Seni seviyorum ama tiksiniyorum

Güncelleme Tarihi:

Seni seviyorum ama tiksiniyorum
Oluşturulma Tarihi: Aralık 04, 2004 06:00

Eşlerini, sevgililerini gerçekten çok seviyorlar, ama yatağa girene, ona dokunana kadar...

Haberin Devamı

Sonrası ise tam bir muamma gibi görünüyor. Çünkü sevdikleri insanın uğruna hayatlarını bile feda edebileceklerini tekrarlayan, dışarıdan bakıldığında, mutlu giden bir beraberlikleri olduğu sanılan bu çiftlerin cinsel yaşamları tam bir kâbusu andırıyor. Cinsel tiksinme bozukluğu yaşayan bir eşe sahip olanlar, mutlu bir beraberliği yakalayabileceklerini umutsuzca beklerken, bu rahatsızlığın boyutları da büyüyor. Hem kadın, hem de erkeklerde görülebilen cinsel tiksinme bozukluğu, doğal olarak daha çok kadınları yakalıyor. Çünkü toplum, kadınlara cinselliğin günah, utanılması gereken bir eylem olduğunu öğretiyor sürekli olarak...

Türkiye'de giderek yaygınlaşan Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezleri'nin uzmanları, Avrupa'da çok nadir görülen cinsel tiksinme bozukluğunun Türkiye'de yaygın olduğunu ve çoğunlukla Türk toplumundaki gelenek ve göreneklerin buna neden olduğunu belirtiyorlar.

Acıbadem Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi Psikiyatrı ve Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Genel Sekreteri Dr. Cem İncesu, cinsel tiksinme bozukluğunun sıklıkla, cinsel isteksizlik ve soğuklukla birlikte seyrettiğini, bu rahatsızlığın cinsel istek bozukluklarından tamamen ayrı bir durum olduğunu belirtiyor. Dr. İncesu'nun şimdiye kadar izlediği vakalar gösteriyor ki; cinsel tiksinme bozukluğu hem erkekleri, hem kadınları pençesine almış bir sorun; ama çok daha sık olarak kadınlarda görülüyor. Ancak Dr. İncesu önemle belirtiyor ki, bu sorun erkeklerde de az değil. Dr. İncesu, cinsel tiksinme bozukluğu derken, "Esas olarak herhangi bir cinsel etkinliği, yalnızca sevişmeyi kastetmiyoruz, bir cinsel etkinliği başlatma veya sürdürme sırasında ciddi düzeyde tiksinme, bulantı, kusma duygusu ile giden bir tablodan söz ediyoruz. Bu kişiler, anlatılan nedenlerle cinselliği sürdüremiyorlar, bu nedenle cinselliği istemez hale geliyorlar" diyor.

Günahkarlık duygusu önemli

Psikiyatri uzmanlarına göre; cinsel tiksinme bozukluğunun çok çeşitli nedenleri var: En önemlilerinden biri; sorunun toplumsal boyutu ki; bu, her zaman sorun çıkaran bir nokta. Toplumsal, kültürel, geleneksel bakış açısı, cinsellikte bu sorunun yaşanmasına neden oluyor. Cinsellikle ilgili olarak, sürekli kötü, ayıp, utanç verici gibi tanımlamalarla kişiye suçluluk ve günahkârlık duyguları verildiği için, özellikle küçük yaşlardan itibaren kızlara, toplumdaki diğer yakınlara bu bakış açısı veriliyor. Cinsellik sonrasında yaşanan günahkârlık duygusu da tiksintide önemli etken. Ayrıca, bireye özgü psikolojik etkenler de var. Bunların başında da obsesif kişilik özellikleri geliyor. Aşırı titiz, temizlik hastası olan, her türlü kirlilik duygusundan mustarip, kokulardan olumsuz etkilenen insanlar bunlar.

Cinsel tiksinti bozukluğu yaşayanların önemli bir bölümü, bir şekilde cinsel travma yaşamışlar. Bu travma, küçük yaşta da erişkinlik döneminde de yaşanmış olabiliyor. Cinsel taciz, şiddet gibi olaylarla karşı karşıya kalan erkek ve kadınlarda, cinsel tiksinti bozukluğu görülüyor ve bu, bazen geçici, bazen kalıcı oluyor.

