Güncelleme Tarihi:
Bütün ilişkiler temelde sevgiye ve karşılıklı hoş görüye dayansa da, hayatımıza jet hızıyla giren teknolojik yeniliklerin hayatı kolaylaştırmanın yanı sıra, ilişkilerimize de farklı boyutlar kattığını inkar edemeyiz.
İşte çoğumuzun yaşadığı modern zamanların kadın-erkek ilişki sorunlarından bir demet...
CEP TELEFONU KAPANI
Dünyanın neresinde olursak olalım cep telefonları sayesinde artık istediğimiz an birbirimizle iletişim kurabiliyoruz. Düşünsenize anne babalarımız, bundan çok değil 20 yıl önce, sevdikleriyle her an her yerde konuşmanın hayalini bile kuramazlardı. Ayrıca sadece konuşmak değil; artık toplantıda, okulda, kuaförde, plajda, tuvalette kısacası bulunduğumuz her ortamda yazışıp, mesaj kısabiliyoruz. Bu sayede duygularımızı anında paylaşabiliyor ve konuya olumlu tarafından bakacak olursak kendimizi kolayca ifade edebiliyoruz.
Ancak işin bir de başka boyutu var. Bu faydalı âletler, ilişkilerde sadakat tanımını neredeyse tepetaklak ettiler ve insanlara kolayca yalan söyleme rahatlığı sağladılar. Örneğin Beyoğlu'nda yemek yerken yan masada bir kızla el ele oturan kişinin "Hayatım Kadıköy'de ofiste, toplantıdayım" dediği türden durumları siz de mutlaka yaşamışsınızdır.
Televizyonda 24 saat reklamları yapılan sanal hatlardan bahsetmeden de geçemeyiz. Cep telefonları üzerinden hizmet veren sanal arkadaşlık hatlarının binlerce abonesi olması dikkat çekici. Tanınan veya tanınmayan kişilerle flört dolu mesajlaşmalar ne yazık ki pek çok çiftin "duygusal sadakatsizlik" sorunuyla karşı karşıya kalmasına sebep oluyor.
Fiziksel temas içermediği için, çoğu insan bu mesajlarda bir sorun olduğunu düşünmese de bazılarımız ciddi üzüntüler yaşayabiliyor. Cep telefonunu sevgilisinden köşe bucak kaçıran erkekler ve sürekli diken üstünde oturan kadınlar ise ilerleyen teknolojinin en kötü sonuçları...
İnternet tehlikesi! >>>>>>>
İNTERNETTE NELER OLUYOR?
Günümüzün en güçlü iletişim ağı kuşkusuz internet. Hangimiz sevgilimizle Facebook ya da MSN konusunda kavga etmemişizdir? Erkek arkadaşınızın profilinde eski sevgilisinden gelen bir mesaj görünce, içinizin cız ettiği de olmuştur mutlaka. Ancak uzmanlara göre, Facebook ve benzeri sosyal ağlar, yüzyıllardır süregelen kıskançlık ve özgüven eksikliğinin farklı bağlamlarda ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu konuda farklı görüşler de var.
Uzmanlar, bu sosyal ağların her zaman sanıldığı kadar "tehlikeli" olmadığını belirtiyorlar. Eğer sevgiliniz eski kız arkadaşıyla böyle aleni bir şekilde iletişim kuruyorsa kendinizi şanslı hissetmelisiniz. Onun masum arkadaşlık hevesini kırmayın. Aksi takdirde bu ilişki, adeta cennetteki yasak meyve gibi daha da çekici hale gelebilir. Sonuçta birbirinize olan güveniniz sağlıklı bir ilişkinin anahtarı.
Bir de kendinize sanal karakterler oluşturduğunuz ve yeni bir çevre edindiğiniz Second Life gibi çevrimiçi oyunlar var. Peki, burada yaşanan günübirlik ilişkiler aldatma sayılır mı? Uzmanlara göre bu tamamen karakteri yaratan kişinin amaçlarına ve hareketlerini nasıl tanımladığına bağlı. İlişkiniz olduğu halde biriyle yakınlık kurma ihtiyacı duymanız, ilişkinizde yaşanan bir soruna işaret edebilir. Bunun için, kendinizde veya partnerinizde bu yönde bir değişiklik hissettiğinizde dikkatli olmanızda ve sorunları keşfetmeye çalışmanızda yarar var.
İş hayatı ve belirsiz ilişkiler >>>>>>>
YOĞUN ÇALIŞMA HAYATI
Birkaç kuşak önce, kadın-erkek ilişkilerinde iki tarafın da belirlenmiş rolleri vardı. Erkek çalışır, kadın ise yemek yapar, çocuklara bakar ve evi temizlerdi. Günümüzde ise durum çok farklı. Kadınlar da erkekler kadar çok çalıştıkları için, ev işlerini kimin yapacağı konusunda sürtüşme yaşanabiliyor.
