Güncelleme Tarihi:
Duygular saman alevi gibidir, bir yanar bir söner. Saman alevini tutuşturacak, beni alev alev yakacak insanın parmaklarımın ucunda olduğunu hiçbir zaman bilemezdim. Bu cansız ekranın cana geleceğini, bir gün bana hayat vereceğini aklımın ucundan dahi geçirmezdim. Bir aşka veda ederken içimdeki boşluğu doldurmak, acımı dindirmek için. Evet, belki de geçmişi hatırlamamak adına geleceğe doğru yürürken tuşlara vururken bile amacım hayatımda geçmişe dair ne varsa silmekmiş.
Hayat mı mucizelerle doluydu yoksa ben mi mucizeleri hayatıma çekiyordum? Bir kış günü üşüyen yüreğimi ısıtmak için sıcacık battaniyeme sarılıp gözlerimi kapattım. Ve o an hayallerimle baş başa kalmıştım. Bu güne dek kapattığım sayfalardan sonra ilk kez düşünmüştüm. Hayalimde nasıl birini canlandırırsam o kendiliğinden er ya da geç hayatıma girecekti. Beyaz tenli, zeytin karası gözleri ve kömür gibi saçları olan birisini çizdim. Önce aklıma, sonra yüreğime ve ruhuma. Moralim bozuk olduğu zamanlarda ona baktığımda her şeyi unutmalıydım. Gülüşüne tüm dünyaları verebilmeliydim. O güldüğünde zaman durmalıydı, gözlerindeki ışık etrafımı aydınlatmaya yetmeliydi. Yüreğindeki sıcaklığı gözbebeklerinden okuyabileceğim, dilimden düşen her kelimeden sayfa sayfa beni kitap gibi okuyabilecek, yaşadığım heyecandan bazen söyleyecek bir kelime bulamadığımda sevginin dilsiz olabileceğini hatırlayabilecek.. Duyduğum her seste ve aldığım her nefeste bana kendisini hatırlatacak ve düşlerimden hiçbir zaman silemeyeceğim sevgilime kapımı açmıştım artık. Bana düşen ise, o geldiğinde ona anahtarı vermek ve usul usul içeri girmesini beklemekti.
Serkanla sanal dünyada tanıştım. Ancak çok gizemli bir şekilde kendini sürekli benden saklıyordu. Ne resmini görebilmiştim, ne de sesini duyabilmiştim. Ocak ayında, bir cumartesi günü yazışırken telefon numaramı istedi. Yalnız burada da çok ilginç bir şey yaşadım. Numaramı aldı almasına da; numarasını istememe fırsat bırakmadan oturumu kapattı ve uzun süre ortadan kayboldu. Onunla yazışabilirim ümidi ile her gün aynı saatte o cansız kutunun önünde bekliyordum. Boş bulduğum her an onu düşünüyordum ve mesajlarıma cevap yazmamasına bir türlü anlam veremiyordum. Ümidimi yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştım. Ta ki işyerinde bana bir demet çiçek gelene dek. Beyaz, bembeyaz güllerdi.. Heyecanla, şaşkınlıkla ve mutlulukla güllere sarıldım. Kokusunu içime çekerken aklımdaki ilk isim Serkan oldu. O karmakarışık duyguları yaşadığım anda telefonum çaldı. Yüzümde kocaman bir tebessümle telefonu kulağıma götürürken karşımdaki buğulu sesten o an sadece birkaç kelime akıverdi. "Aşağıda seni bekliyorum" Odadan nasıl fırladığımı hatırlamıyorum bile. Asansör kullanmadan binanın ikinci katından merdivenlerden aşağıya koştum. Giriş kapısına ulaştığımda nefes nefese kalmıştım. Nasıl biriyle karşılaşacağımı bilmeden meraklı gözlerle etrafa bakındım. Güneş gibi çevresini aydınlatan gülüşüyle bana doğru geldi. Gülünce kara elmas gibi gözlerinin içi gülüyordu. İşte ona o an aşık oldum. Çok derinlerden gelen bir sesle "Evet doğru insan" dedim kendi kendime, gözlerim dolu dolu ona sımsıkı sarıldım. Benim için ömrüm boyunca unutamayacağım bir Sevgililer günü oldu. Hayallerimde yaşattığım, içimde büyüttüğüm kişi artık yanıbaşımdaydı.
Ona şimdi bakarken o günleri düşünüyorum da.. Şu an aslında çocukken kurduğum hayallerime ve renkli düşlerime sarılıyorum aynı zamanda. Su kadar berrak düşüncelerini okuyabiliyorum, çünkü aynı dili konuşuyoruz. O senelerce benden uzaklarda farklı bir havayı solumuş, farklı acıları yaşamış, farklı bir dünya kurmuş kendine. Ama bugün aynı gökyüzüne bakıyoruz, aynı bardaktan su içiyoruz, zamanında yalnız geçtiğim yolları şimdi elele beraber yürüyoruz.
Sır gibi yüreğimde taşıdığım rüyalarla buluşmam bir hayal olmaktan çıkmıştı .O kilometrelerce uzakta da olsa "gözden ırak olan gönülden ırak olur, sanal aşklar yalan" gibi sözler inancımı hiçbir zaman gölgeleyemedi. Resmini çizdiğim aşkın renklerini ben seçmiştim. Ne rüzgar, ne yağmur ne de kar onu silemezdi. Aksine aşkım, sevdiğim mevsim soğuklarında yüreğimdeki karı eritecek kadar sıcak renklerle boyanmıştı.
Şimdi de elimde fırça ve boyalarla sevgilimden habersiz hayalimde onunla beraber yaşayacağımız evimizi çiziyorum. Umudun, mutluluğun ve aşkın renklerini alıyorum önce. Mavi, yeşil ve kırmızı. Kalp şeklindeki evimizi kırmızıya boyuyorum. "İçinde mutlaka şömine olmalı ve ömür boyu bizi ısıtmaya yetecek kadar odun" diye geçiriyorum aklımdan. Yemyeşil cennet gibi bir bahçe ekliyorum sonra, içinde her mevsimde ayrı ayrı ağzımızı tatlandıracak meyveleri olan. Berrak, masmavi bir gökyüzü ile geleceğimizin resmini tamamlıyorum.
Ve yepyeni bembeyaz bir sayfa açmaya hazırlanıyorum. Sıcacık battaniyeme sarılıyorum, pencereme vuran yağmur tanelerinin seslerini dinliyorum, gözlerim kapalı.
Mukaddes Feyzioğlu