Güncelleme Tarihi:
Moda diyetler müşterileri inandırmak ve yeni müşteriler avlayabilmek için mutlaka kısa sürede kilo verdirmek zorundalar. Bu yüzden de hepsinin ortak noktası, çok ağır ve sert kalori kısıtlamaları içeriyor olmaları. İkinci bir ortak noktaları da, çoğunun tek yönlü diyetler olmaları. Kabak diyeti, karnıbahar diyeti, lahana diyeti ya da greyfurt diyeti gibi tek yönlü diyetler metabolizmayı yavaşlatmakla kalmaz, bozar.
Araştırmalar moda diyetleri yapanların yaklaşık yüzde 90'ının iki yıl sonra verdikleri kilonun yüzde 10'unun üstüne çıktığını göstermektedir. Moda diyetler hiçbir zaman yeme biçimi alışkanlıklarını düzeltemeye odaklanmaz. Dengesiz bir beslenme planı içerirler ve insanları ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakırlar.
Amaç tıbbi değil ticari
Moda diyetlerin çoğu zaman ortaya koydukları isimler sahte isimlerdir. Dünyanın en büyük tıp merkezlerinden biri olan Mayo Klinik'in adıyla çıkmış bir diyet vardır, oysa bu diyet Mayo Klinik'e ait değildir ve kimin çıkardığı da belli değildir.
Yine aynı şekilde Miami Kalp Merkezi diyeti ya da Cleveland Klinik diyeti gibi önemli tıp merkezlerinin ismiyle pazarlanan diyetler de vardır. Moda diyetlerin bir diğer sakıncası da kişiye özel olmamalarıdır. 80 yaşındaki bir kişiye de, 28 yaşındaki bir kişiye de, diyabeti olana da hipertansiyonu olana da, hazır elbise gibi giydirilmeye çalışırlar bu diyetleri. Kişiye özel olmadıkları için de başarılı olma şansları düşüktür.
Kişiye özel tatları ve lezzetleri içermeyen bu diyetlere kimse uzun süre dayanamaz. Kilo yönetimini öğretmek gibi bir hedefi olmayan bu diyetlerin bir amacı da diyetle birlikte bir ürünü de pazarlamaktır. Amaç tıbbi değil ticaridir. Ticari oldukları için de kilo vermek isteyenlerin bu diyetlerden ne ölçüde faydalanacağı diyeti hazırlayanlar tarafından çok fazla önemsenmez.
En çok tartışılan diyet: Atkins
Moda diyetler arasında ilk ele alınması gereken hiç kuşkusuz Atkins diyetidir. Dünyada Atkins diyeti kadar tartışılan, Atkins diyeti kadar kötülenen, ama aynı zamanda Atkins diyeti kadar yaygın olarak uygulanan başka bir diyet yoktur.
Atkins diyeti 1970'li yıllarda Doktor Atkins tarafından 'diyet devrimi' sloganıyla Amerikan halkına pazarlanmaya başladı. Hemen devreye giren Amerikan Tabipler Birliği, işi Atkins'in mesleki yetenekleri tartışmaya kadar götürmüştü.
Gerçekten de tıbbi yönden bakıldığı zaman Atkins diyeti kilo verdirme konusunda oldukça başarılı olmasına rağmen, çok fazla komplikasyona açık bir diyet. Atkins diyeti, kilo verdirme konusundaki başarısını, damar sertliğini ve başka sağlık sorunlarını hızlandırmasıyla lekelemese, obeziteyle savaşta ciddi bir silah haline gelebilirdi.
Doktor Atkins'in yaklaşımı aslında son derece basit. Atkins'e göre bizi esas olarak karbonhidratlar şişmanlatıyor. Yani bizim kilo almamızın sebebi temelde aşırı miktarda yağ veya protein tüketmemiz değil, aşırı miktarda karbonhidrat tüketmemiz. Doktor Atkins, karbonhidrat olarak sadece doğal karbonhidratlardan sebze ve meyvelerin ölçülü miktarda tüketilmesine, bunun dışında karbonhidratların tamamen kesilmesi gerektiğini söyler.
Bu diyette et ve süt ürünlerinin tüketilmesi serbesttir. Yağlara karşı da herhangi bir kısıtlama yoktur. Et ve et ürünlerine, barbekü ürünlerine, sos ve kremalara, fast food yiyeceklere son derece düşkün olan Amerikalılar için Doktor Atkins'in diyeti eşi bulunmaz bir davettir. Etin en yağlı olanını makul kabul eden, kırmızı ete sınırsız özgürlük veren Atkins diyetinde, normal beslenmedeki oranlar tamamen değiştirilmiş ve günlük kalori ihtiyacının yüzde 50'lere yakınının proteinden, yüzde 35'e yakınının yağlardan alındığı bir diyete dönüştürülmüştür. Günlük karbonhidrat ihtiyacı ise 100 gramın altında tutulmuştur ve bu son derece tehlikeli bir rakamdır.
İyi tarafı var mıdır?