İlişki uzmanlarına göre, bu sorunun çözümü takım ruhu ile hareket etmekte yatıyor. Eve önce gelen günlük işlerden yetişebildiklerini hallederse sürtüşmeleri en aza indirgemek mümkün olabiliyor. Aynı takımda olduğunuzda ve tek bir amaç için çalıştığınızdan, ev işlerini yapmanın sizi kurban statüsüne sokacağını asla düşünmemelisiniz.
YARI İLİŞKİLER
Son dönemde sıklıkla karşımıza çıkan bu ilişki modeli için kesin bir tanımlama yapmak çok da kolay değil. Belki, modern dünyanın getirdiği yepyeni "çıkma" kavramı diyebiliriz. Bekar değilsiniz. Ancak gerçek anlamda birlikte de değilsiniz. Siz sadece "görüşen" bir çiftsiniz. Bunun ilk sebebi bağlanma korkusu. Erkekler bağlanma korkusu yaşadıkları için her zaman kendilerine sunulacak olduğunu düşündükleri "daha iyi" seçeneği beklerler.
Ayrıca hayatları boyunca aileleri de onlara bir ilişkiye balıklama atlamamaları gerektiğini öğütlemiştir. Bu gelgitli ilişki sizin açınızdan sinir bozucu olsa da, zaman zaman faydaları da yok değil.
Her şeyin hızlıca yapılması gerektiğini benimseyen bir toplumda yaşıyoruz ve çoğu zaman birbirimizi tanımak için fazla zaman harcamıyoruz. Oysa ilişkiye başlamadan önce birbirini tanımak çok çok önemli ve gerekli. Bazıları, bağlanma korkusu olarak tanımlasa da, yalnızca "görüşmek", karşınızdaki kişiye karşı bir şeyler hissederken, birey olarak da gelişmeye devam edebilmenizi sağlıyor. Bunu ilişki için titiz ön çalışma olarak da düşünebilirsiniz.
Ünlü yaşamları örnek alıyoruz >>>>>>>
ÜNLÜLERDEN İLHAM ALIYORUZ
Boşanmak mı? O kadar da büyütülecek bir durum değil. Brad Pitt örneğini ele alalım. Jennifer Aniston'dan boşandıktan sonra Angelina Jolie ile birlikte oldu. Ünlü çiftlere ait yüksek boşanma oranı, toplum gözünde evliliği yarı kalıcı bir kurum haline getiriyor. Bu insanları örnek aldığınızda, "işler biraz zora girdiğinde gitme zamanı gelmiştir" gibi bir düşünceye kapılma ihtimaliniz yüksek. Uzmanlar, bu durumun boşanmanın duygusal, psikolojik ve finansal sonuçlarına gerçekdışı bir bakış olduğunu belirtiyorlar.
Boşanma, büyükannelerimizin zamanında kabul gören bir durum olmadığı için, insanlar sorunları çözmek için çabalamak zorunda kalıyorlardı. Halbuki biz, boşanmanın her an müsait olduğu bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar hayatlarının sonuna kadar tek bir kişiyle beraber olamayacaklarını ve sorunları çözmekle uğraşamayacaklarını düşünüyorlar. Hatta ne yazık ki bunun için zaman bulamıyorlar...
BİRLİKTE YAŞAMAK
Günümüzde çoğu çift doğru yaşı ve zamanı beklemeden birlikte yaşamaya başlıyor ve bu da ilişkide ciddi sorunlar yaşanmasına neden olabiliyor. Gelelim bunun altında yatan nedenlere...
Erkeklerin neredeyse yüzde 50'si, 20'li yaşlarını aileleriyle geçirir ve bu nedenle yeterince olgunlaşma fırsatı bulamaz. Çünkü çoğu aile, hiç kimsenin tolere edemeyeceği davranışları bile görmezden gelebilir. Psikologlar, aileyle birlikte yaşama süresini çok uzatmamak ama yalnız yaşama konusunda da aceleci olmamak gerektiğine işaret ediyorlar.
18 yaşına basıldığı anda evden ayrılmak, erkeklerin üzerine, hazır olmadıkları bir sorumluluk duygusu yükleyebiliyor. Bu nedenle, erkeklerin partnerleri ile yaşamadan önce kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeleri gerekiyor. Bundan sonraki aşamada ise ortak bir hayat kurup sürdürebilmek var. Çünkü, toplumda nelerin kabul gördüğünü veya hoş karşılanmadığını ancak bir başkasıyla yaşamaya başladığınız zaman anlayabilirsiniz.