Güncelleme Tarihi:
Günlük hayatımızda adını sıkça duyduğumuz bir hastalık şeker hastalığı. Halk arasında daha çok genetik olduğu kabul edilse de, kilo fazlalığına ve bazı çevre faktörlerine bağlı olarak da vücudumuza yerleşebiliyor. Beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve obezitenin de artmasıyla dünyada giderek yaygınlaşan şeker hastalığıyla ilgili bilinmesi gerekenleri, Prof. Dr. Ziya Mocan'a sorduk...* Neden şeker hastası oluruz? Şeker kalıtımsal, yani genetik olabilir. Ayrıca çevre faktörleri ve yaşanan hayat şekli neticesinde de ortaya çıkabilir. Şeker hastası olduğumuzda kandaki şeker seviyesi yükselir; kandaki insülin hormonu seviyesi düşer, vücutta şekerin yakımı azalır ve şeker yapımı artar. Ve böylelikle vücut metabolizmasının düzeni bozulur.* Bu durumda kimler şeker hastası olmaya en fazla aday? Ailede şeker hastalığı olanlar, obez hastalar, şişmanlar, hareketsiz yaşamı olanlar en güçlü adaylar... Ayrıca hamileliğinde şekeri yükselenler, 4 kilonun üzerinde bebek doğuran anneler, tansiyon yüksekliği olanlar, iyi kolestrolü düşük olanlar, yumurtalıklarında birden fazla kistleri olan kadınlar ve damar hastalığı olanlarda da şeker hastalığına daha sık rastlanıyor. Ancak dünyada şeker hastalığı bir salgın gibi yayılmakta.* Bu saydıklarınızın dışında ne gibi belirtiler olduğunda şekerden şüphe etmeliyiz? Çok su içme, çok idrara çıkma, ağızda kuruluk hissi, ani zayıflama, karın ağrısı, halsizlik gibi şikayetleriniz varsa mutlaka bir doktora görünmek de yarar var.Bel kalınlığına dikkat* Obezite ile şeker hastalığının ilişkisi nedir? Kilo lu olan herkesin şekeri yüksektir diye bir kaide var mı? Obezite şeker hastalığının en büyük risk faktörüdür. Örneğin Tip2 şeker hastalarının yüzde 80'i obezdir. Bu tür şeker rahatsızlığı daha geç yaşlarda oluşur ve yavaş yavaş başlar. Karın yağlarının fazla olması, organlardaki ve özellikle karaciğerdeki yağlanma burada esas rolü oynar. İnsüline karşı vücutta bir direnç oluşur. İnsülin etkisini göstermez ve şeker yükselir. Biz buna "santral obezite" diyoruz. Yani bel çevresi erkeklerde 90 cm. kadınlarda 80 cm'in üzerini fazla geçmemeli. Geçtiğinde herkes için yavaş yavaş tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.* Tip2 dediniz, kaç tip şeker hastalığı var? İki tipi var; Tip1 ve Tip2. Tip1 pankreas ve beta hücreleri diye adlandırılan hücrelerin harabiyetine bağlıdır. İnsülin hormonu yetmezliği ile erken çocukluk yaşlarında ortaya çıkar. Daha çok genetiktir. Ailesinde şeker hastalığı olanlarda Tip1 şeker hastalığı normal popülasyona göre 10 misli daha sık görülür. Bu tipteki şeker hastalığı aniden başlar. Hastalar ani komalarla karşımıza gelebilir. 30 yaşından sonra da şeker hastalarının yüzde 5-10'u Tip1 şeker hastası olabilir. Tip2 ise daha çok şişmanlığa bağlı gelişir. Ama çocuklarda da Tip2 şeker hastalığı olabiliyor. Özellikle şişman çocuklarda Tip2'nin gelişme sıklığı daha fazla. Eskiden "insüline bağımlı olan hasta ve olmayan hasta" diye ikiye ayırırdık. Şimdi ise bu sınıflandırma kalkmış bulunuyor. Çünkü Tip2 hastaları da insülin kullanabiliyor ve pankreas harabiyeti her yaşta görülmekte.* Ne yiyip ne içmeli, nasıl beslenmeliler? Bir kere kesinlikle aç kalmamaları gerek. Eskiden çok sıkıcı diyetler önerilirdi. Şimdi yapay tatlandırıcılarla yapılmış, az yağ içeren besinlerin yeraldığı diyetler veriliyor. Ama kilo aldırmayacak ve içinde kalorisi yüksek gıdalar olmayacak...