Güncelleme Tarihi:
Çok değil birkaç yıl önce Hülya Avşar, şarkısının klibinde poposunu ekrandan yüzümüze doğru sağa-sola salladığında bir hayli afallamıştık. Gerçi biz popoyu severdik. 'Yemekte salça, kadında kalça', büyüdüğümüz topraklarda bu sevgiyi dışa vuran en özlü ifadeydi. Ama popoyla böylesine ayan-beyan karşı karşıya kalmak, pek alışık olduğumuz bir durum değildi. Göz ucuyla ve ilgiyle baksak da ekrana, yine de gördüklerimizi yadırgadık.
Aradan birkaç yıl geçti ve şimdi ekranda sular seller gibi akıp giden popolara artık olağanlaşmış bir ilgiyle bakıyoruz. Bu 'popo fırtınası'nı yadırgamadan izlemek, bunun nedenleri üzerine düşünmekten de alıkoyuyor bizi.
Poponun altın çağı
Evet, bir popo fırtınası esiyor! Jennifer Lopez'den sıkılan ya da bunalan Shakira'ya, ondan kaçan 'Nez'e tutuluyor bu fırtınada. Neredeyse ekranda starların yüzlerinden çok popolarıyla haşır neşir oluyoruz.
Dünya pazarında kendine yer edinmiş 'yerli jean'in reklamında onu giydiğimizde çok güzel olacağımızı, popolara 'zoom' yaparak anlatıyorlar bize. Güzellik popodan geçiyor yani!
Çocukluğumuzdan beri televizyondan ve sinemadan yüzlerini hafızalarımıza işlediğimiz 'Charlie'nin Melekleri' artık popolarını dönüyorlar afişlerinde.
Popo, günümüzde gerçekten altın çağını yaşıyor. Ama aslında hiçbir zaman gözden ırak olmadığını biliyoruz.
Poponun insan türünün dişisinde erkeğine kıyasla çok daha 'belirgin' olduğu bir gerçek. İnsana yakın diğer maymun türlerinin dişilerinin poposunda yalnızca 'kızışma' döneminde kendisini gösteren şişkinlik, insan dişisinde süreklilik kazanmış. Bu, kadın poposunun her daim erkeğin ilgisine ve gözlerine açık bir çekim bölgesi olmasını koşullayan 'evrimsel-biyolojik' bir etken.
Belki de buna bağlı olarak, insanlık tarihinin 'estetik' bakımdan izlenebilir en erken dönemlerinden itibaren popo, popülerliğini ilan etmiş. 'Taş Devri'nin sonlarına doğru görülmeye başlayan ve sanatsal yaratıcılığın ilk örneklerinden sayılan kil, fildişi ve kemikten yapılmış kadın heykelciklerinde çok açık şekilde tespit edebiliyoruz bunu.
Bu heykelciklerde kadın vücudunun göğüs, karın ve kalça bölgesinin abartılı biçimde tasviri göze çarpıyor. Ancak yine de vücudun odak noktasını kalçalar oluşturmakta gibi. Heykelcikler, bedenleriyle kıyaslanmayacak irilikte kalçalara sahipler. Antropologlar, bunun esasen kadının doğurganlık ve üretkenlik timsali olmasıyla bağlantılı olduğunu düşünüyorlar (M. Özbek, Dünden Bugüne İnsan, ss. 122-123).
Göğüsler ve karnın bu bakımdan önemini anlamak mümkün, ama poponun alabildiğine görkemli bir şekilde tasvirinin sadece bunlarla ilişkili olduğunu düşünmek, pek tatmin edici değil. Bu yüzden bunun kadın kalçalarının erotik çekiciliğine duyulan tutkunun artistik yansıması olarak yorumlanabileceğini öne sürenler de var (D. Morris, Sevmek Dokunmaktır, s. 46). Her ne olursa olsun, 'kadında kalça'nın taş devrinde bile insanların imgelemini harekete geçiren bir bölge olarak ortaya çıktığı kesin.
