Güncelleme Tarihi:
Hem annelerin hem bebeklerin tadını kaçıran bir cilt problemi: Pişik
En büyük organımız içinde yaşadığımız cildimiz. Birçok hayati işlevi yerine getiren karmaşık ve dinamik bir yapıya sahip olan cildimizin bariyer işlevi, hepimiz için hayati öneme sahip[1]. Öyle ki bizi bir zırh gibi kaplıyor ve vücudumuzun dışarıyla olan temasında adeta bir koruma kalkanı oluşturuyor. Bebeklikten yetişkinliğe kadar bu denli önemli fonksiyonlara sahip olan cilt yapısı, konu bebekler olunca daha da hassas elbette. Öyle ki pişik, bezlenen tüm bebeklerde görülebilen ve çocukluk döneminde en yaygın olan cilt sorunu olarak karşımıza çıkıyor. 0-24 ay arası bebeği olan annelerle yapılan çalışma, bebeklerin neredeyse yüzde 73’üne pişik olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor[2]. Bebeklerde yüzde7-35 oranında en sık görülen cilt hastalığı olan pişik, genellikle de 9 ile 12’inci aylar arasında gelişiyor[3].
Hepimizin bildiği gibi, bebeklerin cildi genellikle ideal cilt olarak düşünülüyor. Öyle esnek ve pürüzsüz ki çoğumuz zaman zaman “cildim bebek gibi oldu” deriz. Ama aslında bebek cildini belirli sorunlara daha duyarlı hale getiren önemli yapısal ve işlevsel farklılıklar var[4]. İşte bu farklılıklara dayanarak, bezlenen bebeklerde nem ve irritasyon sonucu oluşan pişik, zaman zaman hem annelerin hem bebeklerin tadını kaçırabiliyor. Cildin uzun süre nemli kalması, bez ve kıyafet kaynaklı sürtünme ile derinin tahriş olması[5], dışkı ve enzimlerinin ciltle uzun süre temas etmesi[6] gibi nedenler pişiğe neden oluyor. Uzun gece uykusu, diş çıkarma, katı gıdaya geçiş, anne veya bebeğin uzun süre antibiyotik kullanımı gibi durumlar da pişik oluşumunu tetikliyor.
Bebeğin altını sık değiştirmek, her alt değişiminde pişik olan bölgeyi ılık su ile yıkamak ve tekrar bez bağlamadan önce cildin kuruduğundan emin olmak, bebeğini altında bez olmadan dolaştığı süreyi uzatmak, emziriyorsanız asitli gıdalar tüketmemek, ek gıda tüketiminde asitli gıdalar olmamasına dikkat etmek[7] gibi önlemlerle pişik oluştuğunda bebeğinizi rahatlatmak mümkün. Sudocrem, bebeğin hassas cildini anne dokunuşuyla sakinleştirmeye ve korumaya yardımcı oluyor.
Sudocrem’in içeriğindeki çinko oksit, ciltteki sıvı kaybını azaltmaya yardımcı olurken lanolin de cildi yatıştırmaya ve yumuşatmaya yardımcı olmaktadır.[8] Sudocrem aynı zamanda tahrişin neden olduğu kızarıklığın yatışmasına ve cildin doğal ve sağlıklı durumunu korumaya yardımcı olmaktadır. Tüm cilt tipleri ve her yaşta günlük kullanıma uygun olan Sudocrem’i, ilgili bölgeye ince bir tabaka halinde uygulamak yeterli[9].
Annelik en eski mucize: DokunsanYeter
Sudocrem, anne olmanın o duygusal tonuyla annelere seslenen yepyeni dijital kampanyası “Sudocrem ile #DokunsanYeter” ile annelere güzel bir şarkı armağan ediyor. Sizi anneliğin en eski mucize olduğunu anlatan ve Ceren Gündoğdu’nun sesiyle hayat bulan kampanya filmi ve o güzel şarkıyı ile başbaşa bırakıyoruz: