Güncelleme Tarihi:
Pelvik konjesyon sendromu (rahim varisleri) nedir?
Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS): özellikle genç yaştaki kadınların hayatını olumsuz yönde etkileyen en önemli kronik alt karın ağrısı nedenlerinden biridir. Kronik pelvik ağrı; dünya genelinde yaklaşık olarak, her 10 kadından birisinde karşımıza çıkmaktadır. Sıklıkla etkilenen kadınların yaş aralığı ise 20 ile 45 yaş arasındadır. Milyonlarca kadının, günlük yaşam ve ilişkilerini olumsuz olarak etkileyen bir durum olan PKS kadın hastalıkları poliklinik başvurularının %20’sini oluşturmaktadır. Pelvik konjesyon sendromuna bağlı “ağrı” çoğu zaman menstrüel döngü (adet veya mens kanaması) ile bağlantısı olmayan bir durum olarak ortaya çıkar. Hastaların çoğunda, kasık ağrısı veya künt alt karın ağrısı ilk başvuru nedenidir.
Genellikle ilk başvuru kadın doğum uzmanlarına olsa da, zaman içinde doğru tanı ve tedaviye ulaşamayan hasta arayış içine girer ve çeşitli klinik konsültasyonları sonucunda en sonunda konu ile ilgilenen bir Kalp Damar Cerrahına ulaşır. Maalesef hastaların çoğunda birden fazla kere varis ameliyatı olduğu ancak hastalığının tekrarladığını yada şikayetlerinin geçmediği hikayesi mevcuttur.
Pelvik konjesyon sendromu neden oluşur?
Pelvik konjesyon sendromu yani, rahim varisler birden fazla nedenin etkili olabileceği multifaktöryel bir durumdur. Ana problem; Rahim ve yumurtalık toplardamarlarda kanın yetersiz kapakçıklara bağlı olarak, geri kaçmasıdır ve alt karında göllenmesindir. Bu venöz göllenme; ayakta durmakla artan, künt, zonklayıcı olabilen ve pozisyonlara bağlı olarak artıp azalabilen bir ağrıya neden olur.
Pelvik konjesyon sendromu gelişimi ıçin risk faktörleri?
*Gebelik; Pelvik konjesyon sendromu, özellikle birden fazla sayıda doğum yapan kadınlarda sık olarak karşımıza çıkmaktadır. Gebelik sırasında pelvik toplardamarın kan kapasitesi %60 oranında artmaktadır. Bunun en önemli nedenleri; büyüyen rahim ve içerisinde bulunan bebeğin toplardamar üzerine olan mekanik baskısı, gebelik sırasından salgılanan hormonların vazodilatör (damar genişletici) etkileri, rahim pozisyonunun kilo alımı ve pozisyonel değişikliklere bağlı olarak değişmesi sayılabilir.
Gebelik süresince alınan ekstra kilolar, pelvik yapılarda gebeliğe bağlı olarak ortaya çıkan anatomik değişimler bu bölgede toplardamar kan akımını direct etkiler. Rahim ve yumurtalık (ovarian) toplardamarlarında biriken (venöz göllenme) kan nedeniyle, sağlıklı toplardamar kan akımı yavaşlar, nerede ise durma noktasına gelir. Buna bağlı olarak, toplardamar içerisinde pıhtılaşma (tromboz) ve genişlemiş olan toplardamarların kitle etkisi ile yakındaki sinirlere bası yapması sonucunda çoğu zaman kronik alt karın ağrısı gelişir.
*Çevresel Faktörler: Önceden geçirilmiş pelvik cerrahi girişimler, Östrojen tedavisi, obesite, ağır kaldırma, uzun süreli ayakta durma gerektiren meslekler (öğretmen, hemşire vb.)
*Anatomik Nedenler:
-May-Thurner sendromu (sağ ana iliak atardamarın, sol ana iliak toplardamarı sıkıştırması)
-Nutcracker sendromu (sol yumurtalık ve sol böbrek toplardamarının, üst barsak atardamarı tarafından sıkıştırılması)
- Endometriyozis, fibroidler, cerrahi veya enfeksiyonlar sonrası yapışıklıklar, pelvik tümörler gibi nedenler
Pelvik konjesyon sendromu belirtileri nelerdir?
Pelvik konjesyon sendromu tanısı nasıl konur?
*Doppler Ultrasonografi: Pelvik bölge toplardamarının detaylı incelemesi için, doppler ultrasonografik incelemenin katkısı oldukça fazladır ve çoğu zaman tanıda ilk yöntem olarak tercih edilir. Pelvik ultrasonografi incelemesi hem karın üzerinden (transabdominal) hem de vajen yolu ile (transvajinal) yapılabilmektedir. İncelemenin ayakta veya valsalva manevrası (ıkınma) ile yapılması çok önemlidir.
*Bilgisayarlı tomografi (BT) veya Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme
Pelvik bölge varislerinin ve kompresyon sendromlarının değerlendirilmesinde BT ve MR neredeyse tüm detayları statik olarak gösterirken, pelvik ultrasonografi ise dinamik verileri sağlayarak diğer yöntemin eksik yönlerini tamamlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında, pelvik konjesyon sendromu tanısı ve tedavi kararında her iki yönteminde kullanımına gereksinim duyulabilmektedir. İnceleme sırasında, radyasyon yaymadığı için MR görüntüleme; BT’ye göre daha çok tercih edilmektedir.
Pelvik Konjesyon Sendromu Tedavisi Nasıl Yapılır?
*Tıbbi tedavi: Hormon yapısında ilaçlar (progestin, danazol, gonodotropin reseptör agonistleri (GnRH) ve hormon replasman tedavisi, dihidroergotamin, Steroid yapıda olmayan ağrı kesiciler,
*Anjiografik tedavi: Kateter yardımıyla pelvik damarların coil ve ONYX ile embolizasyonu (transkateter embolizasyon, pelvik ven embolizasyonu)
*Cerrahi Tedavi: Yumurtalık toplardamarlarının kesilmesi veya bağlanması,
Rahimin (uterus) tek başına veya yumurtalıklar (over) ile beraber çıkarılması,
Pelvik konjesyon sendromunun anjiografik tedavisi nasıl uygulanır?
Günümüzde PKS’nun en güncel ve etkili tedavisi anjiografik yolla bu varislerin ve neden olan damarların kapatılması işlemidir. Lokal anestezi altında, kasık veya kol toplardamarından girilerek yerleştirilen ince tel (guidewire) üzerinden gönderilen kateter yardımıyla sol ve/veya sağ yumurtalık toplardamarlarına ulaşılır. Rahim etrafındaki varisler ve kaçağa neden olan yumurtalık toplardamarı; coil, ONYX veya sklerozan madde (toplardamarı büzücü veya daraltıcı ilaç) ile kapatılır. Pelvik venöz embolizasyon işleminin teknik başarısı %99, tekrarlama oranı ise %5’in altındadır. Anjiografik yolla uygulanan pelvik toplardamar embolizasyonu sonrasında, gerek menstrüel siklüs (adetler) ve gerekse de fertilite (doğurganlık) embolizasyon işleminden etkilenmemektedir. Literatürde coil’lerin kan akımı ile başka bir bölgeye taşınması, toplardamar perforasyonu (yırtılması), bölgesel trombofilebit gibi komplikasyonlar nadirende olsa bildirilmektedir.