Psikiyatr Dr. Cem İncesu, bu rahatsızlığın tedavisinin bulunduğunu ancak en zorlandıkları tedavilerden biri olduğunu belirtiyor ve "Cinsel işlev bozuklukları içinde hastayı bu tiksintiden kurtarmak zor ve ilacı da olmadığı için, yalnızca terapi yapmak mümkün. Dolayısıyla bu, bizi zorlayan bir süreç. Tedavide başarı oranı en düşük olan cinsel işlev bozukluğu da diyebiliriz. Bu arada cinsel istek azlığı ve cinsel tiksinti bozukluğu her zaman cinsellikten tiksinti gibi ortaya çıkmıyor. Yalnızca cinselliğin belirli bir noktasına odaklanabiliyor. Eşlerden biri partneriyle gayet uyumlu, sevişmekten haz alabiliyor ve herhangi bir sorun görülmeyebiliyorken, tam birleşme sırasında sorun ortaya çıkabiliyor. Bazısında öpüşme sırasında bile bu tiksinti yaşanıyor" diyor.

Evlilik ve Aile Terapisti Psikiyatr Dr. Armağan Samancı da Psikiyatr Dr. Cem İncesu ile paralel düşünüyor. Samancı'ya göre; cinsel tiksinme bozukluğu, daha çok cinsel eğitimi olmayan ve cinselliği, yaşamın doğal bir parçası olarak kabul edemeyen bireylerde görülüyor. Bu kişiler, cinselliği, yaşamdan ayrı, ayıplanan, kabul edilmeyen bir olgu olarak kabul ediyor. Rahatsızlık kimi insanda, bir anda cinsellikten iğrenme, hoşlanmama duygusu ile başlayabiliyor. Bireyin kendi iç dünyasında gelişen spesifik bir modelle de oluşabiliyor. Samancı, "Örneğin, bir vakada görmüştüm ve onun kadın modeli, annesiydi. Yani seveceği kadın, cinselliği olmayan 'iyi-temiz kadın' modeliydi ve eşini, cinsellik yaşamadıkları nişanlılık döneminde çok sevmişti. Ancak evlilik gerçekleşip cinsellik başlayınca, iğrenme ve tiksinme olmuştu. Yani bu kişilerde eylem başlayınca bulantı duygusu da beraberinde geliyor. Cinsel tiksinme bozukluğu daha çok titiz ve obsesif kişiliği olanlarda çıkıyor. Bir grup insanda takıntılar, cinsel agresif dürtüleri bloke etmek için kullanılan savunma mekanizması olabiliyor; o zaman da cinsel tiksinti, iğrenme duygusu veya kirlilik takıntısı yaşanabiliyor. Cinsellik kirlenilen bir şey olarak algılandığı için, ona bağlı olarak kaçınma durumu oluşuyor" diyor.

Egonun direnci var

Klinik Psikolog Rebia Erdoğan, cinsel tiksinti bozukluğunun, egonun çatışmalara karşı geliştirilmiş mekanizmalarının sonucu olduğunu vurguluyor. Bu rahatsızlığı yaşayan kişilerin; kirlilik, temizlik gibi göstergelere sığınsa da kendi dürtülerinden haz almayı yasaklayan bir mekanizmaları olduğunu ve içlerinden gelen dürtülere cevap verirken, çatışma yaşadıklarını belirtiyor. Erdoğan, bu çatışmaların temizlik, ilgisizlik, uzaklık gibi belirtilerle su yüzüne çıktığını ancak bunların hepsinin egonun dürtülere karşı geliştirdiği direnç olduğunun bilinmesi gerektiğini söylüyor.

Cinsel tiksinti bozukluğu yaşayanların çocukluk çağlarındaki yaşantılarında sorun olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Kendi bedenlerini algılamaları, bedenlerini kendi bağımsızlığı içinde sevebilecek bir donanımla yetişmeleri, beden kavramının sınırlarını ve kendi bedenlerinin aidiyetini olumlu şekilde taşıyabilmeleri mümkün olursa sorun çıkmıyor; ama bazen dürtüleri bastırmak için kişi beden imajını kirli, pis, kötü algılayabilir. İşte sorun burada başlıyor" diyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!