Güncelleme Tarihi:
ZEYTİNYAĞI
Chicago Feinberg Üniversite’sinde yapılan ve onkoloji dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre zeytinyağında bulunan oleik asit, meme kanserine karşı koruyucu özellikler taşımaktadır. Oleik asit meme kanseri oluşumunu tetikleyen geni baskılayıp, harekete geçmesini engellemektedir.
Aynı zamanda oleik asit, meme kanserli hastalarda kullanılan ilaçların etkinliğini de arttırmaktadır. En fazla zeytinyağında bulunan oleik asit, hala bilimsel çalışmalara konu olmaktadır. Zeytinyağının kanserden kalp hastalıklarına olan faydalan, FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından resmi olarak kabul edilmiştir. Zeytinyağının etkinliğinin artması için doğru kullanılması ve saklanması gerekmektedir. Zeytinyağı çiğ tüketilmeye gayret edilmelidir. Yemek yaparken kullanılırsa yemek pişmeden 5 dakika önce ilave edilmelidir. Işık görmeyen ve nemsiz ortamlarda muhafaza edilmelidir.
KEFİR
Kefir, tümör oluşumunu engellemekte ya da var olanın ilerlemesini azaltmaktadır. Japonya’da fareler üzerinde yapılan araştırmada kefirin kanser riskini %53,6 oranında azalttığı ve kanser önleyici ilaçlarla birlikte kullanılması halinde ise %67 oranda riski azalttığı belirtilmiştir.
Kemoterapi gören meme kanserli hastalarda, kefirin kemoterapinin yan etkilerini azaltma durumu incelenmiş ve bulantı, ishal, kusma ve ağrı gibi bulgularda azalma görülmüştür. Kefirin kanser ve diğer hastalıklardaki olumlu etkisi birçok araştırmayla kanıtlanmıştır.
ÜZÜM KABUĞU ve ÇEKİRDEĞİ
Özellikle üzüm kabuğunda bulunan resveratrol, kanser önleyici özelliğe sahiptir. Aynı zamanda üzüm çekirdeğinde bol miktarda bulunan polifenoller, antioksidan özellik göstererek, serbest radikallerin etkisini azaltmaktadır. Serbest radikaller, birçok kronik hastalığın kaynağıdır.
Kara üzüm kabuğunda bulunan ve serbest radikal savaşçısı maddeler, kanser oluşumunu kamçılayan metabolik olayları engellemektedir. Üzüm çekirdeği ve üzüm çekirdeği ekstresi, meme kanserine karşı koruyucu olduğu gibi, hastalığın tedavisindeki yan etkileri de azaltmaktadır. Londra Kanser Araştırma Enstitüsü uzmanlarının yaptığı çalışmalarda, üzüm çekirdeğindeki antioksidanların radyoterapi (ışın tedavisi) gibi hücrelere zarar veren, yara ve ağrı bırakan bu işlemde koruyucu olduğu belirtilmiştir. Antioksidanlar, radyasyon tedavisi sırasında ortaya çıkan zararlı molekülleri kuşatmaktadır.
BROKOLİ
A, C, E ve karotenden oldukça zengindir. Brokolinin, yapılan klinik çalışmalarda, özellikle meme kanseri üzerinde olumlu etkileri kanıtlanmıştır. Aynı zamanda prostat kanseri üzerindeki olumlu etkileri de kanıtlanmıştır. Brokoli meme kanserine karşı 5 koruyucu madde içermektedir. Sulforafen bunlardan en güçlü olanıdır.
Kansere karşı etkisi, quinnen reduktaz enzimini aktive etmesinden (uyarmasından) kaynaklanmaktadır. Sulforafenin bu etkisini destekleyen ve yine brokolide bulunan indol-3carbinol maddesidir. Brokoli indol bakımından zengindir. Indoller bitkisel hormonlardır. Bu hormonlar kadınlarda hormon dengesini sağlamaktadır. Meme kanserinin oluşumunda hormon dengesizliğinin rol oynadığı gerçeği klinik deneylerde kanıtlanmıştır. Brokolinin antioksidan bakımından zengin olması hücreleri serbest radikallere karşıda korumaktadır. Brokoliye antioksidan özelliğini kazandıran quercetin ve kaempherol maddelerini içermelerinden kaynaklanmaktadır.
SOYA
Meme kanserinin oluşumunda östrojenin seviyesi ve etkisi önemlidir. Östrojen seviyesinde yapılacak yüzde 15’ik azalma, riski 4 kat azalmaktadır. Soya fasulyesindeki genistein, östrojenin etkisini azaltmaktadır. Soya kanda östrojen bağlayan maddelerin artmasını sağlamaktadır.
Genistein, kemikler ve kan yağları üzerinde östrojene benzer etki gösterip, süt bezleri ve prostat gibi hormona bağımlı organları korumaktadır. Soyanın içerdiği gama tokoferol (E vitamininin değişik bir formu) tehlikeli bir serbest radikal olan nitrit peroksidi (bazı besinlerin sindirimi sırasında oluşan ve hücrelere zarar veren madde) bağlar. Uzak Doğu'da soyanın, soya fasulyesi, tofu, soya sütü gibi formlarda tüketimi yaygındır. Bu bölgelerde yapılan araştırmalarda meme kanseri görülme sıklığı daha azdır. Soyanın bitkisel östrojen (fitoöstrojen) içermesi bu etkiyi sağlar.