Güncelleme Tarihi:
Kısa süre öncesine kadar, İstiklal Caddesi'nden Tünel'e doğru ilerlerken Markiz'in tozlu camları arkasında hanımefendi ve beyefendi siluetleri birer masal kahramanı olarak beliriyordu. Kim bilir belki de, bir zamanlar en şık kıyafetleriyle gezindikleri İstiklal Caddesi'nin yitip giden değerlerini hayretler içinde izliyorlardı. Tıpkı yıllar önce öğretmenlik yaptığı sırada Markiz'de velileriyle buluşan Bedia Ergün gibi...
Ve Markiz yeniden hayata döndü. Hayali siluetlerin yerini gerçek siluetler aldı. Bedia Ergün gibi Markiz müdavimleri eski günlerin anısına, yine en şık kıyafetlerine bürünüp gelmeye başladılar Markiz'e. Bu insanlar eskinin inceliğini ve saygınlığını hatırlayarak bugüne bakıyorlar. Eskiyi tekrar geri döndürmeyi umut ediyorlar. Onların zamanında ne vale parking varmış ne bodyguard'lar. Beyler reverans yaparak karşılarlarmış bayanları. Anlattıklarım öyle çok uzak tarihlerde değil, 1940'lı yıllarda başlıyor Markiz'in hikâyesi.
Önce Lebon Pastanesi'ydi
Markiz Pastanesi'nin ve bir zamanların meşhur Aynalı Çarşı'nın yer aldığı bina, 1840 yılında neo-klasik tarzında inşa edilmiş. 1900'lerin ortalarına gelindiğinde Fransız büyükelçisinin pastacıbaşısı Eduard Lebon burada kendi adını taşıyan 'Lebon Pastanesi'ni açmış. Yani Markiz'i... Lebon Pastanesi bir müze gibi dekore edilmiş. 1905'te Fransız sanatçı Arnoux, halen Markiz'in duvarlarını süsleyen 'art nouveau' tarzındaki seramik panoları Fransa'dan getirip monte etmiş. 1940 yılında Lebon Pastanesi Arabacı Yokuşu'nun başına taşınmış. 1942 yılında Lebon'un boşalttığı mekânı Avedis Ohanyan Çakır işletmeye başlamış. Çakır, Fransa'dan getirdiği 'Meunier' adı verilen çikolata fırınıyla 'Marquise de Sevigne' çikolatalarının kalitesine ulaşmak ve tanıtmak için pastanesine 'Markiz' adını vermiş. İşte Markiz kültürü bu tarihten itibaren başlıyor. Ünlü edebiyatçılar, şairler, sanatçılar ve fikir adamları Markiz'in ünlenmesinde büyük rol oynamış. Dönemin ünlü isimlerini ağırlayan Markiz, sanatçılara da ilham kaynağı olmuş. Ümit Yaşar Oğuzcan, sonradan çok ünlenen, platonik aşkı Ayten'e yazdığı 'Ayten' şiirini Markiz'de kaleme almış.
70'li yıllarda koruma altına alındı
70'li yıllar ise Markiz için hüzünlü yılların başlangıcı olur. O yıllarda hâlâ fikir dünyasının buluşma yeri olan pastane, bir oto yedek parçacısına devredilir. Bu anlamsız dönüşüme karşı, Haldun Taner başta olmak üzere bazı aydınlar yoğun çabalarıyla bir kamuoyu oluştururlar. Bu kamuoyunun baskısı ile mekân Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 1977 yılında koruma altına alınır. Fakat bu da Markiz'in kapılarını kapatmasına engel olamaz. Açılan tahliye davasıyla Çakır, Markiz'i 80'lerin başında terk etmek zorunda kalır ve Markiz uzun sürecek bir sessizliğe bürünür. Ta ki, Richmond Oteli'nin sahibi Mustafa Aksoy, dönemin belediye başkanının da teşvikleriyle kapalı olan binayı 1993 yılında satın alana dek...
Artık, 'Buz'culara emanet
Markiz, 6 milyon dolarlık bir yatırımla iki hafta önce tekrar kapılarını açtı. Ancak bu kez Markiz'de Avedis Çakır yok. Onun yerine Nişantaşı'nda adını duyuran 'Buz'un sahipleri Ender Sanal ve Lal Feray var; Markiz onlara emanet. Markiz'le birlikte Passage Oriental yani Şark Aynalı Pasajı da hayata yeniden merhaba dedi. Markiz tamamen eski dekoruyla dururken, adı Pasaj Markiz olarak değişen pasaj, modern dekoru ile dikkat çekiyor. Burada korunacak ve günümüze taşınacak bir şey kalmadığından geçmişin izlerini görmek mümkün değil. Terzi Mulieri, kürkçü Atanas Lukresi, kuaför Kristich'in dükkânlarının yerinde yeller esiyor. Passage Markiz 2000'li yıllarda artık birbirinden lüks mağazaları, kafeleri, restoranlarıyla ilgi odağı olma yolunda. Hafta sonları yoğun kalabalık yüzünden kapıda sıra oluyor. Bu nedenle pasajı hafta içi ziyaret etmenizi öneriyorum. Bir zamanlar pastalarıyla meşhur olan Markiz'de oturup, hiç olmazsa bir kahve içmek için bile sıra beklemeye değer.
Tarihçe
1840 yılında inşa edildi.
İlk adı Passage Oriental idi, daha sonra Şark Aynalı Pasajı adını aldı.
Markiz'in yerinde ilk olarak Fransa Büyükelçisi'nin pastacısı Eduard Lebon kendi adını taşıyan mekân Lebon'u açtı.
Lebon'un 1940 yılında Arabacı Yokuşu'na taşınmasından sonra Avedis Ohanyan Çakır, Fransa'nın ünlü çikolata markası 'Marquise de Sevigne' adını vererek 'Markiz'i açtı.
70'li yılarda Markiz'i oto yedek parçacısı satın aldı.
Bina Haldun Taner'in çabalarıyla 1977'de Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından korunmaya alındı.
Avedis Çakır'a açılan tahliye davası sonucu Markiz, 21 Ocak 1980'de kapanmak zorunda kaldı.
Aksoy Grubu 1993 yılında binayı satın aldı
6 milyon dolarlık bir yatırımla Passage Markiz, 23 Aralık 2003'te kapılarını tekrar açtı.
Kaynak: Tempo / Ersin SÜZER