Poposever toplumlar
Poponun böylesi abartılı temsili, ilginç bir şekilde on binlerce yıl sonra, modern zamanların eşiğinde tekrar karşımıza çıkıyor. 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa, giysilerin altına yerleştirilen yastıklar, karkaslar veya çelik yaylar aracılığıyla kadınların popolarının normalden çok büyük ve göze batacak şekilde sergilenmesine sahne oluyor. 'Kadında kalça', o dönemde de modanın odak noktası.
Sonra bu âdet terk ediliyor ve günümüzün daha atletik ama hayli de biçimli popo boyutları giderek 'genel-geçer'lik kazanıyor. Ancak bizim de içerisinde yer aldığımız Akdeniz havzası halkları ve onlarla organik bağlantı içindeki Latin kökenli Güney Amerika toplumları açısından durum farklı. Poponun kadında en çok önemsenen bölge olmasının bu toplumlarda bir 'kültürel karakteristik' haline geldiğini kaydetmek gerek.
Meme satmaz, popo satar!
Bu noktada çarpıcı bir örneği hatırlatmakta da yarar var: Playboy, Penthouse gibi erkek dergileri Türkiye pazarına ilk girdiklerinde beklediklerini bulamamışlardı. Neden sonra anlaşıldı ki dergilerin 'kadın'da daha çok göğüsleri öne çıkaran tarzı, Türk erkeğinin 'zevki'ne hitap etmiyor! Bu yüzden, tıpkı ondan çok sonra Türkiye'ye giren 'McDonald's'ın hamburgeri ayranla satması gibi, Playman'i de o zaman popo ile Türkiye'de satılır hale getirmek mümkün olmuştu!
Her yerde seks var
Yaşadığımız 'elektronik' iklimde 'popo' ile yoğun haşırneşirlik ise daha yakın zamanlara tarihlenen bir gelişme. Belki giderek çokkültürlü hale gelen dünyada kültürlerarası etkileşimin, belki de özellikle kültür endüstrisine hâkim Amerika'da 'Hispanik' (İspanyol kökenli) kültürün giderek öne çıkmasından kaynaklanıyor bu, kim bilir?
Ama bilinen, göze 'değen' her yerde son zamanlardaki popo artışının, onun ta en baştan beri bilinen cinsel çağrışımıyla ilişkili olduğu. Çünkü cinsellik, günümüzde çok satıyor.
Cinselliksiz aşktan, aşksız cinselliğe
Cinselliğin içerisinde yer almadığı 'masum' aşkları anlatan melodramların tarih olduğu bir dönemdeyiz. Âşıkların beyaz perdede birbirlerine sarıldıkları anda daha ileri gidecekleri kaygısıyla kararan perdeler, yatağa doğru devrilen âşıkları kadrajına almayarak ufuklara doğru gezintiye çıkan film kameraları çok gerilerde kaldı. Cinselliği dışlayan masum (ama bir o kadar da gerçekdışı) aşkların birer 'kültürel temsil' olarak dünyamıza hakim olduğu zamanlardan hayli uzaktayız. 'Masumiyetin sonu'nu yaşadığımız 'şimdiki zaman' daha çok bir 'aşksız cinsellikler' çağı. Bu çağın kültürel temsili de tabii çok başka oluyor.
Bu başkalık, cinselliği hayli vurgulu ve merkezi biçimde öne çıkarıyor popüler kültür öğelerinde. Filmlerde, kliplerde, şovlarda ve reklamlarda yani... İşte o zaman 'J.Lo', 'Shakira' ve 'Nez' popolarını konuşturuyor daha çok. Mankenler, aktrisler 'çok güzel oluyor' popolarıyla. Ve 'Charlie'nin Melekleri' son epizod 'Tam Gaz'da popolarıyla 'afiş(e)' oluyorlar.
Taş devrinden bugüne popo
Popo geçmişte de bazı dönemlerde günümüzde olduğu kadar 'görkemli' biçimde insan topluluklarının gündemindeydi. Taş devri insanı, kadın kalçasına yönelik erotik tutkusunu, sanatsal yaratıcılığına da yansıtmıştı. Yapılan kadın heykelciklerinde en abartılı işlenmiş bölgelerden biri, popoydu.
Tayfun Atay / Milliyet Popüler Kültür