Oluşturulma Tarihi: Aralık 16, 2015 11:25
Sağlıklı yaşamın önündeki en büyük engellerden biri olan obezitenin tedavisinde cerrahi yöntemler umut veriyor. Medicorium Obezite ve Metabolizma Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Murat Üstün konuyla ilgili açıklamalarda bulundu!
Obezite, en basit tanımıyla vücutta olması gerekenden fazla yağ depolanmasıdır. Şeker hastalığı başta olmak üzere, tansiyon yüksekliği, damar sertliği ve kalp hastalıkları gibi birçok yandaş hastalığı da beraberinde getiriyor. Belli bir oranı aşan obezite ise, yaşamsal riskler taşıdığı için morbid obezite olarak adlandırılıyor. Fazla kilo ile obezitenin ilk derecelerini tedavi etmekte önerilen diyet, egzersiz, davranış terapisi ve ilaçlar ise morbid obezite tedavisinde işe yaramıyor.
Ameliyatla birden çok hastalıktan kurtulmak mümkün
Obezite ve yandaş hastalıkları tedavi etmek üzere sindirim sistemi üzerinde gerçekleştirilen her türlü müdahaleye bariatrik ve metabolik cerrahi adını veriyoruz. Obezitenin ileri aşamaları ve özellikle kontrolsüz diyabet vakalarında uzun vadede etkili olduğu gösterilen tek yöntem obezite ve metabolizma cerrahisi diyebiliriz. Günümüzde, uzmanlaşmış cerrahlar ve merkezler tarafından son derece düşük risklerle (binde 2) yapılabilen bu ameliyatlar, karın açılmadan yani laparoskopik yöntemle gerçekleştirilebiliyor.
Son yıllarda ülkemizde de giderek artan sayılarda uygulanan ve halk tarafından bilinirliği yükselen bu ameliyatların temel etki mekanizması iki türlüdür. Mide hacmini azaltarak ve / veya mide barsak arasında yeni kısa yollar oluşturup, gıdaların emilimini azaltarak. Bir ameliyat türünün yaygın kullanıma girebilmesi için, dünyanın pek çok yerindeki merkezlerde denenerek sonuçlarının yayınlanması ve üzerinde hem fikir olunması önemlidir.
Tüm metodların, Tip2 diyabet başta olmak üzere, yandaş hastalıklar üzerinde çok olumlu etkileri vardır. Sağlığımız için önemli bir tehlike oluşturan yüksek kan şekeri seviyeleri, eşlik eden hipertansiyonun da etkisiyle özellikle damar duvarlarında ve sinirlerde tahribata yol açar. Böylece kontrolsüz diyabetiklerde böbrek yetmezliği, ayak yaraları ve göz bozuklukları meydana gelebilir. Dolayısıyla bu durumdaki hastalar iyi değerlendirilmeli ve risk oranları belirlenmelidir.
Her hastaya uygun cerrahi yöntem seçilmeli
Metabolik cerrahi dediğimizde tek bir ameliyat anlaşılmamalıdır. Mide bandından, tüp mideye, gastrik bypasstan SADI dediğimiz ameliyata kadar farklı ameliyat türleri uygulayabiliyoruz. Uyguladığımız cerrahi yöntem ve tedavilerle diyabeti de çeşitli derecelerde düzeltebiliyoruz. Ancak bu düzelme oranları diyabetin kaç yıldır mevcut olduğuna, insülin kullanılıp kullanılmadığına, başka yandaş hastalıkların varlığına, organ hasarlarının olup olmadığına ve derecesine göre değişiyor.
1- Ameliyatların tümü laparoskopik, yani kapalı teknikle yapılabilmektedir, bu yöntem sayesinde ameliyattan sonra hastalar çok az ağrı hisseder ve hızlı iyileşirler,
2- Kilo kaybı ve yandaş hastalıklardaki düzelmeler ameliyattan hemen sonra başlar,
3- Ortalama 8-12 ay sonra hastanın ideal kilosuna ulaşması mümkün olur,
4- Diyabetik hastalarda ise, ameliyatın türüne göre, bazen ilk günden itibaren, bazen de ilk haftalarda belirgin düzelme olur.
Obezite cerrahisinde güven önemli
Ülkemizde son yıllarda, obezite ve metabolizma cerrahisi sayılarında dikkat çekici bir artış yaşanıyor. Obezite ve metabolizma cerrahisinde önemli olan, bu ameliyatların sadece bu cerrahi türüne özelleşmiş merkezler ve cerrahlar tarafından gerçekleştirilmesidir. Uluslararası çalışmalar, yüksek sayıda ameliyat yapan cerrahların komplikasyon oranlarının, arada bir yapanlara göre neredeyse beşte bir oranında düşük olduğunu gösteriyor.
Dolayısıyla bu cerrahi türünün, uygun merkezlerde, deneyimli cerrahlar tarafından güvenle yapılabileceği ve düşük risk içerdiği görüldükten sonra ameliyat sayısında ciddi artış olmuştur ancak hala düşük seviyelerdedir. Oysa bu cerrahiye erişimin artmasıyla diyabete bağlı birçok organ kaybı önlenebilir, tedavi masraflarının devlet bütçesine yükü de azaltılabilir.
Op. Dr. Murat Üstün