Mutlu Olmak İçin Giyinme Sanatı
"Bilgi Üniversitesi’nde moda psikolojisi dersleri veren Profesör Karen Pine’a göre giydiklerimiz yalnızca karşımızdakilere mesaj vermekle kalmıyor kendi modumuzu da etkiliyor. Ruh sağlığınıza iyi gelecek kıyafetleri merak ediyorsanız, Pine’a kulak verin."
Kıyafetten zeka testi
Pine, giydiğimiz kıyafetlerin kişiliğimizi yansıtmak için kullandığımız güçlü iletişim araçları olduğunu söylüyor. “Giymeyi tercih ettiğimiz şeyler ve uyum sağladığımız trendlerle, başkaları üzerinde farklı izlenimler bırakıyoruz. Bütün araştırmalar, karşımızdakinin kıyafetlerine bakarak zekasıyla ilgili bile hüküm verdiğimizi ortaya koyuyor.” Dış görünüşün, özellikle iş görüşmelerindeki önem ve etkisini zaten biliyoruz. Pine bunu örneklerle doğruluyor: “İş görüşmesine giderken maskülen giyinen kadınların, o işe kabul edilme ihtimalleri daha yüksek. Kışkırtıcı giyinen kadınlar ise daha yetersiz görülüyor.”
Kıyafetlerimizle verdiğimiz mesajlar, moda psikolojisinin en çok ilgilenip araştırdığı alanlar. Pine, ilk kez gördüğümüz biriyle ilgili fikrimizin oluşması için üç saniyenin yeterli olduğunu söylüyor. İlk izlenim araştırmaları da bunu kanıtlayan sonuçlarla dolu. “Erkekler için, kişiye özel dikilmiş bir takım elbiseyle, mağazadan alınmış bir takımın bıraktığı izlenimleri ölçtük. Üç yüz erkek ve kadın katılımcıya, üç saniyeliğine bir fotoğraf gösterdik. Takımları giyen erkeklerin yüzü, sadece kıyafete göre karar verilmesini kolaylaştırmak için karartılmıştı. Sonuçta, özel dikim takım elbise giyen erkeklerle ilgili yargılar çok daha olumluydu. Daha kendilerinden emin, başarılı, çok kazanan ve esnek kişiler olarak tanımlandılar.” Bu sonuca bakarak çok küçük değişikliklerin bile algıda farklılık oluşturduğunu söylemek mümkün. Ve tabii bu izlenimlerin yalnızca birkaç saniyede oluştuğunu. Bu da, giyimimizdeki minik detayların aslında çok etkili ve önemli olduğunun kanıtı. Yani aksesuarların. Veya kaçmış bir çorabın. Değişik bir küpenin. Yakamıza taktığımız bir broşun. “Kopmuş bir düğme gibi başkalarının fark etmeyeceğini düşündüğümüz şeyler bile ilk izlenimi çok etkiler” diyor, Pine.
Ve yine kıyafetlere bakılarak, birkaç saniyede olmasa bile kişiliklerle ilgili tespitlerde bulunulabileceğini anlatıyor: “Bir kişi lider mi yoksa takipçi mi, hemen anlayabiliriz. Liderler, yeni trendleri çabuk uygular. Farklı olmaktan çekinmezler. Takipçiler ise kalabalıktan sıyrılmak istemez. Modaya uygun giyinirler ama başkalarından farklı olmaktan da hoşlanmazlar. Vücudumuza duyduğumuz güveni de giysi seçimlerimiz ele verir. Hatları çıkaran kıyafetler, kendine güveni gösterir. Ama bazı kadınlar vücutlarıyla barışık değildir ve kıyafetlerin arkasına saklanmak isterler. Bütün giysi seçimlerimiz içseldir. Bu yüzden de tercihlerimizi ve kişiliklerimizi ortaya koyar.”
Kıyafetler bizi bu kadar ele verirken hataya düşmemiz de çok kolay. Pine’a göre bu risk özellikle vücuda oturan kıyafetler giydiğimizde artıyor: “Beden hatlarını belli eden şeylerle vücuduna güvenen biri imajı verebiliriz. Ama giydiklerimiz kışkırtıcıysa, bu stil aleyhimize de dönebilir. Özellikle iş ortamında, bu tarz giyinen kişiler giyinmeyenlere kıyasla daha az zeki ve daha az becerikli olarak algılanır. Aynı şey moda kurbanları için de geçerli. Sürekli trendy şeyler satın almak, kolay etki altında kaldığınızı, pazarlamacılar ve medya tarafından manipüle edilebildiğinizi gösterir. Giyimle ilgili bir diğer hata da, kişisel stil geliştirmekle uğraşmamaktır.”
