanlıyoruz?" sorusunun yanıtını, insanoğlunun geçmişinde aradı. "Belki de obezitenin asıl nedeni genlerimizde saklı" diyen uzmanlar, son 50 bin yılda insan psikolojisinde pek bir değişim olmasa da, çevresel şartların değiştiğine dikkat çekiyor. Teknoloji, Batı insanının hayatından egzersizi çıkardı. Süpermarket rafları seri üretilen, ucuz, lezzetli ve kalori yüklü yiyeceklerle dolu. Televizyon, 'Bu ürünü hemen ye' mesajını kolaylıkla iletiyor. Brezilya'daki, taş devrine benzer bir hayat süren Maku ya da Yanomami yerlilerinde obeziteye rastlanmıyor. İnsanoğlunun şeker ve tuzla olan ilişkisi çok eskilere dayanıyor. O zamanlar meyvelerden şeker ihtiyacını karşılayan insanın protein ve yağ ile tanışması ise 2.5 milyon yıl öncesine dayanıyor. Etin tadını alan insanın beyni de, bu tanışmayla beraber büyümeye ve gelişmeye başlıyor. Etten alınan protein, vitaminler, mineraller ve yağ asitleri insanın boyunun uzamasını da sağlıyor. Ancak besin deposu olan et, insanı sürekli yeme isteğiyle de tanıştırıyor. En iyi avlananın hayatta kalma şansı daha yüksek oluyor ve genlerini yeni nesillere aktarıyor. Ancak taş devrinde temel ihtiyaçlar olan et ve şeker ihtiyacı obeziteye yol açmıyordu. Çünkü atalarımızın yediği et, protein bakımından zengin, yağ bakımından fakirdi. Taş çağı insanının yediği dana etinde yağ oranı yüzde 4 iken, tahılla beslenen hayvanlardan elde edilen market etinde bu oran yüzde 36. Bunun ötesinde et yemek için avlanmak ve meyve yemek için ağaçlara tırmanmak gerekiyordu. Uzmanlar otomobil ve diğer makinelerin fiziksel kuvvet ihtiyacını düşürmesini son 100 yıla dayandırıyor. Artık etkili gübre ve yüksek teknoloji aygıtlarına sahip olan çiftçiler, olağanüstü miktarlarda mısır ve un yetiştiriyor. Bu ürünlerin çoğu daha lezzetli olmaları için işlemlerden geçiriliyor ancak besin değerleri daha düşük. Yetiştirilen hayvanlar yağ deposu ve bu yüzden lezzetli. Bunlardan süt ürünleri de yine yağ zenginiİlaçlar yolda Şişmanlık, bedeni açlıktan korumak için olabildiğince kilo almaya yatkın olan metabolizmada bozulan işleyişin sonucu. İlaç firması GlaxoSmithKline'dan Ken Batchelor, "Beslenme mekanizması bir hayatta kalma mekanizmasıdır. Bizim yapmaya çalıştığımız bu işleyişi tersine çevirmek" diyerek durumu özetliyor. Obeziteye karşı ilaç arayan bilim adamları iki hedef belirledi. Biri beyindeki beslenme merkezi. Bu merkez insana ne zaman ve ne kadar yiyeceğini söylüyor. Diğeri ise tüketilen yiyeceğin miktarına göre artan, mideden beyne gönderilen sinyaller. Örneğin GlaxoSmithKline, yemeklerden sonra salgılanan ve beyne tokluk mesajı veren 'cholecystokinin' üzerinde çalışıyor. Regeneron'ın deneme aşamasındaki Axokine adlı ilacı beyne vücudun yağ depolarının dolduğu sinyalini veriyor. Düşük kalorili diyetle beraber Axokine alan ve egzersiz yapan hastaların, sadece diyet ve egzersiz yapanlardan iki kat fazla kilo verdiği tespit edildi. Pfizer'ın çalıştığı ilaç ise beynin yağlı yiyeceklere düşkünlüğünü kesiyor. Sanofi'nin deneme aşamasındaki 'Rimonabant' adlı ilacı, hem beyin hem de sindirim sistemini etkiliyor ve direkt yağ hücrelerini hedefliyor. (Radikal)