* Şekerli gıdalar ve alkollü içkiler tamamen yasak mı? Şeker hastalarının beslenmesinde proteinden zengin gıdalar ön plana geçer. Özellikle yumurta beyazı ve piliç eti tercih edilmelidir. Katı yağlardan, tereyağından uzak durulması gerekir. Tatlılar arasında sütlü ve yapay tatlandırıcıyla hazırlanmış olanları yiyebilirler. Alkol ise yalnız başına alınmamalı. Yemeklerde 1-2 kadeh alınabilir ama kalorisi yüksek olmayan içkiler tercih edilmeli. Örneğin, rakı ya da viski değil ama şarap içmek en uygunu. Neden açken içmeyin diyoruz, çünkü açken alınan alkol kan şekerini daha sonra hızla düşürebilir. Şeker düşmesi yükselmesinden daha tehlikelidir.* Peki Tip1 ve Tip2 hastalarının beslenme şekli farklı mı? Hayır ama Tip2'lilere özellikle kilo vermeleri önerilir. Çünkü bu tür şeker hastalığında kilo vermekle şeker seviyesi düşer. Bunun için de fiziki aktivite artırılır, diyette lifli-posalı gıdalar, sebzeler tercih edilir.* Şeker seviyesi kaçın üzerinde olursa, o kişiye "şeker hastası" denilebilir?Burada bir takım değerler söz konusu. Örneğin açlık kan şekeri 126mg/dL'nin üzerinde veya tokluk kan şekeri 200mg/dL'nin üzerinde ise biz doktorlar şeker hastalığı tanısı koyarız. Açlık kan şekerinin 100mg/dL'nin altında olması normal kabul edilir.* Bir de "gizli şeker" var, onu nasıl ayırt edeceğiz? Açlık kan şekeri 100-126mg/dL arası ise de gizli şeker hastalığı olabilir. Kesin sonuç için bu hastalara ağızdan glikoz yükleme testi yapılır. Çok idrara çıkma, çok su içme, zayıflama gizli şekerin belirtileri arasında sayılabilir.Her hastanın tedavisi ayrı* Hastalık kadın ya da erkekte daha fazla görülüyor diyebilir miyiz, böyle bir oran farkı var mı?Aslında oran aynı ama yaşlı gruptaki erkeklerde şeker hastalığının biraz daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Kuzey ülkelerinde de Tip1 daha fazladır. Türkiye'de görülme oranı yüzde 10-13 ama son yıllarda giderek bir artış söz konusu. Beslenme alışkanlıklarının, dolayısıyla obezitenin ve hareketsizliğin artışıyla doğru orantısı var bunun.* Ya tedavide dikkate alınması gerekenler... Öncelikle her hasta ayrı ayrı değerlendirilmelidir çünkü her hastanın tedavi şeklinde az çok değişiklikler mutlaka vardır. Şeker seviyeleri normale yakın tutulmalı fakat hiçbir zaman normalden düşük seviyelere, örneğin 90mg/dL'nin altına düşürülmemelidir.* Şeker hastalarını hangi tehlikeler bekliyor?En önemlisi şeker koması. Komaya girmeden önce bazı belirtiler oluşur bunlar önemli. Örneğin; hastada susuzluk artar, bulantı-kusma başlar, karın ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı olur... Bu arada ilaçlarını almamış olabilir, bir ateşli enfeksiyon geçiriyor olabilir. Halsizliği artar ve düşünme kabiliyeti bozulur.* Tedavi edilemezse uzun vadede çok ciddi rahatsızlıklara yol açar mı? Elbette... Şeker hastalığı esas olarak damarları bozar. Sonuçta çeşitli organlarda bozukluklar oluşur. Gözde, göz dibinde kanamalar, katarakt, sinir sisteminde his kusurları, böbreklerde yetmezlik, üremi, kalpte koroner arter hastalığı, bacak damarlarında tıkanıklıklar, mide barsak sisteminde hazımsızlık, ishaller... Örneğin, böbrek yetmezliğinin en önde gelen sebebi şeker hastalığıdır. Bunların oluşmaması için en önemli faktör kan şekerini sıkı kontrol altına almak ve yükselmesini engellemektir. Kan basıncını da mümkünse 130/80mm/Hg'nin altında tutmalıdır.