Jean’le mutluluk olmaz
Giydiklerimiz yalnızca başkalarını, bizimle ilgili yargıları etkilemekle kalmıyor. Seçilen kıyafetlerin bizzat giyenin üzerindeki etkisi de büyük. Psikologların “giyilmiş algı” olarak tanımladığı bu duruma göre kıyafetler, giyen kişinin psikolojik sürecini ve davranışsal eğilimlerini etkiliyor. Pine, “Mutluluk: Jean’lerde değil” adlı çalışmasını da bu konuyu araştırmak için yapmış: “Çünkü giydiklerimiz bizi de etkiliyor; modumuzu yükseltebildikleri gibi bizi mutsuz etme gücüne de sahipler.” Jean araştırmasında 100 kadına, kendilerini kötü hissettiklerinde ne giydiklerini sormuş Pine ve ekibi. Kadınların yarısından fazlası, jean cevabını vermiş. Sadece üçte biri, mutlu olduklarında jean giydiğini söylemiş. “Yani kadınların çoğu, mutsuzken jean giymeyi tercih ediyor” diyor Pine. “Bu çok ilginç çünkü kıyafetler ve duygular arasında bir geribesleme döngüsü var. Kendinizi kötü hissettiğiniz için jean giyebilirsiniz ama bu sizi daha da kötü hissettirir. Olumsuz bir döngü var burada. Depresyondaki kişiler dış görünüşlerini boş verir. O yüzden depresyon ve jean arasında bağlantı kurmak da şaşırtıcı olmaz.”
Modumuzu düşürmemek için uzak durmamız gereken diğer şeyleri ise şöyle özetliyor: “Kadınların yüzde 57’si, mutsuzken bol bir üst giydiklerini söylüyor. Yüzde 62’si ise mutluyken en sevdikleri elbiseyi giydiklerini belirtiyor. Ayrıca daha genç, farklı bir bedeni hatırlatan elbiseler, eskisi gibi görünmediğiniz için kendimizi kötü hissettirir. O yüzden artık olmayan bir şeyi hayal etmektense, bugün nasıl göründüğümüze yoğunlaşmalıyız. Kişisel stiliniz bugünkü sizi ve bundan sonra gitmek istediğiniz yeri gösterir.”
Ne giydim, ne oldum?
Eğer bizi neyin mutlu, neyin mutsuz ettiğini bilirsek, modumuza göre giyinebileceğimizi vurguluyor Pine. Hangi kıyafetin nasıl bir ruh hali yarattığını örneklerle anlatıyor.Yaptığımız bir çalışma, şapka takmanın ruh haline iyi geldiğini gösterdi. Daha iyi hissetmek istiyorsanız şapka takın. Çok iyi bir kumaştan, iyi kesimli bir elbise, giyenin modunu yükseltir. Peplum şekli, ideal kalça-bel görünümünü ortaya çıkarır. Hem rahat hem de feminendir. Kişisel stilinizi ortaya koyan iddialı bir mücevher, sanki bir madalya takıyormuşsunuz gibi, kendinizi özel hissetmenizi sağlar.
Gökyüzü mavisi, yaprak yeşili, güneş sarısı gibi doğaya ait renkler bizi tabiata bağlayarak çevremizdeki olumsuz duygulardan korur, enerji verir. Soyut ya da puantiye gibi eğlenceli desenler, çocukluğumuzda yaşadığımız duyguları hatırlatarak mutlu olmamızı sağlar. Uçuşan bir elbise üzerine giyilen bir deri ceket, yeniyle vintage’ın birlikte kullanımı gibi uyumsuz olarak nitelendirilen şeyler de enerji verir. Çünkü beynimiz sürpriz ve yeniliği sever.
Bol kesimli elbiseler ve düz ayakkabılar hareket özgürlüğü ve rahatlık sağladığı için seyahat ve macerayla ilişkilendirilir. Dar kıyafetler ve yüksek topuklar ise tam tersini yapar.Vintage çanta ve kemerler bugünkü benzerlerinden daha kalitelidir. Aynı eski filmler gibi bizi eski hikayelere bağlarlar. Keten, pamuk, ipek, yün gibi doğal iplikler, doğayla ilişki kurmamıza aracı olurlar. Çiçekli desenler, dantel üstler ve uçuşan kumaşlar ilkbaharı anımsatır. Bu nedenle de kendimizi feminen ve sağlıklı hissettirir.Sizi yansıtan, karakterinizle uyum içinde olan bütün trendler, modumuzu yükseltir. En güzel aksesuarınız ise gülümsemenizdir. Bir kıyafeti giydiğinizde gülümsüyorsanız, sizin için en iyi parçayı bulmuşsunuz demektir.