Atkins diyetinin tek iyi tarafı zayıflatmasıdır. Bu diyet zayıflatmasına zayıflatır ama kişiyi zayıf ve hasta birisine dönüştürür. Bu diyetin içerdiği yüksek miktardaki doymuş yağ asitleri, ciddi anlamda kolestrol yüksekliğine yol açar. Bu diyeti yapanların büyük bir kısmı çok zaman geçmeden koroner kalp hastalığından yakınmaya başlar.
Ayrıca aşırı miktarda protein tüketildiği için kanda ürik asit seviyesi artar ve artan ürik asit gut hastalığına ve böbreklerde ürik asit taşlarının oluşmasına sebep olur. Doktor Atkins'in diyetindeki aşırı protein yükü ve karbonhidratların tüketimindeki aşırı sınırlama bedendeki pekçok sistemi iflas noktasına getirir.
Böbrek ya da kalp yetmezliğine, kalpte çok ciddi ritim bozukluklarına yol açabilir. Doktor Atkins'in diyetinin önemli mahsurlarından biri de oluşturduğu sıvı, vitamin ve mineral eksikliği nedeniyle uzun vadede ciddi beslenme bozukluklarına yol açmasıdır. Bu sebeplerden Atkins diyeti 70'li yıllardan beri tartışılmaktadır. Ama tartışılan bu diyetin başarılı olup olması değil az mı yoksa çok mu zararlı olduğudur. Bu diyet gerçekten problemli ve uygulanması sakıncalı bir diyettir.
Önemli uyarılar
Kilo vermek isteyen kişi mevcut ağırlığının yüzde 5'den fazlasını kaybetmeyi düşünüyorsa, kesinlikle bir tıbbi kontrolden geçmelidir. Fazla kilolu olmasının bir nedeni ya da bu kiloları vermesini engelleyecek bir direnç sebebi olup olmadığını ve bu kiloları verdikten sonra herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşıp karşılaşmayacağını bilmesi gerekir.
Eğer bir kişinin beden-kitle indeksi 30 veya üstündeyse, doktor-diyet uzmanı-psikolog ve egzersiz programcısının yer aldığı bir diyet programına girmelidir. Programın tıbbi kontrolünü bir doktor üstlenmelidir. Diyet uzmanı düzgün bir beslenme planması, egzersiz programcısı da kişinin yaşına ve sağlık sorunlarına uygun bir egzersiz planlaması yapmalıdır.
Önerilen diyet sadece belli bir yönde beslenmeye yöneltiyorsa, böyle bir diyet yapılmamalıdır. Sadece karbonhidrat, sadece protein, sadece meyve suyu ya da sadece sebzeyle besleyen diyetlerin ne ömrü uzundur ne de yapan kişi dayanabilir.
Kilo vermeyi düşünen kişi doğru beslenme planına odaklanmalıdır. Diyet sözcüğünün üstünü karalamalı ve yerine beslenme planı yazmalıdır. Zayıflama sözcüğünün yerine de kilo yönetimi sözcüğünü kullanmalıdır. Diyet sözcüğü de zayıflama sözcüğü de itici ve moral bozucu sözcüklerdir.
Bir diyet programında iç içe geçmiş üç altın anahtar olmalıdır. Birinci altın anahtar kalori kısıtlaması, ikinci altın anahtar enerji harcamasının arttırılması ve üçüncü altın anahtar da davranış biçiminin değiştirilmesidir.
Kilo kaybı sağlandığı zaman daima lezzete ve zevke odaklanılmalıdır. Ağız tadına uymayan diyet yapanlar, bu diyeti bıraktıktan sonra eskisinden daha fazla yiyecektir.
Diyet yapan kişinin de arada bir kırmızı ışıkta geçmeye hakkı vardır. Zaman zaman kaçamaklar yapabilir ve hatta bu kaçamakları eğlenceli hale getirebilir.
LPG'nin, karbondioksit uygulamalarının ve pasif egzersizlerin zayıflatıcı etkisi yoktur. Masajla ya da saunayla da zayıflanmaz.
Deniz ürünleriyle South Beach diyeti
Son 3-4 yıldır diyet savaşlarında adı geçen diyetlerden biri de South Beach diyetidir. Miami-Florida bölgesinde yaşayan bir kardiyoloğun hazırladığı diyet, aslında Atkins diyetinin eleştirilen noktalarının biraz traşlanmasından ve biraz Akdeniz diyeti gibi gösterilmesinden başka bir özellik taşımaz.
South Beach diyetini yaptığınız zaman da Doktor Atkins'in diyetindeki yanlışlıklardan kurtulamazsınız. South Beach diyeti, Atkins diyetinin kırmızı et içeriğini deniz ürünü içeriğine çevirmiş, belki doymuş yağ oranını azaltmıştır ama doğrudan kolestrol bombası olan karidesleri ve diğer deniz ürünlerini yüklemiştir.
Bu diyetin Atkins diyetinden farklı noktalarından biri de karbonhidratlara biraz daha hoşgörüyle bakmasıdır. Atkins diyetinde proteinler doymuş yağlarla yüklü kırmızı etlerden alınırken, South Beach diyetinde bol miktarda deniz ürünlerinden alınır. Ama her iki diyet de bedeni protein yüküyle karşı karşıya bırakır ve hastalandırarak zayıflatır. Bu yüzden aslında South Beach diyetinin de kullanım süresi dolmuştur.